Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, bölgede 1600 yıldan beri çeşitli Yahudi cemaatleri yaşamakta ve çevre ulusları bu toplumun kültüründen etkilenmekteydiler. Özellikle, belirtilmesi gereken bir nokta da, Anadolu’nun Bizanstan Türklere geçtiği yıllarda meydana gelen savaşlar sırasında kaydedilen nüfus hareketleridir.
Yapılan savaşlar sırasında diğer halkla birlikte birçok Yahudi de kaçmış ve eskiden beri mevcut olan cemaatler ortadan kaybolmuştur. Bu nedenle bazı Yahudi tarihçiler, ilk Osmanlı hükümdarları zamanında bu hükümdarların kontrol ettikleri topraklarda hiçbir Yahudi yaşamadığını yazarlar
İSLAM ÜLKELERİ (9) Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudiler Kuruluş Dönemi (1299-1451)
Tarihsel kayıtlara göre Brusa veya Perusa kenti (Bugünkü Bursa) Orhan Bey tarafından alındığında, çatışmalar nedeniyle Hıristiyanlarla beraber kaçan Yahudiler geri döndüler. Hatta Orhan Bey bir Ferman çıkartarak, bugüne kadar ayakta duran Etz ha Hayim sinagogunun kurulmasına izin verdi.
Osmanlı hükümdarları öngörüşlü davranarak kaçan halkın ve özellikle Yahudilerin geri dönmelerini sağlamak üzere yeni yasalar çıkarmışlardır. Yani Osmanlılar, Yahudilerin, ticaret, sanayi, maliye, idare ve bilim alanlarında önemli kişiler olduklarından kurulmakta olan imparatorluğun temellerini daha da sağlamlaştırmaya, çalışmışlardır. Orhan Bey ve kardeşi Alaattin komşu ülkelere kaçan tüccar ve usta elemanları geri çağırmışlar, bu çağrı üzerine Bizanstan, hatta Şam’dan Yahudiler gelip Bursa’ya yerleşmişlerdir.
Bu dönemden itibaren Bursa ve diğer Osmanlı şehirleri çok gelişti. Bursa Yahudi cemaati o denli genişledi ki, burada bir sinagog inşa etme gereği hasıl odu. Orhan Beyin özel bir fermanı ile sinagog inşa edildi. Kendilerine özgü yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla bir Yahudi mahallesi kuruldu. Bu yer hala “Yahudi Mahallesi” adını taşımaktadır. Zamanla birçok Osmanlı şehrinde böyle mahalleler kuruldu.
Bursa’yı aldıktan sonra Osmanlı kuvvetleri, İstanbul’u tecrit etmek amacıyla Trakya’ya geçtiler ve Avrupa yönünde ilk adımı attılar. Gelibolu’dan sonra Edirne alındı ve 1. Murad başkentini Bursa’dan Edirne’ye nakletti.
Bu sırada Edirne’de, fakir ve Bizans zulmünden çok çekmiş küçük bir Yahudi cemaati bulunmaktaydı. Bu topluluk Osmanlının Edirne’ye gelişini kurtuluş saydı. Kent Yahudileri Sultan Murad’ı büyük sevinç gösterileriyle karşıladılar. Rumca’dan başka dil bilmediklerinden, Edirneli Yahudiler, bazı Bursalı dindaşlarını buraya getirerek onlardan Türkçe’yi öğrendiler.
Bundan sonra Roma yönetiminden bunalan Balkan Yahudileri de Osmanlı topraklarına göç etmeye başladılar. Bu şekilde Sofya, Niş, Larisa cemaatlerinden büyük gruplar Trakya’ya da Balkanların Osmanlı yönetimine geçen kurumlarına yerleştiler. Edirne’nin başhahamı bütün Osmanlı topraklarındaki Yahudiler üzerinde otorite hakkı kazandı ve kentteki din akademisi (yeşiva) imparatorluğun her yanından öğrenci çeken bir Yahudi eğitim merkezi haline geldi. Hatta, Macaristan, Polonya ve Rusya’dan Yahudi gençler bu yeşivada tahsil etmek için gelmeye başladılar.
