İki yıllık seçim kampanyasının sonucunda Barack Obama ABD Başkanlığına seçildi. Ancak gerek ekonomik kriz, gerekse dış ilişkiler olmak üzere önümüzdeki dört yılda Obama ve yönetimini zor günler beklemekte
4 Kasım seçimleri sonucunda Barack Obama oyların yüzde 52’sini ve alması gereken 270 delege sayısının çok üzerine çıkarak Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı olmaya hak kazandı.
Demokratlar sadece Başkanlık unvanını değil uzun bir aradan sonra Senato ve Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü de ele geçirdiler.
4 Kasım seçimlerinde başkanlığın yanı sıra Temsilciler Meclisi ve Senato da seçime gitti. Demokrat adaylar bu seçimlerde başarılı oldular. Temsilciler Meclisi’nin ve Senato’nun yarıdan fazlasını da ellerinde tuttular. Böylece yeni Başkan Obama’nın politikalarını izlemeleri daha kolay olacak.
İki yıl önce yapılan ara seçimlerde Temsilciler Meclisi ve Senato’nun kontrolü Demokratlara geçtiğinden Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush istediği yasaları bir türlü geçirememiş, geçirdiklerini ise de çok zorlu ve uzun süreli görüşmeler sayesinde başarabilmişti.
Her ne kadar Demokratlar üç kurumu elinde tutsa da Bush’un devrettiği büyük sorunlar yüzünden ABD’yi toparlamak uzun bir zaman alacak. Zira 2000 yılında Bush görevi Bill Clinton’dan devraldığında ABD’nin cari açığı 6 trilyon Dolar iken şu andaki açık 10 trilyon Doları geçmiş durumda. Bush göreve geldiğinde Amerikan Ordusu’nun büyük kısmı görev başında değilken şu anda Afganistan ve Irak’taki savaş devam ettiğinden personel sıkıntısı yaşanmakta. Bush görev başına geldiğinde petrolün varili 23 Dolar iken yaz aylarında bu rakam 150 Dolara kadar çıkmıştı. Şu anda petrolün varilinin 65 Dolar dolaylarında olması krizin çözülmesinden değil ekonomik durgunluğun etkisinden ve talebin azalmasından dolayı. Bush göreve geldiğinde Amerikan Doları diğer para birimlerine göre çok daha kuvvetliyken Bush görevi devrederken Dolar zayıf bir para birimi. 11 Eylül saldırılarının ardından tüm dünya ABD’ye sahip çıkarken, terör ile savaşta fırsatın kaçırılması ve Amerika karşıtlığının artması Bush yönetiminin beceriksizliğinin sonucudur.
Ekonomi sorunu
Obama, Bush’tan yönetimi devralması ile masasında çok önemli ve acil çözüm isteyen sorunlarla karşı karşıya kalacak. Obama’ya göre ilk ve en önemli sorun ekonomi.
Ekonomiyi tekrar rayına oturtmak için sadece uzun vadeli politikalar üretmek yetmez; Amerikan halkı kısa vadeli çözümler de beklemekte. Kısa vadeli çözüm olarak, Obama 100 milyar Dolarlık bir ekonomi paketi geçirme taraftarı. Geçtiğimiz yıl Bush Yönetimi ekonomiyi hareketlendirmek için 180 milyar Dolarlık paketi orta ve az gelirli sınıfa paylaştırmıştı. Obama’nın halka dağıtacağı 100 milyar Dolar en azından düşük gelirli vatandaşları biraz olsun rahatlatacak gibi görünüyor.
Obama ayrıca orta ve az gelirli ailelerden daha az vergi almayı planlıyor. Bunun yanı sıra küçük işletmelere ve yeni iş açan girişimcilere de vergi indirimi sağlayacak.
ABD’de birçok eyalette yüksek sayıda çalışan ekonomik kriz yüzünden işten çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya. Obama bunu önlemek için 50 milyar Dolarlık bütçe ayırdı. 50 milyar Dolar ile bir milyon çalışanın işten çıkarılması önlenecek. ABD’de on milyona varan işsizlik rakamının artmamasını sağlayacak.
Irak ve Afganistan sorunu
En önemli ikinci konu ise Irak ve Afganistan’da yıllardır süregelen savaş.
