Gözlem Yayıncılık tarafından yayımlanan, İzzet Keribar’ın fotoğrafları, Naim Güleryüz’ün anlatılarıyla bütünleşen “Türkiye Sinagogları” kitabının tanıtım sergisi Türkiye Cumhuriyeti’nin 85. yılı vesilesiyle düzenlenen etkinlikler kapsamında 25 Aralık Perşembe akşamı Tel-Aviv’deki Bet Hatfutsot Diaspora Müzesi’nde gerçekleşti
“Türkiye Sinagogları” sergisinin Tel-Aviv Diaspora Müzesi’ndeki açılışından…
Gözlem Yayıncılık tarafından yayımlanan ve İzzet Keribar’ın fotoğrafları, Naim Güleryüz’ün anlatıları ile bütünleşen “Türkiye Sinagogları” kitabının 25 Aralık Perşembe günü Tel-Aviv Bet Hatfutsot Diaspora Müzesi’nde gerçekleşen tanıtım sergisinden bir gün önce İsrail’deydim.
İlkin 24 Aralık Çarşamba akşamı Türkiyeliler Birliği’nin “Erol Akmen Kültür Merkezi”nde Hanuka’nın 4. mumunun yakılması vesilesiyle düzenlenen etkinliğe katıldım. Avdan Kohen’in Hanuka duasını okumasının ve Hanuka mumlarının yakılmasının ardından hep birlikte bayram şarkıları söylendi, Renin Meseri de şarkıları ile geceye renk kattı. Beraberimde götürdüğüm, Türkiye Yahudi Cemaati Halkla İlişkiler Komisyonu tarafından hazırlanan tanıtım filmi büyük bir ilgi ve hayranlık ile izlendi.
Diaspora Müzesi’ndeki serginin gerçekleşeceği ertesi akşam ise İsrail’de sanki gökler boşaldı, durmadan sağanak halinde yağan yağmur trafiği İstanbul’dakinden de kötü kilitledi ve yarım saat gecikmem galiba tüm dostlarımı ve özellikle “Türkiye Sinagogları” kitabının Editörü Gila Erbeş’i merakta bıraktı.
Sergi açılışına, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan, Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva, Tel-Aviv Yafo Başhahamı Rav İsrael Meir Lau, Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya, Uluslararası Keren Hayesod Kuruluşu Başkanı Avi Pazner, serginin gerçekleşmesinde büyük katkıları bulunan İsrail’in Türkiye’deki eski Kültür Ataşesi Zali De Toledo, Türkiyeliler Birliği Başkanı Momo Uzsinay, eski diplomatlar, bilim adamları ve kalabalık bir davetli topluluğu katıldı. Kitap artık müzede yerini aldı
Bet Hatfutsot Müzesi hiçbir eski objeyi barındırmayan modern müzecilik anlayışı ile yıllardır İsrail’in en önemli ve en çok beğendiğim kültürel mekânlarından biri. Her zaman müzenin kitaplığında Irak, Yemen, Gürcistan, Fransa gibi dünyanın her köşesinden Yahudilerin yaşantılarına ilişkin eserlerin yer almasına karşın Türkiye Yahudileri ile ilgili bir yapıtın bulunmamasına üzülmüşümdür. Ve işte “Türkiye Sinagogları” gibi iki ciltlik dev bir çalışma bundan böyle bu müzede yüzümüzü ağartacak.
Serginin gerçekleştiği mekân, fotoğrafların sunuluş biçimi gerçekten övgüye değerdi. İzzet Keribar gibi ünü Türkiye’nin de dışına taşan fotoğraf sanatçımızın farklı açılardan ve özel bir ışıklandırma ile belgelediği İstanbul ve Anadolu Sinagogları’ndan görüntüler herkesi büyüledi. İzzet Keribar, Türkiye Sinagogları’nın görüntülenmesi aşamasında harap durumda olan sinagoglarda halen mevcut en küçük ayrıntıları tespit ederek zamanla tümüyle kaybolacak bu ayrıntıları bir belge niteliğinde kayda aldı. Bu konuda tek kaynak olan Türkiye Sinagogları kitabı Naim Güleryüz’ün de açıklamaları ile kültürel mirasımızı en etkin şekilde yansıtmakta. Türkiye’deki sergide yer alan ve bazı sinagoglarda dua sırasında çekilen birkaç fotoğrafa bu sergide yer verilmemesine pek anlam veremedim.
