Kitapların ardından / Mary Berg’in Günlüğü

Bu günlük, sadece bir halkın yaşamı ve yok oluşu üzerine hazırlanan bir olay raporu değil; İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli belgesi de sayılmaktadır – soykırım ve nefrete son verilmesi çağrısında bulunan mesajıyla sonsuz bir etkiye sahiptir.

16 Nisan 2008 Çarşamba

“Şiddetin ve acının dokunaklı bir belgesi”

Kirkus Reviews

 

“Samimi, doğal, abartılmamış”

Chicago Tribune

 

15 Haziran 1943

“Uzun zamandır bu deftere hiçbir şey yazmadım. Yazmak neyi değiştirir; benim günlüğümle kim ilgilenir ki? Pek çok kez onu yakıp yok etmeyi geçirdim aklımdan, ama içimin derinliklerinden gelen bir ses beni engelledi. Ve işte yine o ses, şimdi beni son günlerde duyduğum tüm korkunçlukları yazmaya zorluyor.”

“Mary Berg’in Hatıraları, Varşova Gettosu’ndan çıkan en çarpıcı tanık ifadelerinden biridir. Mary hayatta kalabilmek için kuşatmaların ve çaresiz bir mücadelenin zalimliği içine hapsolmuştur. Bu, aynı zamanda, olgunluğa bürünen hassas bir genç kadının hikâyesi, katlanılması neredeyse imkânsız dehşet dolu geçmişe dayanan bir arkadaşlık ve duygu masalıdır. Berg kendisini Varşova Gettosu’nda gerçekleşen olayların tanıklığını yapmak ve tüm dünyaya yaşananları anlatmak zorunda hissetti; bunu da, hem dünyada deprem etkisi yaratacak tarihi bir kayıt hem de kalpleri paramparça edecek bir anı niteliğindeki günlükle çok güzel başarmıştır.”

David Cesarani, Tarih Bölümü Araştırma Profesörü, Londra Üniversitesi

 

Mary Berg, Alman ordusunun Varşova’daki kıskacını biraz daha sıkılaştırdığı bir dönemde, on beşinci doğum gününde karar verdi günlük yazmaya. Varşova kuşatmasından son ana, Getto Ayaklanması’nın acımasızca bastırılışına kadar mültecilerin durumunu, sonradan görmelerin yaşamını, zorunlu askerliği, sürgünleri ve Alman baskısına karşı yürütülen savaşın ön safında yaşanan kahramanlık ve direnişi oldukça canlı detaylarla kaydetti. Bir müttefik tutuklu takasında ailesiyle birlikte kurtarıldığında, birkaç eşyasının arasında dikkatli bir şekilde saklanmış on iki küçük defter vardı. Bir yıl geçmeden, yazılarının Amerika’da savaş dönemine ait bir kitap olarak yayınlanması, gerçeklerin açığa çıkmasında kilit rol oynadı.

Şimdi ilk kez dünya çapındaki okuyucu kitlesi için yayınlanan bu kitap, gerçekliği, ayrıntıları ve dokunaklı yapısıyla dikkate değer bir yapıt. Fakat bu günlük, sadece bir halkın yaşamı ve yok oluşu üzerine hazırlanan bir olay raporu değil; İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli belgesi de sayılmaktadır – soykırım ve nefrete son verilmesi çağrısında bulunan mesajıyla sonsuz bir etkiye sahiptir. Bu, hayat dolu bir genç kızın eşi görülmemiş acılarla karşılaşmasının ve tarihin en karanlık sayfalarından birine yönlendirdiği eşsiz ışığın özel bir hikâyesidir.

 

GÜNLÜKTEN ALINTILAR

 

3 KASIM 1939, LODZ

Evimiz, neredeyse her gün, farklı bahanelerle eşyalarımızı zorla alan Alman askerlerce ziyaret ediliyor. Kendimi bir hapishanedeymiş gibi hissediyorum. Ve pencereden bakıp beni teselli edecek bir şey bulamıyorum, çünkü ne zaman perdenin arkasından dışarıyı gözetlesem, tıpkı dün gördüğüm manzara gibi korkunç olaylara şahit oluyorum:

Belirgin biçimde Yahudi özelliklerini taşıyan bir adam, kaldırımın kenarında sessizce duruyordu. Üniformalı bir Alman ona yaklaştı ve sanırım mantık dışı bir şey yapmasını emretti, çünkü zavallı adamın utanmış bir ifadeyle bir şeyler açıklamaya çalıştığını görebiliyordum. Sonra birkaç üniformalı Alman daha olay yerine geldi ve kurbanı plastik coplarıyla dövmeye başladılar. Bir araba çağırıp onu arabaya binmeye zorladılar fakat adam büyük bir gayretle karşı koyuyordu. Almanlar bunun üzerine onun ayaklarını iple arabaya bağlayıp şoföre sürmesini söylediler. Zavallı adamın yüzü kaldırımın keskin taşlarında sürünüp kaldırımı kana buluyordu. Sonra araba sokakta ilerleyerek gözden kayboldu.

