1600-1800 arasında Aşkenaz Diasporası: Avrupa’daki Aşkenaz göçleri iki yönlü bir hareketi içerir. Önce doğuya Bohemya ve hemen arkasından Polonya-Litvanya’ya doğru ve ondan sonra Chmielnicky kıyımlarıyla (1648-51) tekrar Batıya doğru yayılmışlardı.
...Ancak ağırlık merkezi, yerleşenlerin derin kökler saldıkları, zengin ve ayırdedici olan bir kültürü geliştirdikleri doğuda kalmaya devam etmiştir. Burada özerk bir yönetsel yapının evrimleşmesi de görülmektedir. Dört ülke konseyi (Litvanya’nın ayrı konseyiyle birlikte) Yahudi yaşamını geniş bir alanda yönetmiştir. Aşkenazlar, Sefaradlardan kültürel görünümleri ve yaşam biçimleriyle, kullandıkları Yidiş diliyle ve İbraniceyi telaffuzlarıyla ve liturjik gelenekleriyle farklıdır. İki grup arasında doğrudan rekabet çok enderdir, çünkü genellikle coğrafi olarak ayrıdırlar ve birbirlerine yaklaşmadıkları için farkedilebilir ayrılıktaki kimliklerini korumuşlardır.
Krakov ve Kasimierz
Krakov şehri Vistula ırmağının kıyısında kurulmuş önemli bir ticaret bölgesiydi. Şehir aynı zamanda 1609 yılına değin Polonya Krallığı’nın başkentiydi.
1350 yılında Krakov’da Alman Yahudilerinin kurduğu bir cemaat vardı. Sinagog ve mezarlık şehirde mevcuttu. Bu cemaat şehrin Hıristiyan sakinleri tarafından hiç sevilmez, sürekli huzursuz edilirdi. 15. yüzyıl boyunca cemaat sürekli bir biçimde can ve mal tacizleri yaşadı. Saldırılara, vahşete uğradılar, paralarına ve mallarına el kondu. 1495 yılında kral, bütün Krakov Yahudilerinin Krakov’un hemen yanında bulunan Kasimierz yerleşim bölgesinde yaşamalarını emretti. Böylece burada rahatsız edilmeden birarada yaşayabileceklerdi. Bu bölge aslında 14. yüzyılda Bohemya, Moravya, Almanya, Portekiz, İtalya ve İspanya’dan kovulan Yahudilerin yaşaması için kurulmuş bir yerleşim yeriydi. 1495 yılında Krakov’lu Yahudiler de buraya yerleştiler. Fakat onlar Krakov’daki işyerlerini kapatmayıp geçimlerini yine aynı şekilde devam ettiriyorlardı.
16. yüzyılda Kazimierz Avrupa’nın en aktif ve kalabalık Yahudi Cemmaatini barındırıyordu.
Kazimers ile Krakov “Kraliyet Köprüsü” adı verilen bir köprü ile birbirine bağlıydı.
1620 yılında Kazimers’in etrafına şehir duvarları örüldü. Bu duvarlardan şehre üç kapıdan girilebiliyordu. En büyük kapı Jacuba Sokağı’nın hemen girişindeydi. Böylece Yidiş dilinde “Ştetl” olarak adlandırılan mahallede en önemli birimler inşa edildi. Sinagoglar, midraşlar, okullar, bir hastane, mikveler, dernek binaları ve mezarlık birbiri ardına hayata geçirildi. O dönemin entellektüel hayatının düzeyi çok yüksekti. Hatta bu imkanlardan yerli Polonya halkı da yararlanabiliyordu. Yeşivaların ve Talmud okullarının ünü ülkenin sınırlarına kadar yayılmıştı.
Din Akademisi, 1509 yılında rektör Jacub Polak tarafından kurulmuştu. Polak 1503 yılında kral Alexander tarafından Polonya’nın başhahamı olarak onurlandırılmıştı.
1507 yılında kral Sigismund, Katolikliği kabul eden AbrahamEzofowitz’e asalet ünvanı verdi. “Toton asillerinin ustası” ünvanını eden bu şahsın erkek kardeşine de şövalyelik ve asalet ünvanı verilmişti. Bu daha önce hiç görülmemiş bir onurdu, çünkü daha önce hiçbir önemli Yahudi dinininden ve inancından dönmemiştir.
