Onuncu yılına giren Neve Şalom Kültür Merkezi etkinlikleri çerçevesinde, bu yıl ilk olarak Aşkenaz-Sefarad birlikteliği sazlı-sözlü bir biçimde sergileniyor
Kapılarını ilk kez açtığı 1999 yılından beri, yılda ortalama iki etkinlik yapmış olan Neve Şalom Kültür Merkezi, genelde değişik konser ve resitallere yer veriyor. Bunlar arasında ilk başta hatırlananlar, açıklamalı Yahudi Caz ve Pop müziği dinletileridir. Ancak klasik müziğe de önem veren kurumun belki de belleklerde en çok kalmış faaliyeti, İsrailli keman yapımcısı Amnon Weinstein ve sanatçı Cihat Aşkın’ın sundukları “Kemanlar – Soykırımın Sessiz Tanıkları” konferans / resitaliydi. Bunun yanında Sefarad müziği sanatçısı İsrailli Hadass Pal-Yarden’i ve Almanya’dan davet edilen Klezmer müziği grubu Aufwind’i de ilk kez burada dinledik. NŞKM’nin tüm etkinliklerinin mimarı olan gazetemiz yazarlarından Robert Schild, bu yıl sözler ve sesler ile bir “füzyon” gerçekleştirmeye hazırlanıyor. “Bir demet Aşkenazsefaradlıklar” hazırlamış olan Robert’e, en başta bu etkinliğin konseptini sorduk.
“Aşkenaz ve Sefaradlar bu ülkede yüzyıllardır birlikte yaşıyor; hatta, Almanya kökenli olanlar, 1492 yılında İspanya’dan gelenlerden daha önce yerleşmişti Osmanlı’ya. Konuştukları dil ile örf ve adetleri, dini ibadet şekilleri bile oldukça farklıydı eskiden, ayrı semtlerde otururlar ve birbirleri ile hemen hemen hiç evlenmezlerdi de... Ne var ki, bugün bu ayrımlar neredeyse tamamen ortadan kalktı; dahası, Türkiye’de pek Aşkenaz da kalmadı. İşte bu nedenle, bir yandan artık tarihe karışmakta olan farkılıklara parmak basmak istedim, ancak bunları gözden geçirirken, gördüm ki, “Yoktur aslında bir birimizden farkımız...” Etkinliğe başlık yaptığım bu sloganı anımsayanlar vardır muhakkak, Osmanlı Bankası’nın reklam spotuydu bir zamanlar. Ve aramızda “karışık evlilikler” yapmış olanlar da diyecektir ki, o akşam: “Yoktur aslında birbirimizden farkımız ama biz Aşkenazıs/Sefaradız...”
“Karışık evlilikler” mi dedin?
Eh, tabii ki, örneğin ben “A”yım, sevgili eşim Meri de “S”..! Ve bence en güzeli de budur; iki farklı kültür birikiminin aynı din çatısı altında bir araya gelmesi ve böylece birbirlerini tamamlaması. Hahambaşı Rav İsak Haleva geçenlerde sinagogumuzda bir Şabat konuşması yaparken, Aşkenaz / Sefarad ayrımını diasporadaki Yahudi halkının en önemli “silahlar”ından biri olduğuna parmak basmıştı ve demişti ki, bu silah “iki yanı keskin bir kılıç” gibidir: Bir yandan değişik kültürler, fikirler ve yaklaşımlar birbirlerini olumlu biçimde etkileyerek tamamlayıp, Yahudi ulusunu yüceltirken, diğer yandan birtakım iç çekişmelere de yol açabilir tabiatıyla, bazı ülkelerde de açmıştır...
İzleyeceğimiz “Aşkenazsefaratlıklar”ı kimler sunacak?
Etkinlik dört bölümden oluşuyor. İlkinde kısa bir giriş konuşmasından sonra iki “karışık evli” ile tanışacak izleyiciler. Ardından Başhazan David Sevi ile Rav Mendy Chitrik ile bir “litürjik yıl turu” yapacağız, mesela Kol Nidrei, Pesah Agadası ve Megilat Ester’den Sefarad ve Aşkenaz makamlarıyla kısa karşılaştırmalı örnekler dinleyeceğiz. Üçüncü bölümde, “Mozotros Ailesi” çizimleriyle tanıdığımız İrvin Mandel “A.” ile Yahudi fıkra uzmanı Jojo Kohen “S.” ki, yılların kankalarıdır onlar, karşılıklı olarak yorumlayacaklar Aşkenaz/Sefarad’lılığı. Kısa bir aradan sonra ise, aynı zamanda Yidiş ve Ladino şarkılarını yorumlayan ülkemizin yegâne ses sanatçısı, sevgili dostum Sumru Ağıryürüyen’den, Türkiye’nin önde gelen kanun, ud/perdesiz gitar ve keman sanatçıları Göksel Baktagir, Yurdal Tekcan ve Serdar Pazarcıoğlu’nun eşliğinde her iki türde, çoğu bilinen halk şarkıları dinleyeceğiz.
Geçen yıl sergilediğiniz “Ebruİstanbul”dan sonra gene sazlı-sözlü bir akşam bekliyor bizi galiba...
Öyle denebilir. O zaman sevgili Sema ile Mario Levi, bizlere İstanbul’un etnik çeşitlemesini kendilerine has anlatılarıyla sunmuşlardı, şimdi ise bizzat kendi kültür yelpazemizi sözel, dini ve dünyevi müzikler ile tanıtmaya çalışacağız; ve bakalım, başarabilecek miyiz...