Askeri uzman olamadığım için İsrail’in Gazze’ye attığı bombaların daha isabetli veya daha zararsız olabilirliği konusunda bir yargıda bulunmayacağım. Ancak her insan gibi ben de öldürülmüş Filistinli çocukların resimleri karşısında sarsıldım.
Uzun yıllardan beri düşünmeme rağmen iyi ölüm ve kötü ölümü birbirinden ayırt etmeyi ya da Albert Camus’un dediği gibi “şüpheli kurbanlarla” “ayrıcalıklı cellâtlar” arasındaki farkı bilmiyorum. Ancak İsrail’in yaptıkları ile ilgili olarak bazı kaynaklara dayanarak, bir takım gerçekler ortaya koymak istiyorum.
1) Aşağılanmış, küçük düşürülmüş, şeytani bir varlıkmış gibi gösterilmek istenen İsrail dışında hiç bir ülke kendi topraklarına yıllar boyunca füze yağmasını kabul etmez. Bu olayda dikkate değer olan kanımca İsrail’in gaddarlığı değil sekiz yıl boyunca şehirlerinin, kasabalarının sürekli olarak ateş altında kalmasına rağmen karşılık vermemek için kendisini tutmasıdır.
2) Hamas’ın atmış olduğu Kassam füzelerinin ya da Grad misillerinin İsrail’de büyük zarara yol açmamış olması Hamas’ı haklı çıkarmamaktadır. İsrail topraklarında sivil halk yıllardır evlerinin altındaki sığınaklarda saklanarak siren sesleri ve düşen füzeler ile korku içinde yaşıyor. Sderot’a gittim, gördüm ve biliyorum.
3) İsrail’in attığı bombalar Gazze’de “katliam” yaptığına işaret etmekten çok Gazze’nin yöneticilerinin halkını bombalara maruz bırakmasının sonucudur. Hamas eski ve sinsi bir taktikle can güvenliğinden sorumlu olduğu vatandaşlarını “canlı kalkana” dönüştürmüştür. Hamas da Hizbullah gibi silahlarını, bombalarını, askeri araçlarını sivillerin yaşadığı yerlere hastanelere, okullara ve camilere yerleştiriyor. Burada ölen halk için de dünya kamuoyunda İsrail için kasıtlı olarak sivilleri katlediyor imajı veriliyor. Etkili ama vahşi bir yöntem.
4) İki tarafın savaşta uyguladığı taktiği incelersek, Hamas doğrudan İsrail kasabalarına saldırarak sivilleri hedef yapıyor. (Savaş suçu dediğimiz olay da budur zaten). Diğer taraf, yani İsrail topraklarını korumak için zorunlu bir savunma savaşı yapıyor. Askeri hedefleri vuruyor ancak bu ağır sivil kayıpları da beraberinde getiriyor. (Buna da aslında savaşın acımasızlığını gösteren “yan hasar” deniyor).
5) Ayrıca bir gerçeği söylemek gerekiyor ki hiçbir basın kanalı buna değinmedi (Fransa dâhil); Tsahal (İsrail Ordusu) birlikleri evlere bomba atmadan önce bu evleri arayarak bulundukları yeri terk etmeleri için uyarıda bulunmaktadır. Bu uyarı dünya tarihinde hiçbir savaşta görülmemiştir. (İngiliz basını yüzbin aramadan bahsediyor). Bu yaşlılar, bebekler ve evleri yıkılan birçok Filistinli için acı sonucu değiştirmiyor ancak gerçekleri tüm açıklığı ile ifade etmek gerek).
6) Bu koşullar altında yardım konvoylarının geçişi hiçbir zaman durdurulmadı. Tam tersine, yardımlar her gün Kerem Şalom Geçiş Noktası’na kadar gelmesine izin verildi. Ayrıca yaralı Filistinliler İsrail hastanelerinde tedavi ediliyor.
Sonuç olarak savaşın bir an önce bitip, yorumların yeniden gözden geçirilmesini diliyoruz. İsrail’in Filistin ile olan sorununa bakıldığında İsrail’in de hatalarını görmek lazım. Ancak Filistinlilerin en büyük düşmanının radikal kışkırtıcılar olduğunu unutmamak gerek. Bu militanların boş yere yaptıkları provokasyonlar yüzünden barışın sağlanamadığı açıkça ortada. Onlar barış olmasını istemediği gibi bir devletin de kurulmasını tercih etmiyorlar. (Şam’da rahatça yerinde oturan Halid Meşal’in sinsice tüm Filistinlileri şehit olmaya çağırması gibi).
Bugün ya Gazze’nin Müslüman Kardeşleri iptal ettikleri ateşkes anlaşmasını yeniden uygulamaya sokacaklar ve barış çabalarına katılacaklar Ya da İsrail’e “Siyonist rejim” diyerek bölgede nefreti, savaşı ve düşmanlık sarmalını körüklemeye devam edecekler. İntikam yemini eden fanatik militanların yalnızca İsrail için değil, Filistinliler için de bir tehlike olduğunu düşünerek herkesi korumak gerekiyor. Sadece İsrail’lileri değil Filistinlileri de Hamas’tan korumak gerekiyor.
Bernard Henri Levy
Le point Gazetesi
8 Ocak 2009
Çeviri: Süzet Dalva