Din Akademisinin diğer önemli bir kişisi ise kısaca “Remuh” diye anılan Moses Isserles’di. İsserles Polonya’nın en önemli din bilginlerinden olup Yeşiva’da rektörlük ve hocalık görevi yapıyordu. Yahudiler tarafından çok saygı görürdü. 30 yıl boyunca rektörlük görevini sürdürdü.
Meszulam (Meşullam) Kraliçe Bona Sforza’nın dişçisiydi. Samuel Aşkenazy Kral Sigismund. Augustus’un özel doktoruydu. İspanya’dan ülkeye gelen Doktor Samuel kalahora (Kalaora) Kral Stephen Bathory’nin özel dokturuydu. 16. Yüzyıl ile 17. Yüzyılın ilk yarısına kadar geçen Altın Çağ’da tıp ve bilimin yanısıra ticaret ve finans dünyasında da sivrilmiş önemli Yahudiler vardı. Bunlar Pinkas Horowitz, Isaac Jacupowitz ve oğlu Moses Jacubowicz, Wolf Popper, Kazimiers’de yaşayan en zengin ve başarılı işadamlarıydılar. Solomon Wlohojicz, kral Sigismund II. Ve kral Wladyslaw II.’ün özel bankeri ve finansörüydü.
İspanya’daki “kovulma” döneminden sonra ülkeye çok önemli ölçüde Sefarad Yahudisi akımı oldu. 1651-52 yılında İsveç’ten gelen saldırılardan sonra Yahudilerin Polonya’daki altın çağı bitti. Kazimierz 1800 yılına kadar Polonya’nın tek Yahudi kasabası olarak varlığını sürdürdü. Bundan sonra Avusturyanın karar ile kasaba Krakow ile birleştirildi. Rengin Yahudiler Krakow’a taşındılar. Fakir ve dindar Yahudi halk tabakası ise Kazimierz’de yaşamaya devam etti.
Bu durum 1939-1945 yılları arasında devam eden 2. Dünya Savaşı ile son buldu. O yıllarda Naziler tüm Polonya üzerinde yaşayan milyonlarca Yahudi’ye temerküz kamplarında öldürdüler.
Hasidizm Hareketi
18. yüzyılda, Bellarusya, Litvanya, Ukrayna, Polonya topraklarını içeren Lehistan krallığı içinde Luria kabalasını, kendi düşünsel kuramlarını temali alarak İsrael Ben Eliezer Baal Şem Tov tarafından oluşturulmuş bir ortodoks Musevi inanışıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası merkezlerini Amerika’ya kaydırmışlardır.
Hasidik hareket “dindarların” hareketi ya da İbranice adıyla Hasidut, 18. yüzyılda doğu Avrupa’da Baal Şem Tov tarafından başlatıldı. BEŞT 1618 yılında Dynyester Nehri yakınında Podolya Eyaleti’nde (Ukrayna) Okup şehrinde doğmuştu.
Karpat dağlarında işçi olarak çalışan yoksul bir yetimdi. Gizli bir Yahudi mistikler örgütü olan Nestanim öğrenim görmüş, saygıdeğer bir Rabi olmuştu. Cemaatten cemaate seyahat etti, gittiği her yerde ruhani bir kutsal kişi, mistik bir iyileştirici olarak ün yaptı, büyük bir izleyici kitlesi çekti.
Öğretileri Doğu Avrupa’nın morali bozuk zulüm gören Yahudileri arasında devrim yaptı. Pegrom ve katliamlardan sonra Doğu Avrupa Yahudileri büyük yoksulluk içerisine düşmüştü. Bu durumun kurbanlarından biri de Yahudi bilginliği idi. Sadece birkaç elit yeşivalarda okuyor, güçlükle geçiniyordu. Bilginlikteki gelişim sonucunda Yahudi dini sıkıntıya düşmüştü. Ortalama Yahudi Tanrı ile ne entellektüel ne de ruhani olarak bağlantı kurabiliyordu. Baat Şem Tov’un değiştirmeye çalıştığı buydu.
Öğretileri Tanrı’yı yaşamın her yönüne getirme fikrini vurgulayan bir hareket başlattı. Özellikle dua ve neşeli şarkılarla Hasidik düşünce “Tanrı’ya Tutunma”nın (devekut) önemini vurguladı. Bunun anlamı kişinin varlığının her anında Tanrı’nın varlığını hissetmesidir. Kişinin yaşamını her yönden ruhanilikte doldurmaya çalışmak özellikle sıradan Yahudiler arasında büyük hızla yayıldı. Özellikle de Doğu Avrupa’da binlerce ve binlerce Yahudi büyük hızla Hasidik Hareketi’ne katıldı.
