Selanik, Yunanistan’ın kuzey doğusunda bulunan geniş bir Makedonya limanıdır. Coğrafi konumu yüzünden Roma ile Asya kıtası arasındaki en önemli şehir haline gelmiştir. Antik çağda Roma-Asya arasındaki yolun başlangıç noktasını ve limanını Selanik teşkil ediyordu. M.Ö. 315 yılında Makedonya kralı tarafından kurulan kent daha sonra sırasıyla Roma, Bizans, Haçlılar, Yunanistan, Venedik, Osmanlı İmparatorluğu (1430’dan itibaren) ve yeniden Yunanistan’ın (1912’den sonra) idaresi altına girdi
Şehrin en önemli tarihi faktörlerinden biri ise Yahudilerin tam 20 yüzyıl boyunca Selanik’te yaşamış olmasıydı. İsa’nın havarisi St. Paul (M.S. 50) üst üste üç Şabat süresince o dönemin sinagoglarında, kent Yahudilerine söylev vermiş ve yandaş toplama misyonunu gerçekleştirmiştir. İkinci misyonerlik yolculuğunda geçen bu zaman sürecinden sonar Selanikli Yahudilere ve puta tapanlara (pagan)iki önemli mektubunu yazmıştır.
1430 yılında Şehir, Osmanlı idaresine geçince, daha önce burada yaşayan Romaniyot Yahudilerine ek olarak, dış ülkelerden Yahudi göçü önemli ölçüde sıklaştı. Ilk göçmen Yahudi grubu 1470 yılında Almanya’nın Bavaria kentinden geldi. Bu küçük Alman Yahudisi göçmen grubu kısa sürede kendilerine özgü ve ayrı bir Aşkenaz Yahudi cemaati kurdular. 15. ve 16. yüzyılda bu kez, İspanya’dan, Fransa’dan, İtalya ve Portekiz’den dışlanan Yahudi’lerden yeni göç dalgası başladı. Bunlar da kendilerine özgü Sefarad cemaatlerini kurdular ve sinagoglar inşa ettiler.
17. yüzyılın ortalarında Selanikte yaşayan toplam Yahudi sayısı 30.000 kişiydi ve üç cemaat halinde yönetiliyordu. Birleşme, üç başhaham önderliğinde oluşturulan iradeyle 1680’de gerçekleşti. Bu üç din adamı yaşamları boyunca başkan olmak üzere, 7 laik cemaat lideri ile birlikte Yahudi cemaat idaresi sistemini oluşturdu.
Yahudi nüfusu genelde üç mahallede ikamet ediyordu. Şehir surlarının yakınında bulunan limanda esas cemaat, Avrupalıların (Frankos) yaşadığı lüks mahalle ve Yunan Yahudilerinin (Romaniyot) mahallesi.
16. ve 17. yüzyılarda Selanik Yahudi cemaati en önemli Talmud öğrenim merkezi olup, devrin en önemli din adamları ile din bilginlerini yetiştirmiştir. Ayrıca Kabala öğretiminde de en üst seviyelere çıkmıştır. Şehrin tarih sahnesindeki en önemli bölümü yalancı mesih Sabetay Sevi’nin kente ayak basmasıyla başlamıştır. Sevi, önceleri Selanik Yahudi cemaati tarafından çok iyi karşılanmış ve ağırlanmıştı. Fakat ilerleyen günlerde kendini Maşiyah (mesih) olarak ilan edip, kentteki cemaatte kargaşa başlayınca, din adamları, bütün otoritelerini kullanıp onun bu sahte mesih hareketine engel oldular. Onun Selanikten çıkartılmasını sağladılar. Fakat ölümünden sonra, Selanik Yahudi cemaatinin bir bölümü onun yaptıklarını aynen taklit ederek Müslümanlığı kabul ettiler. Onlara Türkçe bir terim olan “Dönme” adı verildi.
Sabetay Sevi olaylarından sonraki bu tür gelişmeler, geride kalan cemaatin tamamen kenetlenmesine ve birlik haline olmalarına yol açtı.
Selanik Yahudi cemaati değişik meslek gruplarında büyük başarılar elde etmiş bir topluluktu. Dünyaca ünlü ticari firmalar buğday, kumaş, pamuk, yün ve ipek ihracatı yapardı. Yünlü kumaşlar, giysiler ve yünlü tüm mamuller o dönemin en usta işi malları olup, dünyaca meşhurdu. Yahudiler arasında büyük ölçüde el işi yapan usta zenaatkarlar vardı. Bunlar kuyumculukta, gümüş işlemeciliğinde ve altın işçiliğinde dönemlerinin en önemli ustalarıydı. Limanlardaki tüm taşımacılık ve hamalcılık şirketleri ve hizmetleri onlarındı. Ayrıca ülke içindeki altın madenlerinde çok sayıda Yahudi çalışırdı. Tütün yetiştiriciliği ve imalatında da söz sahibiydiler. 17. yüzyılda Selanik nüfusunun yarıdan çoğu Yahudi olduğu için, Yahudi bayramlarında ve her Şabat günü Selanik limanı ve bütün ticari kuruluşlar tatil edilirdi.
1990 yılında Yahudi Cemaati’nin nüfusu 80.000’e ulaşmıştı. 1912 yılında Selanik Osmanlı imparatorluğunun elinden çıkıp yeniden Yunanlıların idaresine geçince ülkeden başka ülkelere doğru göçler başladı. Göç edenlerin çoğu genç Yahudilerdi. Bunlar kutsal topraklara (İsrail), Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’ya göç etmişlerdir. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte şehrin Yahudi nüfusu yüzde elli azalmıştı.
9 Nisan 1941 tarihinde, ilk Alman Panzerleri Selanik’e girdi. Naziler şehri ele geçirir geçirmez, ilk olarak Yahudi erkekleri toplayarak çalışma kamplarına gönderdiler. Bu adamların çoğu kamplarda sıtma ve açlıktan öldüler. Yahudilerin işyerlerine ve malvarlıklarına el kondu; Nuremberg yasaları uyarınca Yahudi kütüphanelerinin değerli kitapları ile elyazmalarına ve sinagoglardaki değerli objelere el kondu ve Almanya’ya gönderildi. Yüzyıllardır varlığını sürdüren Yahudi mezarlığı, içindeki mezarlarla birlikte asfalt yol haline getirildi. Tüm mezar taşları ise nazi ordularına hizmet edecek binaların inşaatında taş olarak kullanıldı.
1943 yılının başlangıcından itibaren, “nihai çözüm” kararıyla Naziler tüm Avrupa’da uyguladıkları Holokost’u Selanik’te de gerçekleştirdi. 14 Mart-7 Ağustos 1943 döneminde 43.880 Selanik Yahudisi 19 tren konvoyu ile birlikte ölüm kampları olan Auschwitz ve Birkenau kamplarına sevkedilerek yok edildiler. Bunların arasından çok azı kaçarak çevre köylere ve Atina’ya gizlendiler; hayatta kalabildiler. Savaş bittiği vakit Selanik’e geri döndüklerinde evlerinde başkalarının yaşadığını, mallarına el konduğunu ikisi hariç 19 adet sinagogun tamamen yerle bir edildiğini gördüler. Bunlar geriye kalan harabenin içinde, 2000 yıl boyunca yarattıkları cemaatin küllerinden yeni bir hayat başlatmaya cesaret ettiler.