Türkiye Sinagogları ibadet özgürlüğünün bir kanıtıdır
Sergi alanındaki kokteylden sonra, kalabalık davetli topluluğu konferans salonuna alındı. Türkiyeliler Birliği Başkan Yardımcısı Nesim Güveniş Türkiye Cumhuriyeti’nin 85. yılı vesilesiyle düzenlenen etkinlikler kapsamında bu sergiye destekleriyle katkıda bulunan Türkiye Büyükelçisi Namık Tan’a ve fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar’a teşekkür etti. Güveniş konuşmasında Türkiye Sinagogları’nın her zaman Türk halkı ile Yahudiler arasındaki dostluk, hoşgörü ve birlikte süregelen ahenkli bir yaşamın simgesi olduğunu vurguladı.
Büyükelçi Namık Tan, böylesi bir etkinliğe ev sahipliği yaptığı için Diaspora Müzesi yetililerine, katkıları için Sami ve Tova Sagol’a teşekkür etti ve Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva, Tel-Aviv Yafo Başhahamı Rav İsrael Meir Lau, Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya’nın katılımlarından onur duyduğunu ifade etti. Bu kültür mirasının korunmasında emeği geçen, başta İzzet Keribar olmak üzere herkesi tebrik etti. Büyükelçi, “Shrines of Tolerance” adından da anlaşılacağı üzere serginin, Türk halkının kucak açtığı Yahudilere gösterdiği hoşgörünün bir yansıması olduğunu belirtti.
Konuşmacı kürsüsüne davet edilen Tel-Aviv Yafo Başhahamı Rav İsrael Meir Lau, herhalde bu serginin sinagoglar ile ilgili olmasından dolayı konuşmacı olarak davet edildiğini, sinagogların ilkin Tanrı buyruğu ile “Bet Tefila” (Dua Evi) olarak adlandırıldığını ve Tanrı’nın; “Evim tüm ulusların dua evi olacaktır” dediğini aktardı. Rav, sinagoglara verilen ikinci ismin “Bet Midraş” (Öğrenme Evi) olduğunu ve Tora öğreniminin dualardan ayrılamayacağını açıkladı. Sinagoglara verilen üçüncü ismin ise “Bet Knesset” (Toplanma Evi) olduğunu ve Yahudileri bir araya getirme amacını taşıdığını, oysa Yahudileri bir araya getirmenin çok da basit olmadığını ifade ettikten sonra; “İşte bugünkü sergiye anlam veren kavramlar Bet Tefila, Bet Midraş ve Bet Knesset’dir. Ve bunları birbirlerinden soyutlayamayız” dedi.
Rav Lau, bir terör saldırısı sonrasında Türkiye’deki Neve Şalom Sinagogu’nu ziyaret ettiğini, günümüzde İslam ve Yahudi dünyası arasındaki diyalogunun ortak düşman teröre karşı bir cephe oluşturması gerektiğini ifade etti.Hoşgörü değil, tanınmış bir hak Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva, günümüzde artık “Bet Tefila” kavramının kullanılmadığını, nedeninin ise diasporada sinagogların sadece Yahudilerin dua yeri olmakla kalmadığını, aynı zamanda kendine özgü bir parlamento niteliği taşıdığını belirterek, bu nedenle sosyal yaşamın devamını sağlayan, kardeşlik havasını yaratan ve karşılıklı destek ortamının süregeldiği bu mekanlara günümüzde “Bet Knesset” (Toplanma Evi) adı verildiğini açıkladı. Rav Haleva, sergiye verilen “Hoşgörü” sözcüğüne pek sıcak bakmadığını, sinagogların varlıklarının Yahudilere verilmiş bir hak olarak algılanması gerektiğini belirttikten sonra İzzet Keribar’ın yaptığı çalışmayı bir tür dua olarak nitelendirdi ve sinagoglara neşe içinde gitmemizi temenni etti.