 

5 NİSAN 1940

Dışarıda harika bir bahar havası var ama yine de sokağa çıkmaya cesaret edemiyoruz. Her yerde kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere herkes Almanlar tarafından yakalanıp ağır işlere koşuluyorlar. Fakat bu ağır işler,  bizi, kurbanların maruz kaldığı işkenceler kadar korkutmuyor. Daha iyi giyimli Yahudi kadınlar, Nazilerin karargâhını temizlemek zorunda bırakılıyorlar. İç çamaşırlarını çıkarıp onlarla yerleri ve camları silmeleri emrediliyor. İşkencecilerin bu durumu bir eğlence aracı olarak gördüklerinden bahsetmeme gerek yok sanırım.

 

27 NİSAN 1941

Bugün Almanlar okulumuza bir ziyaret daha gerçekleştirdi. Son zamanlarda daha sık gelmeye başladılar. Gri arabaları sokaklarımıza girdiği ve pencereden kırmızı kollukları ve gamalı haçlarıyla sarı SA üniformaları içindeki bir grup görevliyi gördüğümüz an, sınıfımızda büyük bir koşuşturma yaşanır. Öğretmenler öğrencilerin en iyi çalışmalarını dosyalarından alıp çıkarırlar. Aceleyle kıyafetlerimizin üzerine takmak zorunda olduğumuz kollukları çıkarırız. Her şey kısa sürede düzenlenir. Almanların yerde bir kâğıt parçası bile bulması Tanrı tarafından yasaklanmıştır.

 

9 ARALIK 1941

Amerika’nın savaşa girmesi, gettodaki yüz binlerce dışlanmış Yahudi için yeni bir umut ışığı oldu. Girişlerdeki Nazi muhafızlarının suratları asık. Bazıları nispeten daha az küstahça davranıyorlar fakat diğerlerinde görülen etki bunun tam tersi ve her zamankinden daha katlanılmazlar. Çoğu insan savaşın uzun sürmeyeceğine inanıyor ve Müttefiklerin zafer kazanacağına kesin gözle bakıyor.

Lodz Gettosu’ndan, Almanların tüm kürklere, yünlü çamaşırlara ve hatta dua şallarına dahi el koyduğu haberleri geldi. Varşova Gettosu’nun sonunun yakın olduğu düşünülüyor.

 

1 EKİM 1942

Getto şu anda dev bir çalışma kampından başka bir şey değil. Sokaklar gün boyunca neredeyse bomboş. Sadece insanların işe gittiği sabah altı sıralarında trafik oluyor. Pencereden, evlerinden ayrılarak askeri düzenle fabrikalarına gitmek için yola çıktıkları farklı içtima noktalarına alelacele koşan erkekleri ve kadınları görüyoruz. Dörtlü sıraya giriyorlar ve Werkschutz üyeleri ile Alman devriyeleri gözetiminde yürüyorlar. Sabah sekizden sonra getto sokaklarında gezen birini görmek çok nadir bir olay. Saat on iki ile bir arasında öğle yemeği molası veriliyor. Fabrika avlusuna büyük bir kazan getiriliyor ve işçiler bol sulu çorbalarını almak için ellerinde taslarla kuyruğa girip bekliyorlar.

            Akşam saat yediden sonra, sokaklar yeniden evlerine gitmek için koşuşturan insanlarla doluyor. Daha sonra hiç kimse dışarı çıkmaya cesaret edemiyor, çünkü Alman devriyeler her yerde pusuda bekliyorlar.

 

Mary Berg’in Günlüğü

Yayına hazırlayan: Susan Lee Pentlin

Profil Yayıncılık / 326 sayfa

 

Bu kitabı, Gözlem Kitabevi’nden ve/veya

www.gozlemkitap.com’dan da temin edebilirsiniz.