Cemal Hünal genç, yakışıklı, özgür ve cesur bir oyuncu. Şu anda hala gösterimde olan ‘Issız adam’ isimli filmi ile hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. Cemal Hünal ile yağmurlu bir günde Zazie Restoran’da buluştuk. Hayat, aşk, oyunculuk ve Antakya ile ilgili keyifli bir söyleşi yaptık
Issız Adam bugüne kadar sinemada izlediğim en etkileyici Türk filmi. Eğer hala izlemediyseniz mutlaka izleyin. Kaçırmamanız gerekenlerden…
Hayata ayna tutan cüretkar bir senaryo. Çağan Irmak imzalı.
Filmin başrol oyuncusu Cemal Hünal filmi izleyen herkesin kalbini çalacak kadar yakışıklı.
Sıradışı bir adam. Mütevazi ve çekingen. Farklı, çok farklı bir adam. Henüz tanışma fırsatı bulduğumuz genç bir yetenek.
Çok güzel mavi gözleri var. İnsanın içini ısıtan bir gülüşü var. Asla sıradan olmayan gizemli bir ifadesi var.
Onu tanıyınca hayata bakış açısına, yaşayışına, hayvan sevgisine hayran kaldım.
İtiraf ediyorum ben bu adamdan çok etkilendim. Doğruyu isterseniz O’na hayran olmamak mümkün değil…
• Seni biraz tanıyabilir miyiz?
Lise ikiye kadar Saint Benoit’da okudum. Fransız disiplini bana pek uymadı. Daha sonra İskoçya’ya gittim. Doğasından çok etkilendim. Ormanın içinde, eski taş binalardan yapma bir okuldu. Çok yaramazdım, çok eğlendiğimi hatırlıyorum. Sonra Londra’da sanat tasarımı okurken bir film setine girdim. Bundan çok etkilenince sinema okumaya karar verdim ve Los Angeles’e gittim. Oyunculuk okudum. Daha sonra Türkiye’ye döndüm. Hiç dizi yapmak istemiyordum. Türkiye’ye geldikten sonra oyunculukla ilgili bir şey yapmamıştım. Şu anda Nişantaşı’da bulunan Zazie Restoranın ortağıyım. Zazie’nin bahçesinde eskiden kardeşimle beraber kurduğumuz animasyon şirketimiz vardı. Bir yazar, bir müzisyen, bir animatör ve bir teknik destekten sorumlu dört kişi bir buçuk sene boyunca bir çizgi film projesini yaptık. Para kazanamıyorduk, hiç para kazanmıyorduk. Ciddi olarak bir gelir kaynağı bulmam gerekiyordu. Oyunculuk okumuştum. Ne yapabilirim diye bakıyordum. Televizyondaki dizileri seyrediyordum ve kendi kendime ‘ben bunu yapamam’ diyordum.
• Sonra Çağan Irmak ‘Ulak’ filmi için sana bir teklifle geldi...
Dublör olarak gitmiştim aslında ama sonra kadroya dahil oldum. Ulak filminden sonra Tomris Giritlioğlu benim kim olduğumu merak etmiş. Kim olduğumu öğrenmek için araştırma yapmış. Çağan Irmak’a sormuş. Ardından menejerime ulaşıp Asi dizisindeki ‘Kerim’ rolünü oynamamı istediğini söyledi. Hatta karar verdi, ben daha ağzımı açmadan… O sırada ben Zazie’yi yeni açmıştım. Ekip yeni yerine oturmuş ve işlerin yeni başladığı bir dönemdi. Teklifi getirdiklerinde mümkün değil öyle bir şey söz konusu bile olamaz diye düşündüm. Nasıl oldu bilmiyorum ama dört gün sonra Antakya’daydım! İşin Antakya’da olduğunu söyledikleri zaman benim için çok cazip ve ilginç hale geldi. Antakya’da iki senemi geçireceğimi söyledikleri zaman bunun benim için çok iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Ailemin bana İstanbul’da ihtiyaçları vardı. Onların da fikrini aldım. Gitmemi tavsiye ettiler, burada bana çok ihtiyaçları olmasına rağmen…
• Daha önce Antakya’ya gitmiş miydin?
