Sabrina Fresko ve öğrencileri İZLE-N-İM konulu sanat eserlerini 3-24 Haziran tarihleri arasında Simya Galeri’de sergiliyorlar
“Sanat akımlarında ilk defa tıpkısının aynısını yapmayı bırakan, ilk kez kendi değişik anlatı yolunu bulan sanatçıların özgürleşme çığlığıdır empressionisme (izlenimcilik). Bu konuyu seçtik çünkü takıyı bir sanat dalı olarak işliyoruz ve bunu bir akım olarak başlatıyoruz. Bu sergi, bu dalda yeni bir akımın manifestosu niteliğinde” diyerek görüşlerini belirten Sabrina ve öğrencileri ile sergi üzerine konuştuk.Her biri kendini anlatan üç boyutlu heykellerin takıya dönüşünü izledik.
Eserlere ilham kaynağı olan resimler, Picasso’nun “Avignonlu kızlar-Les Demoiselles D’Avignon”, Matisse’in “Yaşama sevinci-Joie De Vivre” ile Georges Seurat’ın “Büyük Jatt’ta piknik-La Grande Jatte”ı idi.
Matisse,1905’te Salon D’automne’da Madame Matisse’in tablosunu sergilediği zaman, ilk defa yeşili, sarıyı, kırmızıyı yani bu canlı renkleri eşinin portresinde kullandığı için skandal olmuştu. Mme Matisse günlerce sokağa çıkamamıştı. Ressam, “Etki altında kalmayı kabul ettiğim zamanlar olmuştur, ama sanırım bu duyguma hükmetmeyi başardım” demişti.
Seurat, izlenimciliğin kurallarına tepki duyanlardandı.Bu akımın kimi sınırlandırmalarını aşmak ve resimlerine kişiselliğini katmak istiyordu; başardı da...
20 yy.ın dehası, tam bir fenomen olan Picasso ise kübizm akımının temelini atmıştı. Alman ordularının Guernica kasabasını bombalamasını anlatan Guernica adlı eserinin önünde “Bu resmi siz mi yaptınız?” diye soran Alman generaline, “Hayır siz yaptınız” diyecek kadar cesurdu.
Sabrina Fresko bakın bu sergi için neler söyledi:
Siz mimar, takı tasarımcısısınız. Aynı zamanda müzik ve edebiyata tutkunusunuz. Modern çağ, edebiyata ilgisiz doktor, felsefeden habersiz matematikçi gibi tek tip toplumlar yaratıyor. Sanatla bunu aşmanın yolları nedir sizce?
Şu anda Simya Galeri'de sergilenmekte olan İZLE-N-İM sergisi resim sanatı ve modern takı arasında bir kesişme noktasıdır. Simya Galeri'de yıl boyunca gerçekleştirdiğimiz seminerler sanata ilgi duyanların geniş bir seçenek imkanıyla merak ettikleri sanat konularını uzman hocalar önderliğinde bilgi sahibi olmasını amaçlıyor ve bana “Nelerden etkileniyorsun?” sorusu sorulunca “Her şeyden” diye cevap veriyorum, bir romandan etkilenip gerçekleştirdiğim bir takı bile var; izlemeyi bilmek, bilinçli etkilenmeye izin vermek gerekiyor. Batı eğitim sisteminde bir süre uzmanlaşma tek yönde verildiyse de şu anda disiplinler arası iletişimin özellikle sanat alanında ilginç sonuçlar doğurduğu anlaşıldı, eğitim sistemleri bu yönde geliştirildi, resim, mimari, müzik, heykel, dans, modern takı vs disiplinlerinin birbirinin paralelinde, zaman zaman iç içe geçerek sanat dünyasına yeni soluklar getirdiğini, zenginleştirdiğini görüyoruz.
İki yıl önce Haluk Bilginer, Tiyatro Festivali için sahneye koyacağı Shakespeare'nin “Atinalı Timon” oyunu için takılar tasarlamamı istediğinde büyük bir heyecanla işe koyuldum. Sahnede görülecek kadar büyük, göz alıcı ve konuya uygun takılar tasarlamak yeni teknik ve yöntemler geliştirmeme neden oldu; bu daha sonraki çalışmalarıma da yansıdı.
Salt yetenek yeterli midir? Yeteneği ortaya çıkaran nelerdir?
Bir işi başarma isteği ve düşüncesinin yetenekten daha çok insanı tetikleyen unsur olduğuna inanıyorum, Rönesans sanatçıları yetenekli olmak durumundaydı kuşkusuz, ama 21. yy.da olanaklarımız çok geniş, yeteneğin sınırlarını zorlayabiliriz. Yetenek, bilgi ve ilgiyle gelişir, düşünsel yeti, doğru yönlendirilmiş bilgi ile beslendiği zaman yeteneğe, daha da önemlisi düşünceye dönüşmesi, düşüncenin şekle aktarılması günümüz sanatının ve sanatçısının ulaşmak istediği noktadır. Artık sanatı düşünce yönetmektedir; bir objenin, manzaranın vs aynısını, benzerini yapmak yetisi içinde bir düşünce barındırmıyorsa geçmişte kalmış bir çabadan öteye gidemez.
Öğrencilerinizde neyi görmek sizi mutlu ediyor?
