Sezonun görüntüsü

Dünya, tarihin en genç ve ilk siyahi Formula 1 pilotunu alkışlıyor. Lewis Hamilton, heyecanla takip edilen bir sezonun ardından, beklenebilecek bütün heyecanları taşıyan bir yarışın ve son viraja kadar süren bir mücadelenin ardından şampiyonluğunu ilan etti. Şimdi sezonun genel görünümüne ve tepedeki üç takımın sezon sonundaki haline bir göz atalım

Spor
12 Kasım 2008 Çarşamba

Sezonu geçtiğimiz sezondan ayıran en büyük fark, önceki senenin aksine podyumda gözle görülen bir McLaren-Ferrari üstünlüğünün olmaması idi.  Şampiyonluk mücadelesi yine genel anlamda bu iki takım arasında geçmesine karşın, Kubica’nın son yarışlara kadar şampiyonluk mücadelesinin içinde bulunması, podyumda dokuz takım ve 13 ayrı pilotun görülmesi ve yedi farklı yarış galibinin çıkması; takımlar arasındaki büyük bütçe ve güç faklılıklarına rağmen rekabetin biraz daha fazla olabildiğini gösterdi. Super Aguri ve Force India takımları dışında her takım puan bulurken bu takım pilotları dışındaki bütün pilotlar da sezon içerisinde kendilerine ilk sekiz içinde yer bulabildiler.

Lewis Hamilton şampiyonluğunu beş yarış galibiyeti ve toplamda 10 kez kürsüye çıkarak ilan etti.  Geçtiğimiz sezon son iki yarışa, 17 puan önde girmesine rağmen Çin’de yarış dışı kalan ve özellikle Brezilya’da yaptığı hatalar yüzünden tarihin ilk çaylak pilotu olma fırsatını elinden kaçıran Hamilton, bu sene aynı hatayı tekrarlamadı. Aslına bakılırsa Brezilya’da Lewis’in ihtiyacı olan dört puanı alamaması için karşısına çıkabilecek engellerin tamamı çıktı. Yağmur, Vettel’in müthiş bir yarış çıkarıp Hamilton’u zorlaması, Glock’un ikinci kez yağan yağmura rağmen pite girmeden yarışa devam etmesi ve uzun bir süre kayma problemi yaşamaması ve elbette Massa’nın birinciliği; Hamilton’u şampiyonluğu kaybetmeye milim kadar yaklaşmasına neden oldu. Fakat bunca tersliğe rağmen, ne kadar anlaşma iddiaları ortalıkta dolansa da bence bu sezonu en iyi Shumi’nin sözleri açıklıyor. “Şampiyonluk Lewis’in kaderinde vardı…” Takım arkadaşının aksine, takımdaki ilk senesinde kendini gösteremeyen  Kovalainen, tek yarış birinciliği ve toplam 53 puanla takımını şampiyon yapmak için biraz yetersiz kaldı.

Takımlar şampiyonu Ferrari için ise Brezilya’yı hatta bence bu sezonu açıklayacak tek sıfat ‘dramatik’ olabilir. Takımlar şampiyonluğunun çok yakın olduğunun bilincinde çıktıkları yarışta ne kadar mucize gibi görülse de Massa’nın şampiyonluğu için çok ümitli oldukları kesindi. Aslına bakılırsa yarışın başından, Massa’nın “finish”i geçene kadar geçen sürece bakıldığında bütün yaşananlar ilahi bir yardım hissiyatı yaratıyordu. Kusursuz sürüşünün dışında, hava durumundan, pistteki pilotların performanslarına kadar her şey Massa’nın yanında gözükürken, yarışı şampiyon bitirmesine karşılık, yarışın onun şampiyonluğu ile bitmediğini anlaması Massa için mutlaka çok can yakıcıdır. Ama tartışmasız altı galibiyet ve 97 puanla, Massa şampiyonluğu elde etseydi, kimse bunu hak etmediğini söyleyemezdi. Sezonun genelinde Massa, Raikkonen’e oranla çok daha istikrarlıydı ve aslında birinci pilot görünümündeydi. Kimi ise Almanya’dan sonra gösterdiği büyük düşüşle sezon sonunda yarışlardan çekileceği fikrinin bile yayılmasına neden olurken şampiyonluk kovalayan bir sürücü görünümünden genel anlamda çok uzaktı. Sezon sonunda Ferrari’nin pilotlarıyla devam edeceği açıklaması gelmeseydi, mutlaka Kimi’nin spora devam edip etmeyeceği spekülasyonları yayılmaya devam ederdi.

Sezonun kanaatimce en başarılı takımı ise kendini test döneminden belli eden BMW-Sauber takımıydı. Kubica, 1 galibiyet ve 6 podyumla sezonun dördüncü bitirmesine karşın son iki yarışa kadar şampiyonluk şansını koruması ve Heidfeld’in sezonu Kovalainen’in önünde beşinci bitirmesi, yarıştan bu sene çekilen Renault yerine başka bir büyük takımın ortaya çıkması olarak yorumlandı. Özellikle Kanada’daki duble, takımın başarısının şans ile alakası olmadığını kanıtlamış oldu.

Rekabet’in bu sporun en büyük keyfi. Zamanımızda artan yarış sayıları, gelişen teknoloji ve yatırımlar ile birlikte sürekli kırılan rekorların giderek ilgiyi kaybetmesi kaçınılmaz. Senna, Prost, Piquet, Lauda gibi isimleri efsane yapanın, kırdıkları rekorlardan ziyade ortaya koydukları rekabetin seviyesi olduğunu kabul edersek, bu sezonda yaşanan mücadele ve artan rekabetin, sporun kalıcılığı ve kalitesi açısından olumlu olduğunu kabul etmeliyiz.