Hasidik Hanedanları
Baal Şem Tov 1760 yılında ölünce öğrencileri Hasidik hareketin içinde özel akımlar geliştirdi ve kendi hanedanlarını kurdular. Bu grubun içinde birçok önemli şahsiyet vardı. Rabi Dov Ber: (1704-1772) Mezritch Maggid’i olarak bilinir. Hasidik hareketin başı olarak Baal Şem Tov’un yerine geçti ve hareketin felsefelerinden birçoğunu daha da geliştirdi. Büyük psikolog Carl Jung ölümüne yaklaşırken, psikolojideki bütün ilelemelerini Rabi Dov Ber’e borçlu olduğunu söyledi, bu da Maggid’in entellektüel yararlıkları hakkında bize bilgi vermektedir.
Liadi’li Rabi ShneurZalman (1745-1812), Alter Rabbe ve Balla ha Tanya olarak tanınıyordu. Ünlü eseri Tanya’yı yazdı ve Hasidizm’in Lubaviç merkezini kurdu. Lubaviç Hasidleri hohma (bilgelik), bina (anlayış) ve da’at (bilgi) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan Habad olarak bilinir. Kabala’ya göre bunlar On Sefirot’un (ilahi enerji kanalları) entellektüel olan üçüdür.
Bu hasidik mezhebin ismi, öğretilerinin kabalaya ne kadar çok girdiğini göstermektedir. Breslaw’lı Rabi Nahman (1172-611) Baal Şem Tov’un torununun oğluydu. Çöküntüye uğrayanlara yoğunlaşan ve içten dua ile onları Tanrı’ya geri dönmeye teşvik eden eseri Likutei Moharan’ı yazdı. Ancak daha çok sıradan insanlara derin düşünceleri aşılamaya çalıştığı dilenciler ve prensler hakkındaki Alegorik öyküleriyle bilinir. Hasidizmin Berslawer mezhebini kurdu.
Hasidizm hareketi Yahudi aleminin ruhani canlanışı üzerinde çok bir büyük bir etki yaptı. Büyük sayıda Yahudiyi, Yahudilikte muhafaza etti ve Yahudiliğe büyük bir coşku getirdi. Aryeh Kaplan “ileri bir dünya” adlı denemesinde şöyle yazar “Hasidizm kitleleri ayağa kaldırdı ama öğretilerinin kişinin hasta olduğu zamanlara yönelik bir tür ruhani ilaç ama sağlıklı olan için yararsız olduğunu düşünmek hatalı olur. Hasidizmin başlıca öğretisi,i kapsamının her Yahudi’nin ruhani iyiliği için önemli olduğudur.
Hasidizme muhalif olanlar, bunların ayrı bir din oluşturacağı kanaatini taşıyorlardı. Vilna Gaon’u Hasidik harekete öylesine karşıydı ki kendisi ve onun gibileri “mitnagdim” (karşı olanlar) diye adlandırdı. Mitnagdim 1722 yılında Hasidizm’i afaroz etti ama bu geçerli olmadı.
Sonunda Hasidik hareket ayrı bir din oluşturmadı ve kendi geleneklerini geliştirdiği halde önemli bir bölünmeye yol açmadı. Günümüzde bilginliğe oldukça yönelmiş, kendi Yeşivalarını açan ve Talmud’u yoğun bir şekilde öğrenen Hasidik mezhepler görürüz. Hasidik hareketin sonradan anlaşılan özellikleri Doğu Avrupa Yahudiliği’nin yeniden canlanmasına büyük katkıda bulunmuştur. Öğrenmeye zamanları olmadığı için kaybedilecek çok sayıda insanı Yahudiliğe geri getirmiştir. Ama Misnagdim tarafından uygulanan baskı, hasidizmin fazla ileri gitmesini muhtemelen önlemiştir. Hasidik katkı sayesinde Yahudilik daha güçlü ve Batı’da “Aydınlanma” diye adlandırılan yeni laik hareketin, yakında karşılaşacağı saldırısına hazır duruma getirdi.
devam edecek...