Antakya’ya daha önce hiç gitmemiştim. Ama nereye gittiğimi biliyordum. Tarih merakım var. Antakya çok merak ettiğim bir yerdi zaten… Medeniyetlerin buluştuğu bir nokta…
• Asi dizisiyle birlikte Antakya’da kendini tanıtma fırsatını elde etti…
Çok başarılı oyuncuların olduğu bir kadro var. Ne yazık ki, Antakyalılar tüm güzellikleri mahvediyorlar. Aslında tüm insanlar yapıyor bunu! Güzelliklerin kıymetini bilmiyorlar. Yeni yapılanma Antakya’nın tüm güzelliğini yok ediyor. Bence insanlar Antakya’ya gereken değeri vermiyorlar. Mesela, Çevlik dünyanın en uzun ikinci plajı ama ne yazık ki, çok pis. İnsanlar orada bir şey yapmak istemiyorlar. Aslında turizm potansiyeli var. O sahil temizlenmediği sürece orada bir şey yapılamaz.
• Antakya’da vaktini nasıl geçiriyorsun?
Amanos Dağları’nın yamacında yaşıyorum. Antakya’nın merkezinden oldukça uzak… Denize gidiyorum. Orada balıkçı barınağında sevdiğim bir restoran var. Batayaz’a çıkmayı seviyorum. Simon’a çıkmayı seviyorum. Dünyanın en güzel günbatımlarından biri orada… Antakya’da inanılmaz güzel bir ışık var. Kuş gözlemlemeyi seven biriyim. Gittiğim her yerde güzel bir yaban kuşu çeşitliliği var. Köyde atlarla uğraşıyorum. Çok fazla evden çıkmıyorum. Atlarımla ilgileniyorum. Demirciler çarşısına gidiyorum. Boş vakitlerimde demircilik öğrendiğim bir usta var. Çok keyifli oluyor. Oymacıları gezerim. Sürekli bir şeyler yapma merakım var. Zanaatkârlarla çok vakit geçirmeyi seviyorum. Antikacı Mişel Huri’nin dükkanını seviyorum.
• Antakya mezeleriyle, tatlısıyla ünlü bir şehir. Senin sevdiğin yerler nereler?
Antakya’da en sevdiğim restoran Nuri restoran. Çok güzel yemekleri var. Salah da sevdiğim yerlerden. Göl başında tuzda tavuk yemeği de seviyorum.
• Şelalesiyle ünlü Harbiye’ye yemeğe gidiyor musun?
Benim için orası çok kalabalık. Doğasının mahvedilmekte olduğunu görüyorum bu da benim asabımı bozuyor. Antakya’da her yerde güzel yemek yemek mümkün. İyi Antakya yemeği yemek için Harbiye’ye gitmenize gerek yok. Mezeleri her yer çok iyi yapıyor. Oradaki her restoran buradaki gideceğiniz bir restorandan çok daha iyi. Oradaki yemekler birbiriyle uyum içinde. Antakyalılar gerçekten çok güzel yemek yapıyorlar.
• At binmeye nasıl başladın?
Çocukluğumdan beri at biniyorum. İlk önceleri bir binicilik kulübüne gittim. Fakat orayı sevemedim. Çit içinde at binmek fikrinden hoşlanmıyorum. Daha özgür ve daha doğal bir yol arayışı içindeydim. Yalova’da bir köyde başladım. Orada ata nasıl bakılır bunu öğrendim. Atlarım şu anda Antakya’da benimle kalıyorlar. İstanbul’a dönünce ne olacak bilmiyorum. Hayvanın kendi doğası hakkında çok fazla şey öğrendiğimi hissediyorum. Atlar çok iyi hoca hayatta. Baktığım yerden ben bir nevi mitolojik hayvanla yaşıyorum. Şehir hayatında bana bu tatmini verecek bir şey olmayacak.
• Bu yaşa kadar hep şehirde yaşamışsın ama…
Son iki senedir hayatım boyunca hep yapmak istediğim, şehir dışında yaşama hayalimi, gerçekleştirebildim. Restoran açmak da ileriki yaşlarda yapmak istediğim şeydi. Her ikisi de hayatıma erken geldi. İyi de oldu. Buralarda pek de vakit kaybetmek istemiyorum.
• Biraz Asi dizisindeki Kerim rolünden bahsetmek istiyorum. Kerim eşini biraz üzecek ve farklı bir yönüyle karşımıza çıkacak sanıyorum…
Beterleşiyor. O da enteresan. Var olan sempatiniz bu haftaki bölümden sonra azalabilir.
• Hep böyle ilginç karakterlerle mi karşımıza çıkacaksın?
