Küreselleşen dünyamızda “ben” olgusunu bir kenara bırakarak “biz” olabilmeyi hayat felsefesi olarak belirleyen ve bu doğrultuda hedeflerine ulaşabilmek için gösterdiği çaba ve çalışmaların örnek olması gerektiğini düşündüğüm Mirey Karaso ile organizasyon sektörüne kazandırdığı farkındalık üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdim.
Sektörde “La bonbonniére” firması ile bir ilk oldunuz. Bu serüven nasıl ve ne zaman başladı?
1979 senesinde düğünümde nikah şekerlerini annem ile birlikte tasarlamam ve töreni organize etmemle başlayan serüvenimiz amatörce çevremize de yardımcı olmamızla devam etti. Daha sonra bunu geliştirerek oldukça kapsamlı bir iş durumuna getirdik. Konumuzu her zaman çok yakından takip ettik. Sektörün yurt dışındaki boyutlarını görmek için fuarlara gittik. Uzun yıllardır da Türkiye’de bu mesleğin ve kültürel olgunun gelişmesine çok katkımız oldu. Zaman içinde meslektaşlarımız oluştu, bir rekabet ortamı ortaya çıktı. Tüm bunların sonucunda dokuz yıl kadar önce bir adım atarak aynı meslekteki 12 firmayı bir araya topladım ve çeşitli toplantılar düzenledim. Bu kararı vermemde kişisel gelişim seminerleri düzenleyen İsrailli Yossi ve artık aramızda bulunmayan İsrail’in öğretilerinin büyük katkısı olmuştur. Amacımız sektörün standardını koruyabilmek, sağlıklı bir şekilde gelişimini sağlamaktı. O dönemde rakiplerin bir arada olması çok kolay kabullenilebilen bir olgu değildi. Bu nedenle de birkaç toplantıdan sonra dağılmalar oldu ve tekrar herkes kendi yolunu çizmeye devam etti. Ancak yine de atılan bu adım aramızda küçük de olsa bir kaynaşma sağlamış oldu.
Yaratıcı kişiliğiniz ve idealist yapınız neticesinde sektörü farklı bir boyuta taşıdınız. Ne gibi atılımlarda bulundunuz?
Yaşamımda da, işimde de her zaman küçük tohumları küçümsememek gerektiğini ve o tohumun büyük meyveler verebileceğine inanan bir insan oldum. Picasso’nun “Hayal edilen her şey gerçektir” sözü benim hayat felsefem olmuştur.
Avrupa çapında başladığım ziyaretlerime Amerika ile devam ettim. Orada da, yaptığımız bu işin aslında ne kadar büyük boyutlara ulaştığını görme imkanım oldu. Gittiğim her ülkede mesleği en iyi şekilde sürdüren firmalarla ve kişilerle tanışıp diyalog halinde olmaya özen gösteririm. Herhalde mesleğime olan aşkımın ve bağlılığımın bir göstergesi olsa gerek.
Oğlumun eğitimi için Kanada’yı ziyaretim esnasında tanıştığım büyük bir firma bana orada kurulan bir dernekten ve çıkarılan sektörel dergilerden bahsetti. Yine Amerika’da ziyaret ettiğim bir fuarda derneğe üye olmaya karar verdim. İzlenilen yolun her yerde aynı olduğunu ve sektörün oluşmasının ardından, eğitimlerinin de başladığını gördüm. Herkesin kendi çabalarıyla, alaylı olarak yetiştiği bu mesleğin hangi boyuta gelebileceğinin farkına vardım. Bu anlamda da dokuz sene önce attığım adımın ne kadar doğru olduğunu ve ilerletilmesi gerekliliğini fark ettim. Yeni bir çağrı yaparak tüm meslektaşlarımı bir araya getirdim ve sektöre daha iyi bir şekilde sahip çıkmayı hedefleyerek bir dernek kurma kararı aldık. Küçük bir topluluk olarak el ele verdik, çalışmalarımızı yaptık ve 8 Mart 2006 tarihinde “Yaratıcı Etkinlikler Planlama ve Uygulama Derneği” adı altıda bir dernek kurduk. İlk başta yedi firma üye iken bugün yirmi beş üyeye sahibiz. Başkanımız Meltem Tepeler önderliğinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Dernek kurmanın yanı sıra oldukça cesur bir girişimde daha bulunarak eğitim alanında da söz sahibi olmaya başladınız.
