Coen’ler yoğun bir sinema duygusu içeren filmlerinde, 2 milyon dolarlık bir karaparayı sahiplenmek isteyen sıradan bir adamın, emekliliğini sabırsızlıkla bekleyen yaşlı, yorgun bir kanun adamının ve paranın peşindeki bir kiralık katilin mücadelesini, çöl fonunda anlatıyor.
Akademi üyeleri, Ethan ve Joel Coen’in olgunlaşmış sinemasını taçlandırırken, bu filmle Amerika’ya kaygılı ve endişeli bir gözle bakan iki kardeş, kara film geleneğini ısrarla sürdürme niyetinde olduklarını gösteriyorlar. İnsanoğlunun şiddete ve nefrete olan meylini işleyen filmde, psikopat katil rolünde Javier Bardem sinema antolojilerine geçecek güzellikte bir performans çıkarıyor
Akademi üyeleri, 2003 Oscar’larının mutlak galibi “İhtiyarlara Yer Yok” ile, Ethan-Joel Coen’in olgunlaşmış sinemasını taçlandırmış oldular.
Bu filmde Amerika’ya kaygılı ve endişeli bir göz ile bakan Coen’ler, kara film geleneğini ısrarla sürdürmeye kararlı olduklarını gösteriyorlar. Şiddet unsurunu şok edici bir gerçeklikle işleyen Coen’ler suç / şiddet olgusunu, keskin bir kara mizahla harmanlıyorlar.
Coen’lerin sinema tarihine dair derin birikimleri ve engin sinema kültürlerinden beslenen son filmleri “İhtiyarlara Yer Yok / No Country For Old Men” yozlaşan Amerikan toplumunun hal ve ruhiyetini vurguluyor.
Coen’ler, sınır tanımayan ironik bakış açılarıyla, alaya yatkan sinema dilleriyle, yarattıkları tuhaf durum ve karakterleriyle bizleri etkilemeyi sürdürüyorlar.
Coen’ler yoğun bir sinema duygusu içeren filmlerinde, 2 milyon dolarlık bir karaparayı sahiplenmek isteyen sıradan bir adamla, emekliliğini sabırsızlıkla bekleyen yaşlı, yorgun bir kanun adamının ve paranın peşindeki kiralık katilin mücadelesini, çöl fonunda anlatır.
Gündelik hayatımıza sinmiş şiddet duygusunu, kapitalist yaşam tarzının eseri para hırsını, Coen’ler, kötülüğün doğasına dair felsefi yorumların eşliğinde otopsi masasına yatırıyorlar.
Cormac McCarthy’nin insanoğlundaki kötülük üzerine yazılmış romanını kendilerine uygun düştüğünü gören Coen’ler, kötülüğün kaynağına ve insan ruhundaki zaaflara tekrar eğilme fırsatını buluyorlar.
“İhtiyarlara Yer Yok” insanoğlunun şiddete ve nefrete olan meylini, para hırsı ve kana susamışlığa olan zaafını işleyen “Fargo” ve “Blood Simple” ile benzerlikler taşıyor. Ama bu filmde kötüler, eski Coen filmlerinden daha kötü.
25 milyon dolar gibi günümüz şartlarında epey düşük sayılabilecek bütçesine karşın, Coen’lerin en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış teknik üstünlükleri, filmi çok sevdiğimiz Amerikan westernlerine ithaf niteliğini katıyor.
Hemen her filmlerinden geveze tiplere yer veren Coen’ler bu özelliklerini “İthiyaçlara Yer Yok”ta kullanmıyorlar. Kariyerlerinin en az diyalog içeren bu filmlerinde, karakterler mecbur kalmadıkça konuşmuyorlar.
ŞİDDET, NEFRET, PARA HIRSI
Cormac McCarthy’nin 2003 yılında yazmış olduğu romandan senaryolaştırılan filmin konusu 1980’lerin başında, Texas’ın Meksika hududunda, uyuşturucu trafiğinin ana güzergahında geçer.
Coen kardeşlerin ilk filmi, “Blood Simple”in açılış sahnesini anımsatan ilk sekansta, Vietnam gazisi avcı Llowelyn Moss (Josh Brolin), bir silahlı çatışma sonrası, yerde yatan 5 yabancı bulur. Biri ağır yaralı 5 yabancı, delik deşik edilmiş arabalar, bol miktarda uyuşturucu ve içinde 2 milyon dolar bulunan bir çanta.
Uyuşturucu kaçakçılarının kanlı düellosunun ardından parayı ve uyuşturucuyu ayıp götürecek kimse kalmamıştır. Çantaya el koyan Llowelyn’in peşine, psikopat kiralık katil Anton Chigurh (Javier Bardem), kasabanın ihtiyar şerifi Bell (Tommy Lee Jones) ve becerikli iz sürücü, özel dedekdif Carson (Woody Harrelson) düşerler. Uıyuşturucu kaçakçıları arasındaki hesaplaşma kanlı olacaktır.
