30. yılını kutlayan Artexpo, bu güne kadar , desteklerini esirgemeyen sanatçıları, yayıncıları ve galericileri “Ünlüler standı”nda sergileyerek onları onurlandırdı.
Ester ALMELEK
New York Artexpo, Galeri Almelek olarak yurtdışında katıldığımız ilk fuar. Daha önce Paris, Basel ve Madrid gibi, Avrupa’daki önemli fuarları ziyaret etmiştim. Fuar alanı bütünüyle, çatısı dahil, demir konstrüksiyon ve camdan tasarlanmış çok görkemli ve iç açıcı bir mekan. Neredeyse her yerden gökyüzü gözüküyor. Ve New York’un camlara yansıyan gökdelenlerinin gölgeleri, mekana anıtsal bir boyut kazandırıyor.
Fuara değişik ülkelerden 500 galeri katıldı. Ayrıca sanatçılar, “Solo” kısmında tek başlarına da fuarda yer alabiliyorlar. Sergilenen eserler arasında, orijinallerin yanı sıra çokça baskı ve tuval üzerine baskı dediğimiz gycle’ler de vardı. Büyük heykellerin sayısı da hiç azımsanacak gibi değildi. Aslında yalnız Güzel Sanatlar fuarı değil aynı zamanda Dekoratif Sanatları içeren bir konsepti de vardı. Adı dünyanın en büyük sanat fuarları arasında geçiyor. En büyüğü olabilir ama bana göre en iyisi değil. Bazı standlardaki karmaşa, gelişigüzel yerlerde duran tablolar hem görüntü hem de kalite olarak beni çok hayal kırıklığına uğrattı.
Stand komşumuz İsrail Galerisi Doron, 20 yıldır bu fuara iştirak edenlerden. Sahibi Heykeltıraş Jonathan Doron, İsrail galerilerinin Artexpo’ya sık katıldıklarını fakat bu yıl katılımın daha az olduğunu söyledi. Bu sene sadece on galeri iştirak etti. Bizimle beraber Türk galerisi olarak Pera Galerisi ve Solo kısmında Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden, suluboyalarıyla katılan Profesör Sevgi Koyunlu vardı. Pera Galerisi’nde Nilüfer Moayeri ve Emel Vardar’ın eserleri sergilendi.
Almelek standında Moiz Benezra’nın eserlerini sergiledik. Türk Haber Ajansı’ndan gelen gazeteci, Fuar’daki Türk sanatçılarıyla röportaj yaptı. Moiz Benezra’nın “Bir İstanbul Yahudisi’nin kimliği” adlı tablosu oldukça dikkat çekti. Sanatçı eserde, 500 sene boyunca İstanbul’da huzur içinde yaşayan Yahudilerin, Türk devletinin hoşgörü ve tarafsızlığı sayesinde annesinin kollarında, Auschwitz’e gitmekten nasıl kurtulduğunu anlatıyor.
Otuzuncu yılını kutlayan Artexpo, ilk yıllarından beri destekleyicileri olan kişilere saygı olarak bir “Hall of Fame” -ünlüler salonu- açmış. Bu sergide yer alan simalardan bazıları: Andy Warhol , Viktor Vasarely, İsrailli yayıncı Jacques Soussana, Marilyn Goldberg, Erté, Charles Fazzino, Salvador Dali, Jack ve Carolyn Solomon, Chuck Jones, Marvin Rosenbaum.
Hepsi kendi dallarında çok başarılı olmuş kişiler. Tasarımcı Marilyn Goldberg, ilk sanat objelerini dizayn ederek müzelere sokmuş olan kişi. Guggenheim Müzesi’nde açılmış ilk hediye dükkanı. “Onun programları olmasaydı, müzeler ölüyordu. Hediyelik sanat objelerinin satışı, müzelerin ayakta durmalarını sağladı, şimdi müze olmayan yerde bile müze hediye dükkanları var” diyor Gerald Leberfeld onun için. Goldberg daha sonra, New York Filarmoni Orkestrası’nın 50. yılı ve Metropolitan Operası’nın 150. yılı için sanat objeleri tasarladı.
Fuar’ın ikinci başkanı Eric Smith, “Ünlüler Sergisi”nin kataloğunda yazdığı önsözde şöyle diyor: “Bu değerli 35 sanatçı ve yayımcı, hayatlarını “sanata” adayarak, insanların yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bir endüstri yaratmak için çok çalıştılar. Onlara bu büyük çabaları için çok teşekkür ediyorum. Bu serginin yeni neslin sanatseverlerine ilham kaynağı olmasını diliyorum.”
Gelin, biz de bu güzel dileklere katılalım ve “Sanat”ın evrenselliğine, barışçıl ve birleştirici gücüne inanalım.
İsrael non-stop Arts Festival 2008/ New York
28 Şubat-6 Mart tarihleri arasındaki bu festivalin, Artexpo için New York’ta bulunduğumuz günlere rastlaması çok güzel bir tesadüf oldu. Gerçi yoğun olduğumuz için bütün aktivitelere katılmamız mümkün olmadı. Manhattan Yahudi Cemaati’nin organize ettiği bu festivalin programı oldukça yüklüydü. Burada birkaçına değineyim. Batsheva Ensemble’ın dans performansı, Herzliya Ensemble ve Haifa Tiyatrosu’nun beraber sergilediği “Kara Orman” oyunu, Habimah Tiyatrosu’nun sunduğu tek kişilik oyun “Aktörün Mutfağı”, Shalom Hanoch konseri, İsrail şaraplarının tanıtımı, “Saf İnanç” başlıklı Harel Stanton’un fotoğraf sergisi. Bütün bu programlar ve daha birçok konferans ve belgesel bir haftaya sığdırıldı.
Yahudi Cemaati’nin merkez binasında – The Samuel Priest Rose Building- gerçekleşen “İsraeli Jazz Cafe” performansına katıldık. Sloganları: “Sanatla daha iyi bir İsrail yaratalım” idi. Genç sanatçılardan birkaçı Amerika-Israil Kültür Vakfı’nın burslu öğrencileriydi. Şarap, peynir ve humus ikram edilen gecede sıcak bir kaynaşma vardı.
Festivalin kapanış gecesinde İsrail’in meşhur dinamik grubu “Coolooloosh” sahne alacak. Dünyanın her tarafında fanları olan bu grup hem İngilizce hem İbranice hip hop, rap, jazz ve funk müziklerinden esinlenerek geliştirdikleri bir müzik yapıyorlar.
Maalesef biz bu müzik ziyafetini kaçırdık. Çünkü o gece dönüş yolunda, uçaktaydık.