Nobel Ödüllü Paul Krugman’ın New York Times’da yayımlanan 21 Kasım tarihli yazısı krizle ilgili öngörülerini içermenin yanı sıra, ABD yönetimine uyarı niteliği de taşıyor
Çeviri: Dani Altaras
Herkes malum sebeplerle bir “Yeni Anlaşma”dan söz ediyor. 1932’de olduğu gibi 2008’de de Cumhuriyetçilerin siyasi açıdan baskın oldukları uzun bir dönem, seçmenin zihninde Cumhuriyetçi Parti’nin (G.O.P.) hem serbest Pazar ekonomisi ideolojisinin itibarını sarsan, hem de kendilerinin ülke yönetimi için ehil olma iddialarını zedeleyen ekonomik ve finansal bir kriz ortamında sona erdi. Ve bu, siyasi yelpazenin ilerici tarafında bulunanlar için ümit verici zamanlardır.
Ne var ki, 2008 ile 1932 arasında rahatsızlık verici bir başka benzerlik daha vardır ki, o da krizin tepe noktasında bir iktidar boşluğunun ortaya çıkmasıdır. 1932–1933 yılları arasındaki iktidar boşluğu - seçim ile iktidarın devri arasında geçen o uzun süre - ayrılan yönetimin güvenirliğinin kalmaması, gelecek olan yönetimin yetkisinin bulunmaması ve iki taraf arasındaki ideolojik farklılığın çok büyük olmasının ortaklasa eylemlere imkân bırakmaması sebebiyle Amerikan ekonomisi için yıkıcı olmuştu.
Bu sefer iktidar boşluğunun daha kısa süreceği doğrudur: F. D. Roosevelt Mart ayına kadar göreve gelememişti; Barack Obama Beyaz Saray’a 20 Ocak’ta taşınacak. Fakat günümüzde kriz çok daha hızlı ilerliyor.
Mr. Obama başkanlık andını içene kadar geçecek olan iki ay zarfında işler daha ne kadar kötü gidebilir? Bu sorunun cevabi ne yazık ki: Çok kötü gidebilir. Üzerinden sadece iki ay kadar bir süre geçmiş olan Lehman Brothers’ın iflasından sonra ekonomik fotoğrafın daha ne kadar karardığını düşünün. Ve bozulmanın hızı giderek artıyor.
En bariz şekilde belli ki Büyük Buhran’dan bu yana yaşanan en kötü borsa krizinin ortasındayız: Standard&Poor’s 500 borsa endeksi gördüğü en yüksek değerin %50’sinden de daha fazla aşağıda. Başka göstergeler daha da rahatsızlık verici: İşsizlik başvuruları artıyor, üretim rakamları düşüyor, yatırımcıların iflas korkusunu gösteren şirket bonolarının faizi uçuyor ki bu neredeyse kesin olarak ticari harcamaların hızlı bir şekilde düşmesine yol açacaktır. Ekonominin görünümü şimdi bir veya iki hafta öncesine göre çok daha zalim ve korkunçtur.
Buna rağmen ekonomi politikası mevcut tehdide karşılık vermek yerine tatile çıkmış gibidir. Özellikle kredi piyasalarına panik geri dönmüştür fakat görünürde bir kurtarma planı yoktur. Tam aksine Hazine Bakanı Henry Paulson finansal kurtarmalar için onaylanmış 700 milyar Dolarlık paketin ikinci bölümünü almak için Kongre’ye gitmeyeceğini bildirdi. Ve kuşatılmış vaziyetteki otomobil endüstrisine yönelik finansal yardım paketi siyasi hareketsizlik nedeniyle oyalanıyor.
İki ay süreli bir politika sürüklenmesine benzeyen bu durum karşısında ne kadar endişelenmeliyiz? En azından, önümüzdeki iki ay, işlerini veya evlerini veya ikisini birden kaybedecek olan yüz binlerce Amerikalıya ciddi acılar verecektir. Esasında gerçekten sorun yaratacak olan oluşacak hasarın bir kısmının telafi edilemeyecek türden olmasıdır. Özellikle endişeli olduğum husus iki D’dir: Deflasyon ve Detroit.
Deflasyon hakkında: 1990’lardaki Japonya’nın kayıp on yılı, iktisatçılara, enflasyon beklentileri çok düşünce ekonomiyi canlandırmanın çok zor olduğunu öğretti (halkın fiyatların gerçek anlamda düşmesini beklemeleri önemli değildir). Şu sıralar Amerikan ekonomisinde deflasyonist baskılar mevcuttur ve düzelme işaretleri gelmeden geçen her ay yıllarca sürecek Japonya benzeri bir tuzağa düşme ihtimalimizi arttırmaktadır.
Detroit hakkında: Şimdi, hızlı bir federal yardımın gelmemesi halinde Üç Büyük otomotiv üreticisinin ve bunların tedarikçiler ağının likidasyona zorlanması riski vardır; yani kapanmak zorunda kalmak, işçilerinin işine son vermek ve varlıklarını elden çıkarmak. Ve eğer bu olursa, bu kayıpları geri getirmek çok zor olacaktır.
Şimdi, otomotiv endüstrisinin yıkılması zaten çökmekte olan bir ekonomiye büyük bir darbe anlamına gelecek olmasına rağmen, otomobil şirketlerini ölmeye terk etmek belki de doğru karardır. Fakat bu, dikkatle ve bütün yarar ve zararları düşünülerek alınması gereken bir karardır. Mr. Paulson’un 700 milyardan bir kısmını bu iş için kullanmasını isteyen Demokratlar ile bunun yerine Kongre’yi yakıt tasarrufuna yönelik bir programdan sapmaya zorlamaya çalışan topal ördek yönetim arasındaki soğukluktan kaynaklanan ihmal sonucu alınan bir karar olmamalıdır.
Şimdi ile 20 Ocak arasında ekonomi politikası tamamıyla paralize olmuş durumda mıdır? Hayır, tümüyle değil. Bazı işe yarar şeyler yapılmaktadır. Örneğin, borç verme şirketleri olan Fannie Mae ve Fredie Mac hacizleri geçici olarak durdurma kararı açıklayarak faydalı bir adım attılar, bu esnada Kongre de Beyaz Saray’ın muhalefet etmekten vazgeçtiği ve acilen ihtiyaç duyulan işsizlik yardımlarının süresini uzattı.
Fakat politika cephesinde ekonomik krizin boyutuyla orantılı hiçbir gelişme olmamaktadır. Ve başkanın ant içme gününe kadar işlerin daha ne kadar kötüye gidebileceğini düşünmek korkutucudur.