İspanya sürgünü sonrasında Sefarad Yahudileri kültürel miraslarını gittikleri ülkelere taşıdılar. Bu kültürün bir ayağı olan Ladino müziğinden bir demet Rinat Emanuel ve Yossi Geron tarafından bir dinleti olarak sunuldu.
Kitap Türk kökenli Yahudilerin tarihini yansıtıyor
Türkiye Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya konuşmasında; “Sergi ile ilgili birkaç önemli olayı bağdaştırmak istiyorum. Bu serginin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 85. yıldönümü vesilesi ile Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan’ın önderliğinde gerçekleşmesinin önemi büyüktür. Günümüzde Türkiye’de 23bin kadar Türk Yahudi’si yaşarken İsrail’de bunun birkaç katı Türk Yahudi’sinin yaşadığını hepimiz bilmekteyiz. Her ne kadar ikinci ve üçüncü nesiller aynı şekilde Türkçeyi kullanmamakta ise de, bu sergi ve beraberinde yayınlanan değerli kitap Türkiye dışında yaşayan çok sayıdaki Türk kökenli Yahudi’nin ve İsraillinin tarihini yansıtmaktadır. Üç yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olan bu sergi/kitap dünya çapındaki ünlü fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar’ın Şalom Gazetesi sponsorluğunda gerçekleştirdiği yoğun bir çalışmanın ürünüdür. (…) Olağanüstü sergiyi gezdikten sonra kitabına haiz olma ayrıcalığına sahip olursanız tüm bu mabetlerin tarihini kaleme alan ve bu akşam aramızda olan Naim Avigdor Güleryüz ile de ilişkide olabileceksiniz. Değerli konuklar yüzyıllar boyunca, hatta 1492 yılından önce aktif olmuş Sardes ve Balat Ahrida Sinagogları, Anadolu ve İstanbul toprakları üzerinde yaşayan biz Türk Yahudilerinin ne denli köklü bir geçmişe sahip olduğunun göstergesidir. Ayrıca bu sergi gerek Osmanlı, gerek Türkiye Cumhuriyeti döneminde, dönem dönem bazı kısıtlamalara maruz kalmış olsalar bile Türk Yahudilerinin her zaman dini vecibelerini yerine getirme ve ibadethanelerini inşa etme olanağına sahip olduklarının bir göstergesidir. Sayıca büyük olmasa da yaptığı çalışmalarda Türkiye’ye ve Türkiye-İsrail ilişkilerine yararlı olmaya çalışan Türk Musevi Cemaatine ve bu sergiyi gerçekleştirerek İsrail toplumuna tanıtmaya çalışan herkese teşekkür etmek istiyorum.(…) En son teşekkürümü de kültürel olayları yoktan yaratan, en zor anlarda sponsorları bulan, imkânsızı başarmakla tanıdığım, Zali De Toledo’ya sunmak istiyorum” dedi.
Son olarak Uluslararası Keren Hayesod Kuruluşu Başkanı Avi Pazner İsrail’e göçünde Ladino lisanını nasıl öğrendiğine ve bunun yararlarına ilişkin anılarının da yer aldığı bir konuşma yaptı.
Bu son derece başarılı sergi açılışı sırasında düşünemediğim bazı sorular yazıyı kaleme alırken çok önemli olmasa da aklımı kurcaladı.
Bu etkinliğin odak noktası olması ve kürsüye davet edilmesi gereken en önemli kişi serginin ve kitabın hazırlanmasında bunca emeği geçen İzzet Keribar değil miydi? Sinagoglar tarihinin kaleme alınışında yine büyük emeği geçen ve salonda hazır bulunan Naim Güleryüz’e Türkiye Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya dışında kimsenin değinmemesini, yine kitabı yayımlayan ve sponsorluğunu yüklenen Gözlem Yayıncılık (Şalom Gazetesi)’nden cemaat başkanı dışında hiçbir konuşmacının söz etmemesini yadırgadım?
Ancak neyi kimin gerçekleştirdiğini değil, gerçekleştirilmiş olmasının daha fazla önem taşıdığını düşünüyor ve bu tür kültürel etkinliklerin her iki ülke ilişkilerine katkıda bulunacağına inanıyorum.