1999-2003 yılları arasında Türkiye’ye çeşitli turneler düzenleyen ve İstanbul seyircisinin yakından tanıdığı Amsterdam Klezmer Band, geçtiğimiz günlerde Beyoğlu’nun gözde mekanlarından Ghetto’da sahne aldı
Selin ERS
On seneyi aşkın bir süredir Klezmer, geleneksel Balkan müziği ve Roman Brass’ıyla her yaştan seyirciyi büyüleyen topluluk, 2006 yılında çıkardıkları The Amsterdam Klezmer Band Remixed albümü için Shantel, Yuri Gurzhy ve Marcel Vos gibi Avrupa’nın bu alandaki en önemli DJ/prodüktörleri ile çalıştı. 2007 yılında Hollanda, Almanya, Avusturya ve İsviçre’de konserler veren grup, Macaristan'daki Sziget Festivali ve Rotterdam'daki North Sea Jazz Festivali’nde caz tutkunlarını etkilemeyi başardı. 2008 ilkbaharında yeni bir çalışma yayınlayacak olan Amsterdam Klezmer Band, 2003 yılında Kalan Müzik'ten çıkardıkları Katakofti albümünde Türkiye'den Galata Gypsy Band ile beraber çalmıştı. Topluluk, Job Chajes (tenor saxophone, rap), Janfie Van Strien (klarinet, soprano saxophone, vokal), Gijs Levelt (trompet), Joop Van Den Linden (tombon, perküsyon, bariton tuba), Theo Van Tol (akordeon), Jasper De Beer (kontrabas, vokal), Alec Kopyt’ten (vokal, perküsyon) oluşuyor.
Konser öncesi, grubun kurucu üyesi Job Chajes ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Klezmer’le ilgilenmeye nasıl ve ne zaman başladınız? Grubunuz nasıl bir araya geldi?
Ben saksofon çalıyordum ve bir arkadaşımla Klezmer müziği yapmaya karar verdik. Aslında enstrümantal Yidiş müziği yapıyorduk. Yahudi geçmişimden ötürü zaten bu geleneksel müziğe yatkınlığım var. Grubumuzda ilk başta hepimiz aynı dinin mensubuyduk ama bugün sadece yarısı Yahudi. Havanın çok güzel olduğu bir günde arkadaşımla “haydi gidip sokakta çalalım” dedik. Amsterdam sokaklarında çalmaya başladık. Günün birinde bir çift yanımıza yaklaşıp, “Biz evleniyoruz, düğünümüzde çalmak ister misiniz?” diye sordu. İşte bu olay bu büyük topluluğun başlangıcı oldu. İki kişi olarak başladığımız grup basçının gelmesiyle üçe çıktı, bu aşamada da “Amsterdam Klezmer Band”ı kurmaya karar verdik. Şimdi ise yedi kişiyiz.
Demin söylediğim gibi başlarda sadece enstrümantal Yidiş müziği icra ediyorduk. Klezmer’in de zaten büyük kısmı enstrümantaldir. Daha sonra, perküsyon çalan Alec Kopyt ile tanıştık. Onun da aramıza katılmasıyla Klezmer müziğine daha çok yönelmiş olduk. 1920’ler, 30’larda kaydedilmiş şarkıları araştırdık, bulduk ve repertuarımıza ekledik.
Çok eğlenceli bir müzik; nerelerde konser verdiniz?
Dünyanın neredeyse her yerinde konserler veriyoruz, ama Avrupa ağırlıkta. Hollanda’nın her şehrinde sahne aldık. Almanya, Fransa, İtalya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Moskova… Hele Avusturya’da ciddi bir hayran kitlemiz var.
Sık sık davet alıyorsunuz herhalde, nasıl organize oluyorsunuz?
İlk başta insanlar bizi direkt arayıp çağırıyorlardı. Orada bizi dinleyenler, beğenip başka bir konsere davet ediyorlardı. Bu işlerin nasıl ilerlediğini bilirsiniz. Konser verdikçe bizi tanıyanlar ve dinlemek isteyenler çoğaldı. Ağızdan ağza reklamımız yapıldı. Ancak son iki senedir bir menajerimiz var ve çok iyi çalışıyor.
Türkiye’ye de sık sık geliyorsunuz…
Türkiye’ye nerdeyse onuncu gelişimiz. 15-20 konser vermişizdir bugüne kadar.
Buradaki Yahudi Cemaati hakkında bilginiz var mı?
Biraz tanıyoruz. Yaklaşık dokuz yıl önce Büyükada’da bir konser vermiştik.
Gelecek için ne gibi projeleriniz var?
Tabii ki daha da tanınmak ve büyümek. Çünkü bu bizim işimiz; bir müzik yapıyoruz ve herkesin bizi bilmesini istiyoruz. Aslında her üyemiz farklı altyapıya sahip, değişik müzik türlerinden geliyor. Hepimizin ayrı ayrı özellikleri var. Birimizin folk, diğerimizin, Jazz veya Latin müzik geçmişi var. Güzel bir sentez oluşturuyoruz. İlk birleştiğimizde Doğu Avrupa Yahudi folk müziği yapmaya karar vermiştik. Ama sonradan sadece bu müzikle sınırlı kalmak istemedik. Biraz Türk, biraz Makedon ezgileri kattık bestelerimize. Hatta trompetçimiz Sefarad olduğundan Sefarad ezgileri de var programımızda. Bu müzikler çok ilham verici. İşte bunu yapıyoruz. Çaldığımız ne Jazz, ne Latin, hepsinin bir sentezi.Şarkının bir yerinde birimizin çıkıp, doğaçlama solo Jazz yapması da mümkün. Hiçbir şeye kapalı değiliz yani…
Yeni proje olarak çalışmalarını neredeyse tamamladığımız bir albüm hazırlıyoruz. Yeni şarkılar yazıp provalar yapıyoruz. Bu sene çıkacak. Albüm şirketimiz çok iyi ve yardımcımız ünlü DJ Shantel’inkiyle aynı. Onların yardımıyla ve iyi müziğimizle daha büyümeyi arzu ediyoruz.
Amsterdam Yahudi Cemaati ile ilişkileriniz nasıl?
Çok içinde değiliz. Dindar değiliz, Aslında cemaat içinde olmak için dindar olmanıza gerek yok ama yine de geleneksel bir ortam var, biz de bu eğilimde değiliz, müziğimizle ilgileniyoruz. Tabii ki Yahudi düğünlerinde, festivallerinde ve TV’sinde çalıyoruz ama bu kadar. Umarım sizler müziğimizi dinler ve aradaki Sefarad kökenli ezgileri de sezersiniz.