Avrupa haritasının yeniden şekillendiği, yeni ülkelerin ortaya çıktığı I. Dünya Savaşı’nın 90. yılında dünyanın birçok yerinde törenler düzenlendi. Savaşta kaybedilen milyonlar anıldı. 90 yılın ardından, o döneme geri giderek sebep sonuçlarıyla I. Dünya savaşını bir kere daha hatırlayalım
Dünyayı ikiye bölerek dokuz buçuk milyon insanın ölümüne sebep olan ilk en büyük savaş, Birinci Dünya Savaşı. Emperyalist zihniyetlerin çatıştığı, dünyanın çalkalandığı bu savaşı, bitiminin 90. yılında kısaca hatırlayalım…
Kimler savaştı?
Avrupa'da 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayan savaş, dünyanın dört bir yanından ülkelerin katılması ve sömürgelere de yayılması nedeniyle "I. Dünya Savaşı" olarak adlandırıldı. 1914’ün Haziran ayında, o zamanki Sırbistan’ın Saraybosna şehrini ziyaret eden Avusturya-Macaristan imparatorluğu Veliahdı Ferdinand’ın, bir milliyetçi tarafından öldürülmesi, hâkimiyet uğruna kapışan büyük devletler için savaşmak için bahane oluşturdu. Suikast olayının üzerinden iki ay sonra, 28 Temmuz günü savaş fiilen başladı.
1918 yılında sona eren savaş, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, diğer kıtalardan 25 devletin de giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşı oldu.
Birinci Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan; Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan; İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki devletlerarasında oldu. Sonradan Japonya, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’nın da katıldığı savaşta, ülkelerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar bu ülkeleri karşı karşıya getirdi. İttifak ve itilaf ülkeleri arasında meydana gelen rekabette her devletin sebepleri çıkarları doğrultusunda farklıydı.
Neden savaştılar?
Siyasal birliklerini kurduktan sonra ekonomisi canlanan Almanya, birliğini geç kurduğu için sömürgeciliğe de geç başladı. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hâkim olma konularında İngiltere ile rekabete girdi. Almanya'nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olan İngiltere, kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Avrupa’daki güç dengesini tekrar kurmak istedi. Almanya’ya kaptırdığı Alsace-Loren bölgesindeki kömür yataklarını geri almak isteyen Fransa da Almanya’ya karşı düşmanlık besliyordu. Boğazları ele geçirerek Akdeniz’e inmek isteyen Rusya ise Slav asıllı bütün halkları aynı yönetim altında toplama amacı güden Panslavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istiyordu. Eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz’e hâkim olmak isteyen İtalya ise yeni sömürgeler peşindeydi. En büyük düşmanı Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan olan Avusturya- Macaristan, Panslavizm ve Balkanlar’daki Rus etkisine karşı mücadele etti. Tüm bunlara karşın Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa'da genel bir savaşın kaçınılmaz olduğunu görmekteydi. Böyle bir savaşta tarafsız kalınamayacağını da.
Osmanlı Hükümeti, İngilizlerle bir ittifak arayışı için girişimlerde bulundu ancak İngiliz Hükümeti böyle bir ittifaka olumlu bakmıyordu. Başkumandan Enver Paşa'ya göre ise savaşı Almanya kazanacaktı. Bu yüzden, Almanya'nın yanında savaşa girilirse daha önce kaybedilmiş olan yerler geri alınabilir, Ege'de üstünlük kurularak Yunanistan'ın genişleme politikası önlenebilirdi. Savaş, bozulan Osmanlı ekonomisinin düzelmesi için tek çare olarak görülüyordu. Savaşın başında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun aracılığıyla, Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasında gizli bir ittifak anlaşması imzalandı.
Asıl amacı Asya ve Büyük Okyanus’ta daha fazla toprak ele geçirerek hızla genişleyen sanayisi için hammadde sağlamak olan Japonya, en verimli topraklar Alman sömürgesi altında olduğu için Almanya'ya savaş ilan etti.
ABD, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştı. Ancak, 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine önemli ölçüde zarar vermeye başlamıştı. Diğer yandan Almanya'nın Meksika Hükümeti’ni ABD'ye karşı savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında önemli bir etken olmuştur. Dünya siyasetinde etkin güç olmak isteyen ABD, Almanya'nın kışkırtıcı politikalarının ardından İtilaf devletleri bloğunda savaşa girdi.
Sonuçları ne oldu?
Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği savaşın sonunda, dünyanın siyasal sınırları yeniden çizildi. Polonya, Çekoslovakya, Litvanya ve Yugoslavya gibi yeni ülkeler kuruldu. II. Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rus Çarlığı yıkıldı.
Tarihte ilk defa tank ve denizaltının kullanıldığı savaşla birlikte önem kazanan diğer bir gelişme de sanayileşme oldu. Sanayileşme sonucu sömürgecilik anlayışı artarak büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika ve Uzakdoğu'ya kadar yayıldı. Hammadde ve pazar arayışı hızlandı bütün devletler sömürgeleştirme yarışına girdi.
Milliyetçilik düşüncesi etkisini göstermeye başladı. İtalya'da Faşizm, Almanya'da Nazizm, Rusya'da Komünizm gibi düşünce akımları ortaya çıktı. İtalya ve Almanya'nın istediği başarıyı sağlayamaması ilerde II. Dünya Savaşı'nın çıkmasının nedenlerinden biri oldu.
2008 – Savaşın 90. yıldönümü
Kasım ayında, I. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 90. yıldönümü dolayısıyla dünyanın birçok yerinde törenler düzenlendi. Fransa'daki tören, uzun süre çatışmaların yaşandığı kuzeydoğuda bulunan Verdun’da, Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy'nin katılımıyla düzenlendi. Fransız ve Alman birliklerinin Avrupa'yı yeniden şekillendiren bu savaşın en uzun mücadelesinde sekiz ay çatıştıkları Verdun'daki törende Sarkozy, savaşta hayatını kaybeden milyonları andı. Buradaki törene onur konuğu sıfatıyla İngiltere Prensi Charles da katıldı. Fransa lideri ve İngiltere Prensi, savaşın kurbanları için anıta çelenk bıraktı.
İngiltere'nin başkenti Londra'daki tören ise Cenotaph'da düzenlendi. Bu törene İngiltere'nin yaşayan dört savaş gazisi katıldı ve ateşkesin yürürlüğe girdiği saat 11.00'de saygı duruşunda bulunuldu.
Avrupa'daki törenlerin yanı sıra Irak, Afganistan ve Avustralya'da da anma törenleri düzenlendi. Avustralya Canberra'daki savaş anıtında düzenlenen anma töreninde Başbakan Kevin Ruddler, dünyayı yeniden barış taahhüdünde bulunmaya çağırdı.
Aradan geçen 90 yıl, o zamana kadar hiç görülmemiş insan ve silah gücünü çarpıştıran savaşın, imparatorlukların çöküşüyle dünya tarihinde bir dönüm noktası olduğunu da göstermiş oldu.