Atatürk’ün “çağdaş üniversite” hedefine uyularak gerçekleştirilen 1933 Üniversite Reformu ve Yahudi Alman bilim adamlarının Türkiye’ye gelişlerinin üzerinden 75 yıl geçti. Bu vesileyle yayımlanan anı ve araştırma kitapları, bu özel dönemi ayrıntılarıyla ortaya koymaları açısından önem taşımakta…
Darülfünun 1933 yılında, Türk hükümeti tarafından yüksek öğrenim kurumlarında reform yapması için davet edilen İsviçreli pedagoji profesörü Albert Malche’in verdiği rapora dayanılarak kapatıldı; yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk çağdaş üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi kuruldu. Türkiye, tarihsel bir rastlantıyla, o dönemde Almanya'da Nasyonal Sosyalist rejimin baskısı altında işlerinden atılan, çalışmalarına izin verilmeyen Alman Yahudi bilim adamlarına, sanatçılara, rejim karşıtlarına yeni kurulacak üniversitelerde çalışmaları ve eğitim reformuna katkıda bulunmaları amacıyla kucak açtı. Mülteci olarak gelen ancak Türkiye'de konuk gibi karşılanan bu öğretim üyeleri, Türk üniversitelerinin gelişmesinde önemli rol oynamış ve bilimsel çalışmalarda yeni ufuklar kazandırmışlardır. Aralarından Hukukçu Ernest E. Hirsch, Ekonomist Fritz Neumark, Prof. Dr. Philipp Schwartz gibi bazı isimler anılarını kitaplaştırmışlar ve bu döneme ışık tutmuşlardır. Ülkemizde yeni yada yeniden yayımlanan bu kitapların bazıları şunlardır:
Son Devrim/Nüket Aşkın (a-c Yayınevi); Ayyıldız Altında Sürgün/Faruk Şen (Günüzi Yayıncılık); Kader Birliği/Philipp Schwartz (Belge Yayınları); Boğaziçine Sığınanlar/Fritz Neumark (Neden?); Anılarım/Ernest E. Hirsch (Tübitak Popüler Bilim Kitapları); Atatürk ve Üniversite Reformu/Horst Widmann (İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Atatürk’ün 100. Doğum Yılını Kutlama Yayınları); Bozkır Çocuklarına Bir Umut/Prof Dr. Nejat Akar (Gürer Yayınları) ve bir kurgu roman olan Sevgili Üniversite/Dehen Altıner (Boyut Kitapları).
Son Devrim
Darülfünun’un kapatılıp öğretim üyelerinin tasfiye edilmesi ve yeni bir oluşum başlatılması bir devrimdir yazar Nüket Aşkın’a göre. Alman profesörlerin yaptıkları reformlar ise bu devrimi kalıcı kılmıştır. Yazarın bütün yazılı kaynakları tarayarak, dönemin tanıkları, hayatta kalan profesörler, çocukları ve öğrencileriyle görüşerek yaptığı araştırmalar sonunda yazdığı Son Devrim’de, 1930’lu yılların başında Hitler Almanyası’ndan kaçarak Türkiye’ye sığınan bilim adamlarının Türk üniversitelerine yaptıkları katkıyı, buradaki yaşamlarının bilinmeyen yönleri akıcı bir üslupla anlatılıyor. Kitapta ayrıca bu profesörlerin ikinci vatan olarak kabul ettikleri Türkiye ve Türk halkına olan sevgilerinin altı çiziliyor.
Ayyıldız Altında Sürgün
Faruk Şen’in kitabı, Nazi döneminde Türkiye Cumhuriyet’ine sığınan ve burada bilimsel geleneğin yerleşmesini sağlayan Alman entelektüellerinin hatıralarını, resmi belgeler ve dönemin tanıklarının katkılarıyla dile getiriyor. Eserin dayanağını, o zamanki Alman Eğitim Bakanlığı Müfettişi Herbert Scurla´nın 1939 yılında Türkiye´ye gerçekleştirdiği üç haftalık seyahat sonrasında hazırladığı ve Alman devlet arşivine giren gizli raporu oluşturuyor. Scurla’nın görevi Nazi rejimine karşı gelen Alman ve Yahudi asıllıları Türkiye'den çıkartmaktı. Ancak talebi Türk Hükümeti tarafından reddedilince ülkesine geri döndü ve söz konusu raporu hazırladı. O dönem Türkiye´de yaşamış sürgünlere ait temel bilgilerden oluşan bu belge, 1980´li yıllarda Atatürk´ün 100. doğum günü nedeniyle yapılan arşiv taramaları sırasında tesadüf eseri bulunmuştu.
