Bir insan neden intihar komandosu olur?

Toronto Üniversitesi’nden üç araştırmacı, Filistinli intihar bombacıları hakkında yaptıkları kapsamlı araştırmada bombacıların psikolojik olarak istikrarsız olmadıkları ve dini sebeplerle değil kişisel intikam duygusu ile hareket ettikleri sonucuna vardı

Dünya
27 Şubat 2008 Çarşamba

Toronto Üniversitesi’nde Filistinli intihar bombacıları hakkında kapsamlı bir araştırma yapıldı. Araştırma, siyaset sosyoloğu Robert Brym ve iki doktora öğrencisi, Filistinli Bader Araj ve İsrailli Yael Maoz-Shai tarafından yürütüldü. Social Forces (Sosyal Güçler) isimli akademik dergide yazan Brym, bombacıların istikrarsız olmadıklarını ve saldırıların dini sebepler değil intikam duygusuyla gerçekleştirildiği sonucuna vardı. Brym,“İntihar saldırılarını düzenleyenler güvenilmez kişileri görevlendirerek işlerini tehlikeye atmak istemiyorlar. Psikolojik olarak istikrarsız bazı kişiler intihar bombacısı olmak istiyor olabilir, ancak isyan örgütleri işlerini sağlama almayı tercih ediyorlar.” dedi. Brym ayrıca bombacıların aşırı derecede ekonomik yoksulluk durumunda olmadıklarını tespit etti.

Contexts’te yayınlanan araştırmasında Brym, bombacıların çoğunluğunun “intikam ve misilleme arzusu ile hareket ettikleri” sonucuna vardı. 29 yaşındaki Filistinli kadın avukat Hanadi Tavseer Jaradat’ın 2003 yılında Hayfa’daki Maxim Lokantası’nda 21 sivilin ölümüyle sonuçlanan saldırısı da bu motivasyonla yapılmış. Jaradat, kuzeninin ve İslami Cihad militanı olan kardeşinin İsrailli güvenlik güçleri tarafından öldürülmesinin öcünü almak için saldırıyı gerçekleştirmiş.

Brym, “Başlangıcı ve özünde, İsrail-Filistin sorunu dinden ilham almaz, sıkça dini tuzaklara düşmesine rağmen intihar saldırıları asıl olarak toprak çatışmasının ifadesi.” diyor. Brym ve Araj, 2000 ile Haziran 2005 arasındaki 138 intihar bombacısının 133’ünün örgütsel bağlarını tespit etti. Bunların yüzde 64’ü Hamas ve İslami Cihad gibi radikal dini gruplarla bağlantılıyken, gerisi El-Fetih gibi seküler gruplarla bağlantılı.

İsrail’in terör karşıtı operasyonlarına ait verileri de inceleyen Brym, “2000 ile 2005 yılları arasında İsrail ve işgal altındaki topraklarda gerçekleşen yaklaşık 600 intihar saldırısının ancak yüzde 25’inden azı hedefine ulaşmayı başardı. İsrail’in terör karşıtı çabaları şiddet kullanarak bunların dörtte üçünü engellemeyi başardı.” dedi. Ancak, araştırma bu şekilde sert biçimde bastırılmanın, saldırıları yoğunlaştırdığını ve bombacıların amaçlarına ulaşmak için daha öldürücü yöntemler tasarlamaya teşvik ettiğini de belirtiyor. “Genelde, şiddetli bastırmalar bir süre için işe yarar, ancak yeterince kararlı kitlesel direniş daima yeni engelleri aşacak yeni taktikler üretecektir. Başkaldıranların motivasyonu yeterince yüksekse, bir tür ‘başarı’ genellikle başka tür ‘başarısızlık’ları besler.”

“Studies in Conflict on Terrorism”de yayınlacak bir makalesinde Araj, sert devlet baskısının “yalnızca intihar saldırılarına tepki olarak algılanmaması gerektiğini”, “çoğu zaman saldırıları öncelediğini ve temel sebebini oluştuduğunu” belirtti. Brym ise bir röportajında “Ben Hamas’ın hayranı değilim, ancak İsrail ile Hamas’ın bir noktada masaya oturması ve tartışması gerektiğine inanıyorum.” dedi.