Bu hafta yurt dışı piyasalar oldukça hareketliydi. Geçen hafta Pazartesi piyasaların bir miktar olumlu olduğunu gözlemlesem de daha sonra özellikle ABD ve Avrupa piyasalarındaki olumsuzluk ile birlikte bu hafta yurt içi ve yurt dışı piyasalar oldukça kötü bir performans sergiledi. Yaşanan gelişmelerin ardından 2008 yılının başlarında piyasaların uzun süre olumlu seyretmesinin oldukça güç olduğu kanaatindeyim.
Bu haftanın en önemli gelişmesi Avrupa tarafında açıklanan veriler ve Avrupa Merkez Bankası başkanı Trichet’nin Perşembe günü gerçekleşen faiz toplantısının ardından yaptığı açıklamalardı. Bununla birlikte ABD ISM hizmetler endeksinin de tarihinin en düşük seviyesinde açıklanması yatırımcıların ekonomide küçülme anlamına gelen “resesyon” ihtimalinin arttığını fiyatlamasına sebep olmuştur. Bu hafta Avrupa tarafındaki veriler ABD ekonomisindeki yavaşlamanın bütün dünyayı etkilemeye başladığını destekler nitelikteydi. Avrupa bankalarının karlılıklarının geçen seneye göre azalması, Avrupa Bölgesi üretim endeksinin beklenenden bir hayli düşük açıklanması ve yine Avrupa Bölgesi perakende satışlarının beklenen seviyelerin altında gelmesi piyasaları tedirgin etti. Bu gelişmelere bağlı olarak bu hafta Euro uzun süre sonra ilk defa diğer gelişmiş para birimlerine karşı oldukça değer kaybetti ve Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi canlandırmak için faiz indirimlerine sonbahardan önce başlayacağı görüşü kuvvetlendi. Ayrıca Trichet’nin Avrupa’nın bu hafta faizlerini değiştirmedikten sonra yaptığı açıklamasında büyüme risklerinin aşağı yönlü olduğunu vurgulaması da piyasaların bu kaygısının boş yere olmadığını gözler önüne serdi. Avrupa’nın finans merkezi olarak gösterilen İngiltere ise bu hafta faizlerini beklendiği gibi 25 baz puan indirdi. Bununla birlikte bu hafta İngiltere tarafından açıklanan veriler de faiz indirimlerinin bir miktar daha devam edebileceğini gösteriyor.
Türkiye’de ise bu hafta enflasyon verileri deklare edildi. Beklentinin altında gerçekleşen TÜFE ve ÜFE verilerine piyasalar fazla tepki vermedi. Bu veriyle birlikte enflasyonla mücadelenin öncelikli hedefleri olduğunu belirten Merkez Bankası’nın bu ay 25 baz puanlık bir faiz indirimine gitme ihtimali biraz da olsa arttı. Buna rağmen yurt dışındaki olumsuzluğun ve yansımalarının Türkiye ekonomisini giderek fazla etkilemeye başlaması faiz indirimi ihtimalini azaltan önemli bir sebep olacak gibi gözüküyor. Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü Türkiye borsası ve bonolarının bir miktar toparlandığını gözlemlesek de daha sonra giderek artan tedirginlik ile birlikte IMKB bu yıl ilk defa 42 bin seviyesinin altında kapandı. Bu hareketin ardından olumlu sürpriz bir gelişme olmaması halinde yakın gelecekte borsanın bir miktar daha değer kaybedebileceği görüşündeyim.
Son haftalarda deklare edilen ve ABD tüketicilerinin harcamalarını kıstığına ilişkin veriler ekonominin yavaşlamasını tetikleyici rol oynamakta. Önümüzdeki hafta bunun devamına ilişkin veriler veya haberler piyasalardaki rahatsızlığın bir miktar artması anlamına gelebilir. Ayrıca artık piyasa oyuncuları bütün dünya ekonomilerinin ABD’nin yavaşlamasından etkileneceğini öngörüyor. Bu haftaki olumsuz gelişmelerin önemli sebepleri bu iki gelişme diyebiliriz. Bu yılın, son beş seneye göre, daha zorlu geçeceği geçen hafta esmeye başlayan olumlu havanın bir anda bozulmasıyla netlik kazandı. Geçen sene anlık gelişmelere piyasalar çok tepki vermezdi. Bu sene ise piyasalar olumlu verilere sınırlı tepki verirken, olumsuz gelişmelere anlık aşırı tepkiler verildiğini gözlemliyorum. Gelişmekte olan piyasalar da bu gelişmelerden artık iyice nasibini alıyor ve değer kayıpları giderek artıyor. Sonuç olarak olumsuzluğun arttığı dönemlerde sırf aşağı yönlü hareket olmaz, bazı ufak düzeltmeler bu hareketlerin devamının sağlanmasında önemli rol oynar. Bu dönemleri artık alım fırsatı olarak görmeli ve olumlu havanın geçici olduğunun farkına varmalıyız.