Derleyen: Niso TİZA
Eskiden çember çevrilir, su musluktan içilir, ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, tabancalar tahtadan, resimler kömürden yapılırdı. Kızlara büyükannelerin, erkeklere büyük babaların isimleri konulur, saatli maarif takvimi okunurdu. Komşuda pişen bize... bizde pişen komşuya düşerdi. Geceler ayaz, sokaklar karanlık, yıldızlar parlak olurdu. Turşu, salça, mantı evde yapılır, karpuz kova içine konur kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği, pencere camımıza yaslanır, baharın yaprakları bahçemize düşerdi. Kışın kardan adam yapılır, evlerde odun sobası yakılır, masallar anlatılırdı.
Tahta ve kırık mermerden yapılan merdivenlerden çıkılır, aidat ödenmez, yönetici seçilmez aidat toplanmazdı. Evler badanalı, sokaklar lambasız, sokaklar bekçili olurdu. Haber ajansları radyodan dinlenir, Baytekin gibi çizgi romanlar okunur. Defterlere kenar süsleri yapılırdı. Hayat, arkası yarın gibiydi, kesintisiz dinlenir; devamı az sonra denmezdi. Her gün yaşanacak bir şeyler vardı. Herkes kendi düşünü kurar, kendi hayatını oynardı. Şimdi yoğun, yorgun ve tek başına...