İhracat rekor kırıyor ama işsizlik de artıyor...

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaya göre ihracatta ciddi bir artış gözleniyor. Ama ne yazık ki yüzleri güldüren bu haberle birlikte TOBB’un yaptığı açıklamalar iç karartıcı. Ekonominin düzeldiği şu günlerde işsizlikte ciddi bir artış gözleniyor. Sanayiciler tüm uyarılara rağmen başarının getirdiği rehavate kapıldılar ve işsizliğe önem vermiyorlar

- Ekonomi
4 Haziran 2008 Çarşamba

Ekonominin sürekli hareket ettiği, borsanın sarsıntıda olduğu ve ihracatın rekor girdiği şu günlerde ne yazık ki, işsizlik sorunu devam ediyor. Her ne kadar Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı güzel haberlerle karşımıza çıksa da; TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "rehavete kapılma", uyarılarına rağmen ekonominin geri plana itilmesi ve siyasette ortaya çıkan istikrarsızlık yüzünden, ekonomide yakalanan başarı trendinin tersine döndüğünü, yüzde 4'lere düşen büyüme hızıyla Türkiye'nin en büyük sorunu olan işsizliğin yenilemeyeceği, gelişmişlikte Avrupa'nın yakalanamayacağını söyledi.

Hisarcıklıoğlu’nun umut kırıcı açıklamalarını detaylı bir şekilde incelemeden önce, Satıcı’nın geçen gün gerçekleştirdiği basın toplantısında yaptığı açıklamalarını sizlerle paylaşalım. TİM’in verilerine göre, Türkiye'nin 2008 Mayıs ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 34,48 artışla 12 milyar 281 milyon dolara yükseldi. Satıcı'nın açıkladığı verilere göre, Ocak-Mayıs döneminde Türkiye'nin ihracatı yüzde 36,36 artışla 55 milyar 73 milyon dolara ulaştı. Bavul ticareti hariç, mayıs ayı itibariyle son bir yıllık ihracat ise yüzde 28,42 artışla ilk kez 120 milyar doları aşarak, 120 milyar 650 milyon dolara çıktı. Türkiye'nin ihracatı, Mayıs ayı itibarıyla yıllık 120 milyar 649 milyon 832 bin dolara ulaştı. Geçen ay ihracat yüzde 34,48'lik artışla 12 milyar 281 milyon 619 bin dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye'nin Mayıs ayında yaptığı ihracatın sektörler bazında yüzde 89,05'i sanayiden, yüzde 8,46'sı tarımdan, yüzde 2,49'u ise madencilikten geldi. Sanayi sektörü alt başlığı altında yüzde 69,88 payla ilk sırada yer alan sanayi mamulleri içinde en büyük payı yüzde 20,65 payla taşıt araçları ve yan sanayi oluşturdu. Geçtiğimiz ay ne yazık ki, sadece zeytin ve zeytinyağı ihracatında gerileme oldu. Zeytin ve zeytinyağındaki düşüş yüzde 34,41 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde yani mayıs ayında en yüksek ihracat artışı, yüzde 78,09 ile çimento ve toprak ürünleri, ikinci olarak da yüzde 71,21 artışla kimyevi maddeler ve mamullerinde oldu.

2001 krizinden sonra başarı gelse de işsizlik oranı değişmedi

Ama ne yazık ki, ihracatta bu kadar iyi sonuçlar almamıza rağmen ekonomide durum kritik! TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 2001 yılında gerçekleşen krizden sonra çok çalışarak büyük işlere imza atıp son altı yılda yüzde 6.8 oranında büyüme gerçekleştirdiklerini ancak tüm rehavete kapılmayın uyarılarına rağmen kapıldıklarını dile getirdi. Geçmişteki başarının, hep süreceği yanılgısına düşüldüğünü söyleyen Hisarcıklıoğlu, "2006'dan sonra ekonomi geri planda kaldı ve reform süreci aksadı. Yapılması gerekenler göz ardı edilirken, problemler artmaya devam etti. İhracatçımız, ithalatçı oldu. Sanayicimiz komisyoncu oldu. Esnaf, işportacı oldu. Çiftçi, çift bozan oldu" diye konuştu.