Mümkün olduğunca farklı rolleri oynamak istiyorum. En sevdiğim oyuncu Gary Oldman’dır. O hiçbir zaman karşımıza Gary Oldman olarak çıkmaz. O her zaman canlandırdığı karakterdeki kişidir. Beni farklı arayışlara götürebilecek teklifleri değerlendirmeyi istiyorum. Bu tip rollerin devamına da evet demeyi düşünmüyorum. Yapmış olmaktan ziyade güzel işlere imza atmayı seviyorum.
• Şunu itiraf edebilirim ki ben Asi dizisindeki Kerim’i biliyorum. Issız Adamı izlerken Alper karakterine çok inandım ve Kerim aklıma dahi gelmedi…
Teşekkür ederim. Bana söyleyebileceğin en güzel şey bu herhalde…
• Doğruyu söylemem gerekirse bu güne kadar sinemada izlediğim en etkileyici Türk Filmi…
Çağan Irmak çağımızın Türk sinemasının tonunu buldu. Onu tekrar tanımladı. Her hangi bir zorlama olmadan iyi bir ekiple ufak detaylar için bile çok uğraşarak çektiler. Ben bir oyuncu olarak bunu hissetmekten bile çok mutluydum. Onlara çok güven duydum çok huzurluydum.
• Issız adam sence niye bizi bu kadar etkiledi?
Bunun cevabını bana geçen gün Sezen Aksu verdi. Bana ‘O sahneden etkilenen insanlar onu yaşadıkları insana hala aşıklar, o yüzden ağlıyorlar’ dedi.
Filmde öyle bir ayrılık sahnesi var ki, birçoğumuzun başından geçmiş bir an aslında bu… Filmi izledikten sonra fark ettim ki, benim de hayatımda Issız Adam olduğunu düşündüğüm biri olmuş.
O Issız Adam mı ya da sen O’nun Issız Adası mısın? Cevap ikisine de evet olabilir. İkisinden biri de olabilir. Hayatta o esneklik her zaman var. Hikâyedeki karakterlerde de vardı.
• Nedense filmin sonunun biraz da izleyiciye kaldığını hissettim…
Evet o konuda bir çok spekülasyon var. İnsanlar sürekli bir yerden bir umut arıyorlar. İngilizlerin bir sözü vardır: Pudingin ispatı tadındadır, içinde ne olduğunda değil…
• Issız Adam’daki Alper karakteriyle benzerliklerin var mı?
Çağan Irmak bana çok sade bir hikâyeyle geldi. Çok cüretkâr bir senaryoydu. Çok hissederek oynadığım bir karakterdi. O karakterin nasıl hareket ettiğini buldum. O karakter ben değilim çünkü… Kendi hayatımda çok farklı yaşarım bütün ilişkilerimi… Hep çok yoğun, samimi ve gerçekçi olarak yaşarım. İlişkiler arasında çok farklı parametreler var. Bir kadınla yaşadığım hiçbir ilişki bir diğerine benzemedi.
• Sence aşk…
Bence aşk evreni bir arada tutan şeydir .İki insanın arasındaki baş aşktan da ötedir. Aşk hayatın içinde bir şey. Aşkı her şeyle yaşayabilirsin. Bunu bir insanla yaşabilmek ve canlı tutabilmek çok yüceltici bir tecrübe.
• Çok aşık oldun mu?
Üç kere çok aşık oldum. Kolay aşık olmam.
•>
Bilmiyorum. Aşık olduğum kadınlar da birbirlerinden çok farklılar.
• Daha önce bir kere evlendin ve boşandın. Tekrar evlenmeyi düşünüyor musun?
Evet. Doğru şartları bir araya getirdiğim zaman. Geçen seferden daha makul davranabilmeyi ümit ediyorum. Şu anda hayatımda bir düzen yok. Birkaç sene de olmayacak gibi görünüyor. Bu kadar düzensiz bir hayatım varken bir karar vermek istemiyorum. Hayatımda yeni başladığım bir dönemdeyim.
• Bu sıralar tüm gözler üzerinde… Bu ilgi hoşuna gidiyor mu?
Çok hoş bir şekilde yaşıyorum. İstanbul’da yaşamadığım için çok direkt de yaşamıyorum. Bir anlamda da iyi oluyor. Çünkü film önde… Bunu bu şekilde muhafaza etmek çok önemli. Böyle bir filmde yer alabilmek çok güzel. Çekilen her şey aslında sinema tarihi. Yapılan her şey bir yerde duruyor. Hatırlanıyor ya da unutuluyor. Ama bir yerde duruyor.