1. Mehmet zamanında (1413-21) İzmir de İmparatorluğa dahil oldu. Daha sonra çok önemli bir merkez haline gelecek olan İzmir’de o sıralarda fazla Yahudi yaşamıyordu. Bununla birlikte, bütün Osmanlı kentlerinde görülenler burada da meydana geldi ve yönetim değişikliğinden sonra Yahudiler buraya da yerleşmeye başladılar.
Sözünü ettiğimiz dönemde üzerinde durulması gereken başlıca olaylardan biri de Şeyh Bedrettin isyanıdır. Derviş lideri olan Şeyh Bedrettin tanınmış bir din otoritesi ve hukukçuydu. Bu sıralarda, günümüz sosyalizmine çok benzeyen bir doktrin geliştirmiş ve görüşlerini yaymaya başlamıştı. Buna göre, bütün insanlar ve dinler eşit, mallar da ortak olmalıydı (kadınlar, hariç). İnsanlar özgür olmalı ve istedikleri gibi yaşamalıydılar. Bedrettin’in sağ kolu, Manisalı Samuel adında bir Yahudiydi. Samuel din değiştirmiş, Torlak Kemal adını almış, Bedrettin’in emriyle 3000 dervişin başında, bu sosyalist doktrini yaymak üzere Balkanlar’da faaliyete geçmişti. Torlak Kemal kent kent gezer, halkı sokaklarda toplar, ideolojisini anlatırdı: “Senin evinde benim evinmiş gibi oturmalıyım, sen de benim giysilerimi, silahlarımı ve arabalarımı, istediğin gibi kullanabilmelisin gibi; yalnızca kadınlar bu kurala dahil değildir.”
Sultan 1. Mehmet Trakya’ya yayılan Derviş kuvvetlerine Karşı Saruhan beyini çıkardıysa da Türk kumandanı savaşta yenildi ve öldü. Bundan cesaret alan Torlak Kemal’in dervişleri faaliyetlerine hız verdiler; İslam dininiden uzaklaşan ve Hıristiyan dininin özelliklerini kazanmaya başlayan bir ideoloji yaymaya başladılar. Saruhan’ın yeni beyi Aydınlı Ali Bey, Padişah tatarafından derviş meselesiyle ilgilenmeye memur edildi. Ancak o da yenilerek Manisa’ya çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine, 1. Mehmet oğlu şehzade Murad’ı, yeni bir ordunun başına geçirdi, yanında sadrazam Bayezid Paşayıda katarak isyanı kesin olarak bastırmak üzere harekete geçti. Osmanlı kuvvetleriyle derviş birlikleri İzmir civarında Karaburun’da karşı karşıya geldiler ve bu kez dervişler bozguna uğradılar. Torlak Kemal Manisa’da sıkıştırıldı, burada meydana gelen savaşı kaybetti, yakalandı ve idam edildi. Şeyh Bedrettin de kısa süre içinde yakalanarak Serez’de asıldı.
Şeyh, Bedrettin isyanında Torlak Kemal önemli bir rol oynamış olmakla birlikte, hem bu “sosyalist ideolojide” hem de isyan fikrinde bir Yahudi etkisinden söz etmek zordu. Üstelik Torlak Kemal dinini bırakarak Müslümanlığa geçmiştir. Böylece propaganda yaptığı Müslüman halka yabancı görünmemeye çalışmıştır. Fakat Osmanlı’nın ilk yıllarında bir Yahudi’nin olumlu ya da olumsuz, bu kadar ciddi ve faal bir rol oynaması kayda değer bir durumdur. Bu olay, her şeyden önce, bazı Yahudilerin ve belki de genel olarak Osmanlı Yahudi cemaatlerinin kısa süre içinde yeni kültürlerine “entegre” olduklarına işarettir.
devam edecek...