2002 - 2006 arasında yüzde yedinin üzerinde gerçekleşen ortalama büyümenin, 2007'de yüzde 4,5'e kadar gerilediğine işaret eden TOBB başkanı, şöyle konuştu: "Şimdi 2008'de, yüzde 4'ün bile altında kalmaktan endişe ediyoruz. Üstelik bizim büyüme hızımız düşerken, rekabet ettiğimiz ülkelerde benzer bir yavaşlama da görülmedi. Yani küresel yarışta geri kalmaya başladık. Peki, ne oldu? Hemen ifade edeyim ki, zamanında tedbir almayışımızın bedelini ödüyoruz. Önce ekonomiyi ve reformları ihmal ettik. Sonra da önceliği olmayan gündemlere saplandık. Dışarıda büyüyen iktisadi kriz yetmedi, içeride de siyasi çalkantılar başlattık. Nasreddin Hoca'nın hikâyesindeki gibi, şimdi bize bir fil yetmiyor, ikincisini de arıyoruz. Kısaca Türkiye, bir dünya devi olmaya koşacakken, yanlış gündemlerle zaman kaybetti. Kısır çekişmelerle ülkemizin mücadele gücünü kırdık, enerjisini boşa harcattık, nefesini tükettik. Biz artık huzur istiyoruz. Çünkü ancak huzur ortamında ticaretin gelişeceğini, yatırım yapılacağını, istihdam sağlanacağını biliyoruz."

Vasat bir büyüme oranı diye nitelendirebileceğimiz yüzde dörtlük bir gelişme ile Avrupa’nın yakalanamayacağını belirten Hisarcıklıoğlu, bu oran ile işsizlik sorununa çözüm bulunamayacağını da dile getiriyor. Ayrıca Hükümetimizin önceliğinin ekonomik istikrarı korumak olmasını istediklerini ifade eden başkan, "Bakın bugün iç piyasada işler durma noktasına geldi, çekler-senetler ödenmiyor. Peki, niye böyle oldu, niye birden piyasadan para çekildi? Bunun altında yatan neden, harcama ve tüketim eğilimindeki yavaşlamadır. Tüketicideki ve reel sektördeki güven erozyonudur" diye konuştu. Çünkü istikrar hissinin zayıfladığı bir ortamda, güven duygusu da azalıyor ve ne yazık ki güvenin olmadığı yerde de yatırım, üretim ve tüketim olamıyor. Ayrıca yüksek faiz, üretimin ve yatırımın maliyetini her geçen gün artması, ekonomik aktivitelerin yavaşlaması, hızla artan kredi kartı borcu, vatandaşın geleceğini ipotek altına alınması bu durumu daha kötü bir hale getiriyor.

Yüksek enflasyon sanal büyüme sağlar

Hisarcıklıoğlu, faizlerdeki yükselişin nedeninin istikrardaki bozulma olduğunu belirterek, "Mali disiplindeki gevşeme, ekonomik istikrara en büyük tehdittir. 2006'ya kadar başarıyla devam eden ve takdir ettiğimiz mali disiplin, 2007'de maalesef bozuldu. Bütçe açığı 3 katına çıktı" diye konuştu. Türkiye'nin artık mali disiplini yeniden tesis etmek ve bütçe açığını sadece oransal değil, nominal olarak da düşürmek zorunda olduğunu belirten başkan, "Denk bütçeyi hedeflemek zorundayız. Özellikle kamunun faiz dışı harcamalarındaki yüksek artışlar, hem enflasyonla mücadeleyi, hem de mali istikrarı tehdit etmektedir" dedi.

Ekonomik istikrarın diğer koşulunun da enflasyonla mücadele olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, "Yüksek enflasyonla ancak sanal ve geçici bir büyüme sağlanır. Bunu 90'larda gördük. Özellikle vurgulamak istiyorum ki, fiyat istikrarı istiyorsak, Merkez Bankası'nın bağımsızlığını ve saygınlığını korumalıyız" uyarısında bulundu. Ayrıca da TOBB Başkanı, ülkenin en önemli sorununun işsizlik, bunun çözüm yolunun da eğitim olduğunu söyledi. Ekonomik büyüme yüksek olsa bile, istihdam sağlamadıkça büyümenin nimetlerinin hissedilemeyeceğini belirten Hisarcıklıoğlu, iş bulma umudunu yitirenlerin sayısının giderek arttığını, kadınların iş gücüne katılım oranının kaygı verici düzeyde olduğunu, işsizlerin büyük bir bölümünü gençlerin oluşturduğunu anlattı. Bu nedenle, istihdam üzerindeki mali yükleri azaltma ve istihdamı cezalandıran mevzuatı değiştirmek üzere, Hükümetin başlattığı girişimin yerinde olduğunu ve bunu desteklediklerini söyleyen Hisarcıklıoğlu, buna paralel olarak, mesleki eğitim reformu ve işsizlere yönelik eğitim programlarına da acilen başlanmasını istedi.

