Türkiye'de 'show-business' dendiğinde akla gelen ilk isim olan Erkan Özerman, özellikle son dönemde kültür ve sanat ilişkilerinde Türkiye ile Fransa'nın yakınlaşmasında büyük bir emek sarfediyor
Sanatçı ve artist menajeri, müzik editörü ve yapımcısı, uluslararası müzik ve moda organizatörü olan Erkan Özerman, Türkiye'deki modern Show Business'in kurucusu olarak bilinir. Türkiye ile Fransa arasında kültür elçiliği yaparak iki ülkenin birbirine sanatçı alışverişine yardımcı olan Özerman Türk sanatını uluslararası platforma taşıyarak, Türkiye’yi Fransa’da tanıtım görevini üstlendi.
1938 yılında, İstanbul'da doğan Özerman, Galatasaray Lisesi'nin ardından Université Paris VIII Sosyoloji bölümü ve Paris Siyasal Okulu'ndan mezun oldu. Çeşitli gazetelerde sinema ve tiyatro kritiği, magazin yazarlığı ve Ankara Radyosu'nda Eğlence Programları Direktörlüğü görevlerinde bulundu.
Özerman, Türkiye'nin ilk yetenek gece Kulübü Bulvar'ın, ilk modern diskotek MET'in kurucusudur. Aynı zamanda, 1976 1. Uluslararası İstanbul Pop Müzik Festivali Başkanı, 1979 Fransız-Türk Dostluk Derneği Başkanı, 1989 Best Model of The World Kurucu Başkanı ve 2001 Sportif Salon Dansları Derneği Kurucu Başkanı'dır.
Tüm dünyada çok sayıda aldığı ödüller arasında;
- 1977 Midem Cannes FIDOF Özel Ödülü
- 1980 Paris Altın Eyfel Ödülü
- 1986 Oscar de France Ödülü
- 1997 Best Model of The World 10. Yıl Uluslararası Başarı Ödülü madalyaları arasında,
- 2001 Chevalier Dans l'Ordre National du Mérite (Fransa Devlet Liyakat Madalyası)
- 2004 TC Dışişleri Bakanlığı, Japonya Türk Yılı Özel Madalyası bulunuyor.
Kültürlerarası dialogun ilerlemesinde büyük çabalar gösteren Erkan Özerman, magazin ve sahne dünyasının en önemli organizatörlerindendir. Özerman yurt dışı, yurt içi konser ve güzellik yarışmalarını düzenler. Best Model Of The World'un kurucu başkanı da olan Erkan Özerman'ın, son başarısı ise Paris'te yaşayan Türkler tarafından çıkartılan Mozaik Dergisi'nde kendisi ile tam 4 sayfa röportaj yapılması. Mozaik Dergisi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne doğru attığı adıma bir göstergedir. Mozaik Dergisi'nin, Fransa'da yaşayan Türkiye kökenli insanlar için çok önemli olduğunun altını çizen Özerman; ‘Röportajlar hem Türkçe hem de Fransızca yayımlanıyor. Dolayısıyla Fransız dostlarımız, Türklerin; başı bağlı, evde ekmek bekleyen kadınlarla ve bıyıklı erkeklerden oluşmadığını bu dergide örneklerle görüyorlar.’ diyerek dergiyi çok beğendiğini dile getirdi.
Türkiye’de sanat ve kültür profesörü olarak bilinen ve son olarak yardım derneği adına düzenlenen gece için Dany Brillant’ın Türkiye’ye gelmesinde büyük katkıları olan Erkan Özerman ile Şalom gazetesi olarak kendi ofisinde röğortaj yaptık. Kendisine şu soruları yönelttik;
Kariyerinize ne zaman ve nasıl başladınız?
10-18 yaş arası okul hayatım kariyerimin başlangıç nokatasıdır. 15 yaşımda yağlı boya resim sergisi ve Türkiye’nin ilk sinema kulübünü açtım. Okul radyosunda, resim atölyesinde çalıştım ve eleştiri yazarlığı yaptım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda ne yaptıysam benim kariyerimin başlangıç noktasını oluşturdukları söylenebilir.
