Basından / Almanya’daki Yangın ve ‘Azınlık Olmak’

Perspektif
13 Şubat 2008 Çarşamba

Oral Çalışlar / Cumhuriyet, 8 Şubat 2008

Almanya'nın Ludwigshafen kentindeki yangın sırasında Almanya'daydım. İç karartıcı, yürek yakıcı görüntüleri izlerken değişik duygulara kapıldım. 30 yıla yakın bir süredir Almanya'da yaşayan ve orada gazetecilik yapan bir arkadaşımdan uçağa binerken bir mesaj aldım: " Görüyorsun işte. Bu ülkede yaşamak bir zulüm. Yaktılar insanları..."

Bu mesajı yollayan arkadaşım, Almancayı mükemmel kullanabilen, bu ülkenin kültürüne vakıf, Alman entelektüel çevrelerinden çok sayıda dostu olan birisi. Yani orada yaşayan sıradan bir Türk değil. Alman kültürü ve diliyle Alman Lisesi'nde başladığı çocukluk yıllarından bu yana iç içe.

Ondan gelen bu kısa mesaj, bir ülkede azınlık olmanın, "öteki" olmanın ne menem bir duygu olduğunu çok çarpıcı şekilde özetliyordu. 30 yıl yaşamasına, yüzlerce Alman dostu bulunmasına rağmen, o hâlâ bir " yabancı "ydı. Kendini sürekli yabancı hissediyordu.

***

Almanya, İkinci Dünya Savaşı'nın bedelini en acı şekilde ödeyen ülkelerden. Irkçılığın yükselişe geçtiği yılların ürünü olan Nazi Partisi, yıllarca farklı olan her eğilimi şiddet yoluyla bastırmıştı. Bu bastırma eylemini ise kitleleri kendi peşine takacak bir atmosfer yaratarak gerçekleştirmişti.

Naziler önce farklı olana acı çektirdiler, sonra da peşlerine taktıkları Alman halkı ırkçılığın bedelini ödedi. Saldırgan Alman ırkçılığı sonunda yenildi ve Almanya bombalarla yerle bir edildi.

***

İkinci Dünya Savaşı deneyi Almanlar için bir büyük travmadır. Irkçılığın peşine takılmanın ne gibi sonuçlar vereceğini yaşayarak gördüler. Bu nedenle, Almanya'da ırkçılık suçtur, ırkçı parti kurmak yasaktır.

Tabii ırkçılığın suç olması, ırkçı saldırganlığın toplumdan tamamen yok olmasını sağlamıyor. Almanya'da siyasi ve ideolojik anlamda ırkçılar varlıklarını koruyorlar. Bu eğilimde siyasi partiler örgütlendi. Bu siyasi akımlar zaman zaman yasaklandı, ırkçı olduğu belirlenen partiler kapatıldı.

Fransa ile mukayese edildiğinde ırkçı partilerin gücü Almanya'da çok fazla değildir. Bazı dönemler yükselişe geçseler de, hiçbir zaman ciddi bir orana ulaşamadılar.

***

Bir ülkede ırkçılık, yabancı düşmanlığı, yabancıyı, "öteki"ni hor gören anlayış yalnızca ırkçı siyasi partilerle sınırlı değil. Almanya'da da ırkçılığı, yabancı düşmanlığını bu partilerle sınırlı görmemek gerekiyor.

Gündelik hayatta, aydın diye bilinen Almanların da yabancıları küçümseyen, özellikle Türkleri horlayan tutumlarına sık sık tanık olabilirsiniz. Örneğin Almanlardan sıkça olarak şöyle bir cümle duyarsınız: "Siz hiç Türk'e benzemiyorsunuz . "

Bu cümlenin ne anlama geldiğini size söyledikleri an anlar ve bir ikilem içinde kalırsınız. Alman demek istiyor ki, "Sen okumuş yazmış, gelişmiş bir insansın. Bu özelliklerinle bizim Türk diye bildiğimiz kimselere benzemiyorsun . " Onun Türk diye bildiği, cahil, kaba saba insanlardır. "Sen öyle bir millettensin ama, onlardan farklısın" demek istiyor.

***

Tabii, bu konuda Almanlar tek örnek değil. Bir ülkede "azınlık" olmak her zaman sorundur. Bu ülkenin gelişmiş ya da geri kalmış olması esasta fark etmiyor. Geri ülkelerde, "azınlık" olmak Batı ülkeleriyle kıyaslandığında daha tehlikeli olabilir. Nitekim, demokrasinin gelişmediği yoksul ülkelerde, dinsel, mezhepsel, etnik farklılık yüzünden büyük katliamlar gerçekleştiriliyor. Bu tür ülkelerden birçok kez "toplu katliam" haberleri geliyor.

Almanya'daki yabancı düşmanlığı hepimizi haklı olarak kaygılandırıyor ve buna tepki göstermemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Böyle düşünmekte de yaşananlara bakınca çok haklı olduğumuzu söyleyebiliriz.

Ancak unutmayalım ki, bizim ülkemizde de "öteki" ler yaşıyor. Malatya'da boğazları vahşice kesilerek öldürülenler " öteki "lerdi. Üstelik bu vahşi cinayeti destekleyen, haklı gören bir anlayışın belli bir kitle temeline sahip olduğunu da görüyoruz. Devlet içindeki bağlantıları hepimiz ürkütüyor.

***

Almanya'da "öteki" olanlar bizim yurttaşlarımız. "Öteki" olmak Almanya'da zor ama, unutmayalım bu ülkenin de "öteki" leri var...

Not: 3 Şubat tarihli yazımın başlığı "Nükhet İpekçi'nin Çığlığı"ydı. Düzeltme'deki arkadaşlar, yanlışlıkla Nükhet'i Nüzhet'e dönüştürmüşler. Doğrusu Nükhet İpekçi olacaktır. Düzeltir, sevgili Nükhet'ten ve okurlarımdan özür dilerim.