Beki L. BAHAR
Bir Yaşam: Alma Mahler (1879-1964)
Bir Kent: Viyana
Bir Yazar: Françoıse Giroud (1916- 2003)
Pan Yayımcılık’tan Ayşe Öktem’in Almanca’dan çevirisiyle dilimize kazandırılmış. Yazar kitaba ’Alma Mahler veya Sevilme Sanatı’ adını koymuş. Kitabın kapağında Alma Mahler’in portresi, güzel buğulu gözleri sevilmiş olmanın, mutluluğu içinde tepeden baksa da, rahatsız edici değil, hırs ve doyumsuz ağzı ve ince dudakları kadar kitap yer yer biyografi otobiyografi mektup aktarmalarından yazıya dökülmüş yaşadığı çalkantılı dönemin tarih çerçevesinde bir roman niteliğinde. Konu sürükleyici üslüp akıcı. Viyana’da doğan yaşıyan Alma kendi kendini yetiştirmiş heykel yapar. Liedler besteler Nitche’yi okurken tüm bunları bir tarafa bırakır ünlü bestekar. (1860-1911)-Gustav Mahler’le evlenir Güstav Mahler Yahudi karşıtı çevrelerin hedefi iken 1897’de Hıristyanlığa geçer aksi halde Viyana Saray Operası Şefliğini sürdüremiyecekti. Mahler ondan yirmi yaş büyüktür, yakışıklı da değildir ve Alma’ya ‘bundan böyle tek bir mesleğin olacaktır o da beni mutlu etmek’ diye buyurur… Alma kabullenir onu yüceltmeğe kendini adar Mahler’in ölümünden sonra kendi ırkından Walter Gospius’la evlense de kısa sürer. Büyük aşk yaşadığı ressam Oskar Kokoşka ile evlenmesi beklenir onu tanıtma yüceltme uğraşı verirken o yıllarda tanınmıyan kendinden genç Yahudi yazar Franz Werfel’li seçer, şaşırtır... (1890-1945 =Werfel’in gençlik arkadaşları sonradan ünlenecek olan Kafka, Martin Buber, Max Brode gibi Yahudilerdir. 1927’de din değiştirmezse de Yahudi cemaatiyle ilgisini keser. Hıristyanlığa yakın gibidir.
Mısır ve Lübnan’da geçirdikleri balayı sonucunda tanıştıkları kişilerden çevreden bilgilendirilen çift bir senaryo hazırlar. F. Werfel de ‘Musa Dağının Kırk Günü ‘adlı bir romanda Ermenilerin tehcir olayı ve onların toprakta gömülü silahlarını çıkararak dağda karşı koymalarını konu eder. Tehcir olayının nedenleri üstünde durmadığı gerçekleri bütünüyle yansıtmadığı için haklı olarak ülkemizde büyük infial uyandırır…
*Almanya’nın Nazizmin kamaştırıcı etkileyici yıllarıdır., Yahudi kökenli bir yazar tarafından yazılmış olması da kimi araştırmacılara göre o yıllarda basında görülen Yahudi alehtarı yazı ve karikatürlerin nedenlerinden biridir*
Alma Yahudi sempatizani değildir. Yaşlandığında Yahudi hastalığı olarak tanımlanan şeker hastalığını kabullenmez ‘ben Yahudi değilim’ diye isyan eder. Gene de kendisini ikinci plana atarak yazarın dediği gibi iki Yahudi kocayı birer sanat tanrısı yapmağa adamıştır.
Çevresi aşıkları arkadaşları Yahudi olmuştur. Babası ona ‘Tanrılarla oyna’diye akıl vermişti…. O zamanın Viyana’sında onlardan çok mu vardı…
Kocaları aşıklarıyla aşıklar kocalarıyla iyi geçinmiş toplum mensubu olduğu elit sanat çevresinden hep ilgi ve saygı görmüştür Güzeldi dayanılmazdı ama yıkmadan erkeklerini hep yücelterek ayrıldı… bir Salome değildi.
Yahudi kocaları ve kızı yüzünden Naziler Avusturya’yı ilhak ettiğinde kaçarlar. Almanlar Fransa’ya girdiğinde ise zor bela yayan Portekiz’e geçip Amerika yolunu tutarlar. Alma ilk Mahler zamanında ABD gittiğinde İngilizce öğrenmeyi red etmiş gururla ‘onlar Almanca öğrensin’ demişti. Oysa savaş sonrası Viyana’da yaşıyamaz. Ölümüne kadar Mahler’in dul eşi sıfatıyla anılarak saygı gördüğü ABD yaşamayı yeğler…
VİYANA (1860-1930)
Konu edilen kişilerin hemen hemen tümü Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nda doğmuş merkezi Viyana’ da yaşamış kişiler olduğundan bu şehir ikinci bir konu gibidir kitapta. Viyana ondokuzuncu yüzyılın sonlarından yirminci yüzyılın ilk çeyreğine denk her alanda bir üstün kenttir. Avrupa’nın Yahudi şehri diye Selanik anılır... Cumartesi hayat dururmuş çünkü doklardaki işçi de banker de Yahudiymiş... Viyana ise bir Yahudi elit kesim içerir ve çok renkli görüş açısından bir mozaik sergiler. Yahudi Burjuvazi kesimi asimile olmuşsa da milliyetçi Siyonist akım da bu şehirde filizlenir yeşerir... Kahveyi Viyana’ya Türkler getirdi. Onlar da kafeler açtı. Her Kafe bir kültür ve politik merkezdir. Theodor Herzl gibi.. Siyonistler Louvre Kahvesi’nde buluşurken Troçki gibi Sosyalistler Café Central’dadir. Sanat kadar kadar siyaset görüşülür dünyayı etkileyecek yeni görüşler akımlar çarpışır. Almanların Kristal Gece’de yaktıkları kitap yazarlarının çoğu Viyana’dan feyiz almışlardır.
YAZAR Françoise Giroud
(1916-2003)
Babası, annesi, ülkemizi terk etmeseydi bir Sefarad Yahudisi adı olan Adı Lea Gourdju (Gurci) olarak kalacaktı. Toplumumuz genelde Kafkas’lardan gelenlerı Gurci olarak adlandırırdı. 1930’larda Galata’da, Kuledibi’nde yaşarlardı. Van’da bir süre yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleşen onlardan biriyle bir kuzenim evlenmişti. Ailede isminden çok Gurci olarak anılırdı…
Yazar Fransız kültürüyle aydın bir çevrede yetişir. Fransız basın, edebiyat, sinema ve siyaset dünyasının parlak isimlerinden biridir. Son derece aktif bir yapıya sahip olan yazar İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalinde Fransız direniş hareketlerine katılmış tutuklanmış hapise düşmüştür. Savaş sonrasında önemli kadın haklarını savunan feminist dergileri yönetmiş yazılar yazmıştır. Kuşkusuz bu yönü... Alma Mahler’i anlatırken etkili olmuştur. Ona toz kondurmaz. Kocalarını aşıklarını yüceltmek ünlendirmek uğruna kendini feda etmiş bir kadındır. Alma Mahler Salome değildir. Belki de gerçek Alma’yı vermiştir. Viyana’yı da öyle… Giroud’un hemen hemen tüm romanlarının kahramanları ünlü kadınlardır... Marie Curie, Jenny Marx. C osima Wagner vb.
*Bak: Musa’nın Evlatları Cumhuriyet’in
Yurttaşları… Rıfat N. Bali S. 109- 160