Pek çok ünlü sanatçı ile diyaloğunu var. Bunlardan Dany Brillant ile tanuşmanız nasıl oldu? Şarkıcıyı nasıl keşfettiniz?
Dany Brillant’ı ilk plağından beğendim ve onu İstanbul’a getirdim. Henüz kariyerinin başındaydı. Patricia Kaas için de aynı şeyleri düşünüyorum.
Dany Brillant, Candan Erçetin ile düet yaptı. Nasıl bir gösteri sergilediler?
Muhteşem bir gösteri oldu. Ankara’daki gösteri için Candan Erçetin de Galatasaray lisesinden ve aynı meslekten olduğu için kendisine bu teklifi yaptık.
Daryo Moreno ile ilgili kitap yazmak istediğiniz söylendi. Moreno 1968 yılında öldü. Batı müziğini Türkiye’ye getiren kişi olmuştur. Ajda Pekkan ve Tanju Okan onun takipçileri oldular, ona olan hayranlığınız nereden geliyor?
Dario ‘Ben bir mutluluk taciriyim’ adlı şarkısıyla kendi yolunu çizmişti. Daryo Moreno’nun Türkçe söylediği şarkıları derleyerek bir plak çıkardık. Onun ön sözüne “Kırk Yıl Geçti Aradan” adlı bir yazı yazdım.
Türkiye’yi kültürel açıdan dünyaya tanıtma amaçlı dış işlerinde özel bir göreviniz var mı?
1970’li yıllarda Ayla Algan’ı şarkıcı yaptım. UNESCO’ya Yunus Emre’yi tanıttım. Yunus Emre hümanist şair olarak seçildi. Dış işleri için tüm görevlerimi karşılıksız yerine getirdim.
Henüz keşfedilmemiş ancak gözünüze kestirdiğinin Fransız aktör var mı?
Şimdi Ayşe Kulin’in “Nefes Nefes’e” adlı kitabını Fransızca’ya çevirttim. Bu eserin filmini de yapmayı planlıyorum. Schindler List filmi gibi olacağına inanıyorum. Roman 2. Dünya Savaşı’nda Türk Yahudilerinden bahsediyor. 500. Yıl Vakfı Fransız şarkıcı Rika Zarai’i Türkiye’ye tanıttı. Rika Zarai vakıf adına “Une Chanson Pour la Vie” adlı şarkısını söyledi. Rika “Ben Türkiye’yi seviyorum. Çünkü Erkan’ı seviyorum” demişti.
Enrico Macias hayranlığınız nereden geliyor?
Enrico’yu ilk ben lanse ettim. Bana “Mon frere” (kardeşim) olarak hitap eder. Enrico’nun torunun sünnet düğününde de bulundum.
Başka ülkelerde de bu kadar aktif rol oynuyor musunuz?
Fransa ile Türkiye için yeteri kadarını yapıyorum.
Fransa Yahudi cemaati ile de ilişkilerinizin iyi olduğu söyleniyor. Bu konuda söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Fransa’da Ermenilerle bile aram çok iyi. İnsanların kavga ederek değil barışla her şeyi çözümlemesini istiyorum. Yokluk paylaşılmaz, varlık paylaşılır. Zenginliğin birçok çeşidi vardır. Savaşla insanları yok edersin.
Pek çok ödül aldınız. Bunlardan sizi en çok onurlandıran hangisi olmuştur?
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac bana “Chevalier Dans l’Ordre National de Merite’ madalyasını (Devlet Liyakat Madalyası) verdi. Türkiye’den fazla ödülüm yok.
Menajerlik, editörlük ve organizatörlük; bu üç rolden hangisi en zevkli, hangisi en yorucu?
Eskiden hepsini yapmak zorundaydık. Şimdi on kişi ile çalışıyoruz. Herkesin uzmanlık alanı farklı. Bütün rollerin ayrı zorluğu ve güzelliği var.