Araştırmacı yönümün neticesinde eğitimin, sektörü geliştirmek adına, çok önemli bir boyut kazandıracağına inanarak konunun üzerinde durmaya başladım. Dünyada verilen eğitimleri araştırmaya başladım. Amerikan üniversitelerinde “Etkinlik Yönetimi” adı altındaki bölümlerde hem profesyonel kişiler, hem de öğretim üyeleri ders vermekteler. Amerika ve Kanada’da özel görüşmeler yaparak uygulanan programların içeriğini araştırdım ve en kapsamlı ve uygun olanını öğrenerek Türkiye’de ne şekilde uygulanabileceği konusunda çalışmalarımı sürdürdüm. Kararlı kişiliğim sayesinde bir adım daha atmaya karar verdim. İlk olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne başvurarak bir sertifika programı şeklinde bu eğitime başlamak istediğimizi belirttim. İçimdeki heyecanı ve isteği hissetmiş olmalılar ki çok yardımcı oldular. Bir sene süren ön hazırlık çalışmaları neticesinde 7 Ekim 2008 günü YEPUD ve BÜ Eğitim ve Yaşam Merkezi’nin iş birliğiyle sertifika programımız başladı. Üç aylık bir eğitim süresi ve 120 saatlik bir staj mecburiyeti koyduk. Böylelikle katılımcılar, öğrendikleri bilgiler ve uygulamaların yanı sıra sektörün içeriğini de yaşamış ve deneyimlemiş olacaklar.
Program hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Minimum lise mezunu olanlar bir mülakata alınarak programa kabul ediliyorlar. Amacımız; sektörün kalıcılığını sağlamak, belli bir standarda ulaşmasına yardımcı olmak, bilinçli, kaliteli eleman yetiştirilmesine öncülük etmek ve yurt dışında olduğu gibi Türkiye’de de “Etkinlik Yönetimi”ni gençlerin hedefleri arasına sokmak. Gençler bu konuyla çok ilgililer. Farklı iş sahalarında çalışanlar kimi zaman alan değiştirerek farklı bir işe yönelmek istiyorlar. Bu meslekte olabilmek için yaratıcı, organizasyon yeteneğine sahip, finans, pazarlama, iletişim ve psikoloji gibi olgulara hakim olmak gerekiyor. Çünkü kişilere veya şirketlere özel günler için hizmet veriliyor. Sertifika programında bütün bunları içeren bir eğitim veriliyor. Boğaziçi Üniversitesi dışında başka üniversitelerde de bu eğitimi yaygınlaştırmak arzusundayım. 25 Kasım Salı günü başlayacak ikinci programla ilgilenenler www.yepud.org, [email protected] adreslerinden gerekli bilgiye ulaşabilir. Kayıt için ise www.buyem.boun.edu.tr, [email protected] adreslerine veya 0212 257 31 27/28 - 0212 359 47 42 nolu telefonlara başvurabilirler.
Farklı bir girişiminiz daha var. Kısaca özetleyebilir misiniz?
Türkiye’yi tüm dünyaya tanıtmak benim için çok önemli. Bu bağlamda İSES (İnternational Special Event Society) (Uluslararası Özel Etkinlikler Organizasyonu) üyesi olarak Türkiye’de bu kuruluşun bir ayağını oluşturmayı hedefliyorum. Umarım en kısa sürede bu amaca ulaşarak sektörü bir adım daha ilerilere taşıyabiliriz.