Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük kentlerinden Selanik, 15. Yüzyılın sonundan itibaren büyük bir Yahudi merkezi haline geldi ve 2. Dünya Savaşı’na kadar Yahudiler bu kentte çoğunluk olarak kaldılar
İSLAM ÜLKELERİ (17) Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudiler
Selanik, İzmir, Şam ve Kudüs Cemaatleri
15. yüzyılın sonunda İberya Yarımadası’ndan kovulan Yahudilerin bir bölümü Selanik’e yerleşti. 1492-3 ve 1536’da meydana gelen iki büyük göç dalgasında İberyalıarın dışında İtalya, Sicilya, Fransa ve Kuzey Afrika’dan kovulan gruplar buradaki cemaate katıldılar, ve geldikleri ülke ya da kentlere göre gruplaşarak çeşitli cemaatler vücuda getirdiler. Portekiz’den kovulan konversolar Selanik’e geldiklerinde, kent cemaatlerini yöneten komite, bunların Yahudi olduklarına karar verdi ve yeni gelenleri cemaate dahil etti.
Liman-kent olmasından dolayı, Selanik birçok ülkeyle denizyolu temasını korudu ve buradaki Yahudi cemaatleri ticarette ilerlediler. Korsan ve soyguncuların saldırılarına rağmen bu kentin Yahudileri çeşitli sanayiler de kurdular ve özellikle ipek, yün boyamacılığı alanında isim yaptılar.
Selanik aynı zamanda önemli bir Yahudi kültür merkezi oldu. Daha sonra Safed ekolüne katılan Şlomo Alkabes burada yaşadı. Çeşitli bilimler, felsefe ve tarih konularında uzman olan Moşe Almonino uzun yıllar Selanik sinagoglarında söylevler verdi ve retorik ustası olarak tanındı. İstanbul’da bulunduğu bir sırada Ladino olarak yazmış olduğu kent hakkındaki eseri daha sonra İspanyolca olarak “Extremos y Grandezas de Constantinopla” adı altında yayınladı. İspanyol Yahudi edebiyatının en nadir eserlerinden olan bu kitap önemli bir tarih kitabıdır. Samuel de Medina da 16. yüzyılda Selanik’in başlıca hukukçularındandı. Medinanın ailesinin üzerine çöken ve birbirini izleyen felaketler yüzünden, bu büyük din adamı hayatını kazanmak için uzun seyahatlere çıkmış, buna rağmen yaşamının sonuna doğru bir, din akademisi kurmuştur. Samuel de Medina’nın uzmanlığı Selanik dışında bütün Balkanlarda duyulmuş ve Osmanlı Devleti’nin Avrupa kesiminde yaşayan birçok Yahudi cemaati dinsel konularda Medina’ya danışmayı adet edinmiştir. Medina’nın bu konuda yazdığı mektuplar (responsa) 1000 adeti geçer.
Safed’in en parlak dönemlerinde Selanik’de önemli bir Kabala merkeziydi. Nitekim Safed’in büyük bilginleri, hayatlarının bir bölümünü Selanik’te geçirmiştir. Bunun dışında kentte laik konulara eğilen bir okul da vardı. Burada doğal bilimleri, astronomi, tıp gibi bilimler öğretilirdi. Özetle denebilir ki, İstanbul’un önemli bir siyasal faaliyet merkezi olduğu dönemlerde, Selanik başlıca Yahudi kültürel merkezlerinden biri olarak tarihe geçti.
16. yüzyılda İzmir henüz kent boyutları kazanmamış olan küçük bir yerleşme merkeziydi. İberyalı göçmenler Ege bölgesine dağılırlarken İzmir’e de geldiler ve burada yaşamakta olan cemaate katıldılar. İzmir kenti, diğer Osmanlı kentlerinin aksine, İberyalılar gelir gelmez gelişmeye başlamadı. Kent yüzyıl kadar önemsiz bir yerleşme merkezi olarak kaldı, ancak 17. yüzyılda önemli bir liman oldu.
Şam kenti 15. yüzyılın başında Timur tarafından yağma edilip yıkıldıktan sonra uzun süre kendine gelemedi ve ancak yüzyılın ikinci yarısında yaşam belirtileri göstermeye başladı. 16. yüzyılın başında İspanyol Yahudileri’nin buraya yerleşmeye başlamalarıyla kent canladı. Göçmenler burada ayrı cemaatler kurdular ve daha başından kentin İspanyol, Iraklı ve Sicilyalı Yahudileri birbirlerinden ayrı ve değişik cemaat yaşamları yarattıar. Ancak bu farklar zamanla azaldı ve İspanyol göçmenler İspanyolcayı bırakmaya başladıklarında grupları ayıran önemli bir unsur ortadan kalkmış oldu.
Safed ve Kudüsteki ekoller Şam’ı önemsiz bir merkez olarak gördüklerinden, zaman zaman kendi aralarından bazı din adamlarını bu kentte çeşitli görevlere atadılar. Bu şekilde Safed’e koşut alarak Şam’da da önemli bir kabala ekolü oluştu. Safed’te yetişmiş olan Rabi Hayim Vital yaşamının son yıllarında Şam’a yerleşti ve burada bir Kabala grubu kurdu. Vital’in hocası Moşe Alşeh Selanik’te, Taitazak ve Karo’nun yeşivalarında okudu ve Karo’dan semiha aldı. Alşeh daha sonra Vital’e semiha verdi. Alşeh İsrail ülkesi, Suriye ve muhtemelen İran Yahudi cemaatlerini ziyaret etti ve gene yaşamının sonlarına doğru Şam’a geldi.
16. yüzyılda Kudüs Osmanlı yönetimine girdi. 1537 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman kentin surlarını onarmaya karar verdi ve bu işe Mimar Sinan’ı memur etti. Surların onarılması Yahudi dünyasında büyük yankılar uyandırdı, hatta Sultan Süleyman’ı İsrail kralı Hz. Süleyman’a benzetenler oldu. Bu dönemde Kudüs’ün birçok kesiminde onarım çalışmaları yapıldı ve kentin su şebekesi genişletildi.
devam edecek...