Obama göreve başlar başlamaz Irak için ilk hedefi savaşı sona erdirmek. Irak’taki askerler aşamalı olarak çekilerek bölgeyi terk edecek. Obama Irak’taki politikacılar ile sıkı diplomatik ilişkiler kurarak petrolden gelen gelirin Irak’ın refahı ve inşasına kullanılmasını sağlayacak. Irak için hedef toprak bütünlüğünün korunması ve ülke içinde asayişin sağlanması olacak.
Afganistan için ise aynı durum söz konusu değil. Irak’taki çekilecek olan askerlerin bir kısmı Afganistan’a gönderilecek. Afganistan’da Taliban güçlendiğinden dolayı yardıma ihtiyacı olan Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ve hükümeti desteklenmeye devam edilecek. Bunun yanı sıra Pakistan Hükümeti desteklenip Taliban ve El Kaide’ye karşı daha aktif olması talep edilecek.
İran sorunu
İran konusu ise yeni yönetimde daha aktif olarak ele alınacak. Barack Obama İran’ın nükleer silahlanmayı durdurması için kayıtsız şartsız görüşmeye hazır. İran nükleer silah ve terörizmi desteklemesini durdurması karşılığında Dünya Ticaret Örgütü üyesi olacak. İkili görüşmelerde başarısız olunması durumunda ABD, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerini yanına alarak İran’a yaptırımları sıkılaştırmaya çalışacak. Ancak Rusya ve Çin’in İran ile yakın ekonomik ilişkiler içinde bulunması bu ortaklığın oluşmasını güçleştirebilir. İran’ın nükleer silah elde etmesi durumunda bölge ülkelerinin de nükleer silah elde etmesini istemesi olasılığı nedeni ile İran’a bir operasyon düzenlenebilir. Şu anda İran’a yaptırım uygulanmakta ancak geçtiğimiz yıllarda petrol fiyatlarının yüksekliği yüzünden bu yaptırımlar çok etkili olamadı. Petrol fiyatlarının varili 65 Dolar olarak kalması İran’ın müzakerelerdeki elini hafifletir.
Dış politika
Dış politikada ise ABD öncelikli olarak Avrupa Birliği ülkeleri ile ilişkileri düzeltmesi kaçınılmaz. Bush yönetimi ile tahrip olan ilişkiler Obama yönetimi ile onarılmaya çalışılacak.
Enerji sorunu
ABD’nin yeni yönetiminin önünde enerji dosyası da durmakta. Petrol fiyatlarının yüksekliği ve terörü destekleyen ülkelerden petrol alınması hem politik olarak ABD’yi zor durumda bırakmakta hem de terör ile mücadeleyi zorlaştırmakta. Her ne kadar bu politika devam edecekse de yeni yönetim uzun vadeli politikalara yönelecek. Obama yenilenebilir ve temiz enerji için önümüzdeki on yıl içerisinde 150 milyar Dolar ayırıp beş milyon “yeşil” iş kolu açmaya çalışacak. Obama’nın enerji ile ilgili hedefleri arasında 2015 yılına kadar bir milyon hibrid araba’nın yollarda bulunması, 2012 yılına kadar elektriğin “yenilenebilir enerji kaynaklarının” tüketimin yüzde 10’unu karşılaması ve bu rakamın 2025 yılı için yüzde 25’e varması bulunmakta.
Sağlık hizmeti sorunu
ABD’nin önünde duran sorunlardan biri de sağlık hizmeti. ABD’de şu an 300 milyondan fazla insan yaşamakta. Ancak 50 milyon kişinin sağlık sigortası bulunmaması devletin sağlık hizmetindeki yükünü arttırıyor. Obama’nın sağlık hizmeti ile ilgili planı Amerikalıların yüzde 95’inin sigortalı olmasını öngörüyor. Bunu da sağlık sigortasının aile başına yılda 2500 Dolar sınırında tutmasını geri kalan masrafların da işveren tarafından karşılanmasını istiyor. Bunun yanında masrafları düşürecek hastalık önleyici programlar başlatmak hedefleri arasında bulunuyor.
Her ne kadar Obama ve yönetimi bu vaatleri yerine getirmeye çalışsa da dört yıllık dönemde bütün bunları yerine getirmesi bugün imkânsız olarak görünüyor. Ancak en önemli konunun yani ekonominin bir an önce düzlüğe çıkması hem ABD için hem tüm dünya ülkelerinde yaşanan ekonomik krizin sonunu getirebilir ve yönetimin en öncelikli konusudur.