“mon reve”in tasarımcısı Betina Demişulam, yarı değerli taşlarla oluşturduğu 2009 kış koleksiyonu Tête à Tête’i 21 Ekim’de Reina’da tanıttı
Miriam ŞULAM
Başarılı takı çalışmalarının yanı sıra, sıcak tavırlarıyla da ilgi çeken Betina Demişulam, Reina’da, misafirlerine ve basına yaptığı konuşmada “İstek, inanç ve eylem üçgeni tamamlandığında, insanın elde edemeyeceği hiçbir şey yoktur’’ dedi.
Tasarımlarında kullandığı yarı değerli taşların, tılsımlı olduklarına inanan Betina, konuşmasının sonunda ‘’İnsanlar yaşayarak yaşlandıklarını zannediyor; halbuki yaşamayanlar yaşlanır’’ dedi. İnsanların ürettikleri sürece var olduklarını vurgulayan sanatçı ile tasarımlarını konuştuk.
Bize biraz kendinden bahseder misin?
Her zaman hırslı ve azimliydim. Modaya ve sanata küçüklüğümden beri meraklıydım. 18 yaşında, London College of Fashion okulunda 3 sene, moda yöneticiliği okudum. Orada, ekonomi ve yöneticiliğin yanısıra, iyi tasarımcı olmak, tasarım analizi ve renk uyumları gibi çeşitli konularda eğitim gördüm. Bugünkü Betina’ya ulaşabilmemde, bu okul iyi bir başlangıç oldu.
mon reve’ e giden yolda nelerle karşılaştın?
Tabii hiç birşey hemen olmadı. Başlarda tecrübesizdim. Üniversiteden sonra, iki sene boyunca amatörce takılar yapıp arkadaşlarıma hediye ettim. Bu arada, üniversite tezimi yazmak için İstanbul’a döndüğümde Vakko’da 8 ay çalıştım, ancak kendimi istediğim konumda görmeyince, işi bıraktım. Babamla iki sene farklı bir sektörde yöneticilik görevi yaparak kendime olan güvenimi kazandım. Bir gün babama rüyamdan bahsettim, kendi işimi kurmak istediğimi söyledim. O da bana 3 ay süre tanıdı.
Bu süreçte neler oldu?
Çok canlı renklerde taşlar alıp, orijinal çantalar yapmakla işe koyuldum. Çok beğenildi, ardından kolyeler tasarlamaya başladım. Tasarladığım koleksiyonu ilk A46’nın tasarımcısı Tuvana Büyükçınar’a gösterdim ve mağazasında satışa başladım. Daha sonra Beymen mağazaları için özel koleksiyon hazırlamaya başladım ve rüyalarım gerçek olmaya başladı.
mon reve adını ne zaman koydun?
İçimdeki enerjiyi somut bir şeylere aktarmak her zaman hayalim oldu. 2004 Şubat ayı, taşlarla ilk tanıştığım zamandı. Masaya oturup yaptığım her tasarımda aldığım haz, bana hayallerimi yaşadığımı hissettiriyordu. Taşlara o kadar tutkuyla bağlandım ki, onlar sayesinde rüyalarımı büyüttüm. İşte bu yüzden, işe ilk başladığım zaman markama en uygun isim Türkçe’de “rüyam” anlamına gelen “mon reve” olmalı diye düşündüm. Bu ismi bulmamda markamın kurumsal yaratıcısı ve aynı zamanda arkadaşım olan Yael Alalu’nun da çok büyük katkısı oldu.
Yeni koleksiyonundan bahseder misin?
Taşlara olan ilgim gitgide arttı. Onlarla olan ilişkim daha farklı boyutlara ulaştı. Taşların gizemli dilinden de anlamaya başladım. Taşın rengi, yaydığı enerji, insanlara fısıldadığı gizli mesajları öğreniyordum. Onlar artık sırdaşım oldular. Taşlar, evrenin insanlara sunduğu tılsımlı objelerdi. Bu tılsımı başkalarına da aktarmak istedim. Bu misyonu gönüllü olarak gerçekleştirirken yaşadığım heyecanı, ‘Tête à Tête’ adını verdiğim yeni koleksiyonumda kadınlarımıza yansıtmayı istiyorum.
Yarı değerli taşlardaki tılsım nedir ?
Taşların gizli gücü tarihin en eski dönemlerine kadar uzanmaktadır. Sanskritçe yazıtlara göre, MÖ 400lü yıllarda krallar, kendilerini korumak için değerli taşları kullanmışlar. Eski Roma ve Mısır’da tılsımlı boyunluklar takmışlar; Mayalar ve Kızılderililer ise taşları hastalık tanımlamada ve tedavisinde kullanmışlar. Anadolu Medeniyetlerinde dahi, izleyicilerin seksüel ilgisini çekmek için dansözlerin, göbeklerine koyu kırmızı taşlar koydukları da bir gerçek.
Yeni koleksiyonunda hangi taşları kullandın?
Yeni tasarımlarımdaki taşları da çok özenerek seçtim. Moda renkleri takip eden kadınlar için, sezonun rengi taşlarla farklı objeleri birleştirip, iddialı parçalar ürettiğime inanıyorum. ‘Tête à Tête’ koleksiyonum için akik, onyx, bronzite, smoky quarts ve cloudy quarts taşlarını kullandım.
Betina olarak, “mon reve”le birlikte büyüdün diyebilir miyiz? Bugün hayatında ne gibi değişiklikler var ?
Kesinlikle büyüdüm, büyümeye de devam ediyorum. mon reve bana rüyalarımı yaşatıyor. Ancak bu kadarla kalmayıp yaşamıma yepyeni bir anlam kattı.
Üreten bir Türk kadını olarak, ekonomik bağımsızlığı yakalamış olmanın gurur ve sorumluluğunu taşıyorum. Bu beni, şüphesiz, yaşama daha gerçekçi bakmaya zorluyor. mon reve sayesinde, liderlik vasıflarımı da geliştirdim. Kendi enerjimi yüksek tuttuğum sürece, ekibimden aldığım performans ta ona göre artıyor. Bunu farkettim.
Hiçbir şeyi kişiselleştirmemeyi öğrendim. Hayata objektif bakmaya çalışyorum. Herkesin yaşamdan farklı beklentileri var, buna saygı duymalı ve kimseyi değiştirmeye çalışmamalı. Değiştireceğimiz tek kişi kendimiziz. Yaşarken, her gün kendimize sormamız gereken soru ise, ‘Mutlu muyum? Yaptığım iş beni mutlu ediyor mu ?’ olmalı. Çünkü bence yaşam amacımız sadece sevgi dolu ve mutlu olmak.
mon reve için bundan sonraki planların nedir ?
Aklımda birçok şey var aslında. mon reve’ i Türkiye çapında yaymak istiyorum. Ayrıca Şubat ayında, New York’ta satışa başlamak üzere birkaç Department Store’la görüşmedeyiz. Bu seneye kadar yılda dört koleksiyon hazırlıyordum. Artık bu değişiyor. Sadece yaz için de dört koleksiyon tasarlayacağım, böylece yılda sekiz koleksiyon hazırlamış olacağım. Amacım, daha çok kişiye, değişik modeller ve fiyat alternatifleriyle de ulaşmak. Her sezon için oluşturulan koleksiyonların farklı temaları ve farklı kullanım yerleri olaca0k. Uzun vadede büyük hedefim ise, elmasla çalışarak eski Rus tarzı mücevherler tasarlamak.