Eşi Loretta’dan başka dostu bulunmayan, emekliliğine üç beş gün kalmış, altın kalpli yaşlı şerifin hayıflandığı gibi ülkede dirlik düzen kalmamış, kötülülük her yeri sarmıştır. Hayatı sorgulayan bu bilge kişiye göre bu dünyada ihtiyarlara yer yoktur.
Şerif Bell, dürüst bir adam olan Llowelyn’in, hangin akla hizmet edip şeytana uymasının sebeplerini araştırmakta, sıradan bir adam olan avcının, bir ava dönüşmesini endişeyle gözlemlemektedir.
İz sürücü Carson’u ortadan kaldırmak, deliliğin sınırdaki ürtükücülükte sınır tanımayan Anton için kolay olur. Oksijen tüpünden yarattığı, seri kütillere özgü silahıyla, Anton önüne çıkan her engeli aşmakta zorlanmaz.
Coen Kardeşlerin önde gelen özelliklerinden biri olan karikatürize tip yaratma alışkanlığını, bu filmde de Anton Chigurh karakteriyle sürdürüyorlar.
Ürkütücü bakışlarıyla, garip saç kesimiyle gizemli bir katil olan, yok edici Anton, geçmişi olmayan bir adamdır. Kazanmaya alışıktır, izini sürdüğü tüm avlarını yakalamıştır.
“İçimdeki Deniz”, “Güneşli Pazartesiler” gibi filmlerle hayranlığımızı kazanmış İspanyol aktör Javier Bardem, bu filmdeki Anton karakteriyle sinema antolojilerine geçecek güzellikte bir performans çıkarıyor. Aldığı Oscar ödülünü kimse tartışmayı aklına bile getirmedi.
Eski tüfeklerden Tommy Lee Jones, eline bir eldiven gibi uyan, görmüş geçirmiş bilge kişi kompozisyonlarının sonuncusunda, Texas doğumlu olmanın avantajını filmde Texas aksanına hakimiyetiyle kullanıyor.
Josh Brolin, adeta kendini aşıyor, kariyerinin en önemli başarısına imza atıyor.
Metropollerde film çekmekten hoşlanmayan Coen’ler, filmlerinin öyküsünü Amerikan taşrasında ve kırsal topraklarında anlatırlar. “İhtiyarlara Yer Yok”, Sam Peckinpah’ın filmleriyle akrabalıklar taşıyor.
Coen filmlerinin kadrolu görüntü yönetmeni Roger Deakins (Bu birlikte yaptıkları 9. Film) “İhtiyarlara Yer Yok”un esin kaynaklrından biri olarak, Peckinpah’ın “Bana Onun Kellesini Getirin” başyapıtı olduğunu söylüyor.
COEN’LER BUNU HEP YAPIYOR
Minnesota doğumlu, 54 yaşındaki Joel Coen ile kendisinden 3 yaş küçük kardeşi Ethan, Amerikan bağımsız sinemasının en önemli temsilcileri olarak, 22 yıldır film yapmayı sürdürüyorlar.
Joel New York Üniversitesi’nde sinema, Ethan Princetown Üniversitesi’nde felsefe okudular.
“Blood Simple” ile başlayan kariyerlerine, aralarında “Fargo”, “Barton Fink”, “Raising Arizona”, “The Big Lebowski” gibi başyapıtları barındıran sayısız başarıyı sağdırdılar. Çoğuna Joel yönetmen, Ethan ise senarist olarak imzasını attı. Ama aslında her şeyi birlikte yapıyorlar.
Coen Kardeşler’in hamurunda yaratıcılık ve özgün bir sinema anlayışı var. Bu sıra dışı yönetmenler, filmlerinde bağımsızlık anlayışlarından zerre kadar taviz vermediler, Hollywood sisteminin tuzaklarından uzak durmayı başardılar. Kişiliklerini koruyarak istedikleri filmleri yapmayı sürdürdüler.
Bir senaryo yazarının yaratıcılık sorunlarını irdeleyen “Barton Fink” ile 1991 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandılar.
İlk Oscar’larını, 1996’da “Fargo” ile özgün senaryo dalında aldılar. Sinema tarihin en önemli kara filmlerinden biri sayılan “Fargo”, Joel Coen’in eşi Francis McDormant’a En iyi kadın Oyuıncu Oscar’ını getird.
Son filmleri “İhtiyarlara Yer Yok” 79 ödül kazandı. Oscar ödülleri tarihinde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo dallarında, aynı yıl, yapımcı, yönetmen ve yazar olarak Oscar kazanan, Billy Wilder, Francis Ford Coppola, James L. Brooks ve Peter Jackson’ın yanına isimlerini yazdırdılar.
Coen Kardeşlerin, “İhtiyarlara Yer Yok”taki sert, kanlı öyküye rağmen Akademi üyelerinden tam not almaları, Oscar’da radikal değişim olarak değerlendirildi.
Aynen “Fargo”da olduğu gibi, bu filmde de Coen’lerin suç dünyasının karanlık labirentlerinde dolaşmayı sürdümeleri, kendilerinin insanlarını şiddete olan meyillerini sinemaya taşımayı devam ettireceklerini gösteriyor.