Aslında Hisarcıklıoğlu söylediklerinde haklı. Mahalle kahvehaneler işsiz dolu, ama sanayiciler, çalıştıracak eleman bulamadığını dile getiriyor. Çünkü işsizlerin çoğunun en büyük sorunu meslek sahibi olmamaları… Günümüzde ihtiyaç duyulan bir çok beceri maalesef okullarda öğretilmiyor, öğrendiklerimizi ise işlerde pratik anlamda kullanmak imkansız oluyor. Bu yüzden ekonomi ile uğraşırken; sanayiyi de geliştirirken okullardaki eğitimin de daha pratik kullanıma yönelik olmasını sağlamak gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Kasım 2007 döneminde işsizlik oranı yüzde 10.1 düzeyine çıktı. Önceki yılın aynı döneminde işsizlik oranı yüzde 9.6 düzeyinde bulunuyordu. Türkiye’de tarım dışı işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0.4 puan artarak yüzde 12.6 oldu. İşsizlik oranı kentlerde yüzde 12, kırsal kesimde yüzde 7.1 olarak belirlendi. Genç nüfusta işsizlik oranı da yüzde 19’dan yüzde 20’ye yükseldi. Kasım’da istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 368 bin kişi azalarak, 20 milyon 867 bin kişiye düştü. Bu dönemde tarım sektöründe çalışan sayısı 349 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı da 19 bin kişi düşüş kaydetti. Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 85 bin kişi artarak 2 milyon 350 bin kişiye yükseldi. İşgücüne katılım oranı ise yüzde 46,9 olarak hesaplandı. Kasım 2007 döneminde istihdam edilenlerin yüzde 25’i tarım, yüzde 20.6’sı sanayi, yüzde 6’sı inşaat, yüzde 48.4’ü ise hizmetler sektöründe yer aldı.

Genç ve eğitimli kitle de işsizlikle savaşıyor

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul’un yaptırdığı anketlerde “Öğretmen, doktor, hemşire başta olmak üzere kamuda ciddi personel ihtiyacı varken, aynı dönem için kamuda a tipi istihdam biçimleri de dahil edildiğinde yüzde 10’luk daralma yaşandı. Buna karşın iş gücü, çalışmaya hazır olup iş aramayanlarla birlikte, yüzde 9 arttı. Kamuda istihdam düzeyi iş gücündeki artışa paralel yükseliş gösterseydi, bu durum 606 bin kişiye yeni iş olanağı anlamına gelecek ve işsizlik oranı yüzde 16’dan yüzde 14’e düşecekti. Kamudaki sıkı mali politikaların bir başka sonucunun genç ve eğitimli iş gücünün işsizlikle karşı karşıya kalması. 2002 yılında kamu emekçilerinin yüzde 42’si 30 yaş ve altı iken bugün bu oran yüzde 30 seviyesine inmiş durumda. Bundan 5 yıl önce 996 bin kamu emekçisi 30 yaşından küçükken bugün bu sayı 739 bin düzeyinde. Buna karşın KPSS’ye başvuran yaklaşık 350 bin yüksekokul ve üniversite mezunundan sadece yüzde 3’ü kamu emekçisi olma şansı yakaladı. 812 bin ortaöğretim mezunun ise yüzde 1’i bile kamuda istihdam olanağı bulamadı,” kaydedildi.

Tombul, araştırma sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, son beş yıllık süreçte kamuda artan ihtiyaca rağmen yeterli sayıda personelin istihdam edilmediğini savunarak, şu görüşlere yer verdi: “Kamuda istihdam edilen kişi sayısındaki düşüş bunun göstergelerinden biridir. Kamu kurum ve kuruluşlarında yaş ortalaması hızla artmaktadır. KPSS sınavı kapısını aşındıran yüz binlerce üniversite mezunun yalnızca yüzde 3’lük bölümü kendine kamuda yer bulabilmektedir. Buna karşın kamuda kuralsız, iş güvencesiz hatta kayıt dışı istihdam biçimlerinin yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Bu ülke insanının çocuklarını kalabalık sınıflarda eğitimsiz, üniversite mezunlarını işsiz, hastalarını doktorsuz, hemşiresiz bırakmaya, para kazanma hırsından gözü dönmüş özel kurum ve kuruluşlara teslim etmeye, emekçisini sosyal güvencesiz bırakmaya kimsenin hakkı yoktur.”

Kaynaklar: AA ve ANKA