Öğrencilerime kalıcı, sanat yönü kuvvetli, titiz ve iyi çalışılmış takılar gerçekleştirmeleri için büyük destek veriyorum, bunları gerçekleştirdiklerini görmek beni mutlu ediyor, Simya Galeri'de açtığım ilk sergi: “Beden için mekan ne ise takı için beden o'dur” idi. Bu cümle takının mimari kadar ciddi bir iş olduğunu, hafife alınmaması gerektiğini vurguluyordu. Eğitim süreci çok önemli, bu sürecin yeterli olduğunu bilmeden vücuda zarar verebilecek, batabilecek ya da kopabilecek takılar yapmamak, hemen takı sanatçısıyım diye çıkmamak gerekir. Takıyı alacak ve takacak olana büyük saygı göstermek, onların uzun zaman severek takabileceği ergonomik takılar, aynı zamanda sanattan etkilenerek ya da ilginç bir konuyu işleyerek, yaratılabilir. Bizim, Simya Galeri’de ürettiğimiz takılar birbirinden farklı insanlara hitap ediyor ve çok rağbet görüyor.
Yaratma sürecinde hedeflerinizi nasıl belirliyorsunuz?
Öncelikle bir konu belirliyorum; konu hakkında araştırmalar yapıp çok okuyorum, müzeleri, sergileri dolaşıyorum ve kendimi sanatın etkilerine açık tutuyorum.Bir süre sonra konu beni alıp götürüyor, onun emrine giriyorum.
Bundan sonraki projeleriniz?
Gelecek yıl İstanbul üzerine çalışacağım ve Simya Galeri uygulamalı takı atölyesine katılanlarla da bu konuyu işleyeceğiz. 2010 İstanbul kültür şehrine katkıda bulunacağımızı, İstanbul’u binbir yönüyle takılara, heykellere aktaracağımızı düşünüyorum.
21’inci yüzyılda, duyguların yozlaşması, yaşamın hızı ve her şeyin çok çabuk tüketildiğini düşünürsek, siz hangi yüzyılda yaşamak isterdiniz?
Sanırım bilgi ve düşünce çağında, zorluklarına rağmen yine 21.yy.da yaşamak isterdim
Sergiyi oluşturma sürecinde öğrenciler neler yaşadı...
Ender Baloğlu:
Simya Galeri Takı Tasarım Atölyesi’ne üç senedir katılıyorum. Hafta sonu katıldığım çalışmalarda herkesin aynı dili konuşuyor olması güzel bir duygu.Bu seneki çalışmalarımda sergilenen bileziğimde, simetri kurallarının olmaması, formların farklı açılardan alınması Picasso’nun Avignon’lu kadınlarına göndermeler yapıyor. Ortaya çıkan formlarda biraz da olsa Picasso ile aynı duygular içinde olabildiysem, ne mutlu bana. Atölye çalışmalarımızda 11 kişiyiz. İlginç olan bu yıl aramızda bir de erkek arkadaşımız vardı. Kendisinin bizleri enerjisi ile dengelediğini düşünüyorum. Yaptığımız çalışmalarda bilgi,araştırma, sevgi, emek iç içe bulunuyor. Sabrina, öğrencileri ve bilgi birikimlerini rahatlıkla paylaşabilen ve onları deneyimlerinde her zaman destekleyen bir öğretmen.
Jak Levi
Bu kursa başlayalı sekiz ay oldu.Kursta tek erkektim.Bir şeyler yaratmak istiyordum. Hanımların yaratıcılığı ve hızla düşüncelerini eyleme geçirmeleri beni çok şaşırttı. Erkekler daha pratik düşünceli ama aklına geleni yapmadan evvel düşünmesi gerekiyor. Kadınlar tabloya bakıp hemen bir şeyler çıkarabiliyorlar. İlk yaptığımda eserimi görünce ben bile kendime şaştım. Böyle güzel olacağını beklemiyordum.
Sylvie Erdeğirmenci
Daha önce başka atölyelerle çalıştım. Bir kaç takı tasarım sergisine katıldım. Hiçbirinde bu kadar yaratıcı takılar yapılmadı. Onun (Sabrina) atölyesinde üç boyutlu çalışmayı öğrendim. Benim için onu tanımak bir şanstı.
Lina Benhalegua Dinar
İşim gereği yıllardır dünyanın bir çok ülkesinden gelen cam tasarımcıları ile çalışıyorum. Tüm hafta çalışıp, hafta sonu üç saat boyunca her şeyden koparak atölyede geçirmek ruhuma ve yaratma arzuma iyi geliyor. Bu yıl Seurat’nın “Grande Jatte Adası’ndaki bir pazar günü öğlenden sonrası” adlı resimdeki minik kadın figürünü yorumlamaya çalıştım. Bir şemsiyenin gölgesinde, uzaklardaki sevgiliyi anımsayan, yaşamında bir şeylerin değişimini bekleyen bu güzel kadını, şemsiyeden damlayan bir göz yaşı damlası ile yorumladım. Ressamın tuvale aktardığı duyguyu kendi algıladığımız haliyle başka bir malzemeyle yorumlamak çok eğlenceli ve yaratıcı bir çalışma oldu.
Gamze Taner
Ben bu sergiye bir yıl kadar çalıştım. Benim terapim oldu. Picasso çok favorim olmadığı halde Avignon’lu kadınlara baktıkça daha çok sevdiğimin farkına vardım. Buradaki çalışma ortamı çok keyifli, bize çok şey katıyor.
Yolunuz düşerse demeyeceğim, sergiye, bitmeden mutlaka gidilmeli, yaza girerken Sabrina’nın yaşam dünyasına dalıp çoğalmalı, yeni bir bakış açısı ve coşkusunu içinize taşımalısınız.