Kader Birliği
Kader Birliği; II. Dünya Savaşı öncesi Yahudi beyin göçünün asıl mimarı, patoloji profesörü Philipp Schwartz’ın eş zamanlı olarak tuttuğu günceden yola çıkarak, uzun yıllar sonra kitaplaştırdığı bir eser. Schwartz, 1933'te Türk Hükümeti tarafından Ankara'ya çağrılarak, Ankara ve İstanbul Üniversiteleri’ni kurmakla görevlendirilmişti. Kitapta, İstanbul/Ankara Üniversiteleri’nin kuruluşuna kültürel ve bilimsel katkıda bulanan kırk Yahudi bilim adamının ayrıntılı öyküsü ile o döneminin Türkiye'si var. Yazar, ilk zamanlarda yaşadıkları zorluklara değiniyor: “Derme çatma sınıflarda, çoğunlukla masaların üzerinde, bir yastığın tepesinde, ayakta durarak veya oturarak ders vermeye başladık. Bir Türk meslektaş ağzımızdan çıkanı kelime kelime tercüme ediyordu”. Ancak aynı insanlar, zamanla Türkiye'ye alıştılar. Hatta Türkiye'yi o kadar çok sevdiler ki, savaş bittikten sonra da uzun bir süre ülkelerine dönmediler. Schwartz'a göre “İstanbul; sessiz sakin bir ihtişama dönüşen bir macera”, Türkler ise “Dünyanın gidişatı konusunda karamsar olsalar da temiz bir gerçekliğe sahip bir halktı.”
Anılarım / Kayzer Dönemi,
Weimar Cumhuriyeti, Atatürk Ülkesi
Kitap, adından anlaşılacağı gibi Türk vatandaşı sıfatını hayatının sonuna kadar taşıyan ünlü hukukçu Prof. Dr. Ernest E. Hirsch’in 1982’de emekli olunca kaleme aldığı hatıralardan oluşuyor. Doğumundan Türkiye'den ayrıldığı 1953 yılına kadar olan bu anılar, yaşamının aynası adeta. Yahudi geleneklerine bağlı bir ailenin oğlu olmasına rağmen, o tam anlamıyla bir Alman gibi yetişir. Hukuk okur. Naziler iktidara gelince Türkiye’ye sığınır. Türkçe’yi mükemmel bir şekilde öğrenir, hatta oğluna Türk ismi verir. Anılarım, otobiyografik bir eser olup, Weimar Cumhuriyeti'nin çöküş yılları, Hitler'in iktidara gelişi, hukukçuların tutumu, Atatürk Türkiyesi'nin ilk 30 yılı ile ilgili görüşler/gözlemler, görev yaptığı İstanbul ve Ankara Üniversiteleri’nde, farklı kültürden biri olarak yaşadığı ilginç deneyimleri kapsıyor. Bu kitabın bir başka özelliği de üniversite özerkliği ve üniversite hayatımızın nereden nereye geldiğini öğrenmek isteyenler için önemli bir başvuru kaynağı olmasıdır. Hirsch bir anısını şöyle anlatır: “Gemiyle önce Karaköy'e oradan taksiyle Dolmabahçe Sarayı'na gittim. Rıhtım ışıl ışıl bezenmişti. İşte ben, kendi Alman vatanında Yahudi olduğu için hor görülen, "aşağılık" ırka mensup olduğu için işgal ettiği mevkilerden kovulan, evini yurdunu terk edip yabancı ülkelere kaçmak zoruna bırakılan mülteci ben. Dünyanın bir ucunda Türkiye'de nice değerli mobilyalarla, halıyla, resimle süslü bir zamanların taht salonunda ülkenin bin seçkini arasında saygı değer bir Alman profesör sıfatıyla hazır bulunmaktaydım. Talihin yüzüme güldüğü bu olağanüstü anı yaşamak daha Türkiye'deki yıllarımın hemen başındayken nasip olmuştu.”
Atatürk ve Üniversite Reformu
Kitabın orjinal adı “Mülteciler ve Eğitim Yardımı”dır. 1961-1965 yılları arasında Ankara'da okutman olarak görev yapan Horst Widmann’ın bu eseri, Batı’dan Türkiye’ye gelen mülteciler, etkileri ve Türk üniversitelerinin gelişmesine katkıları açısından yapılan ilk temel araştırma ve başvuru eseridir. Geniş kaynaklar taranarak yazılan kitapta olaylar kronolojik sırayla kaleme alınmış, kişiler, kurumlar hakkındaki ek bilgiler dip notlar halinde metne ilave edilmiştir. Yazar, ayrıca batılılaşma sorunu ve Atatürk’ün bu konuya yaklaşımını da kendi bakış açısıyla gözler önüne sermektedir.
Bütün bu eserler aynı dönemi anlatmalarına rağmen, yazarlarının kişisel deneyimleri, olaylara bakış açıları bir noktadan sonra onları farklı kılmakta, ama aynı zamanda birbirlerini tamamlamalarını da sağlamaktadır.