Geçtiğimiz hafta piyasalarda belirsizliğin artması önemli dalgalanmaların yaşanmasına sebep oldu. Türkiye’de IMF ile anlaşma beklentisi, ABD’de Obama’nın göreve gelmesi ile birlikte açıklanacak yeni paketin detaylarına dair olumlu gelişmeler ve Avrupa’da Royal Bank of Scotland, HSBC gibi önemli bankaların durumlarına ilişkin olumsuz haberler yurt içi piyasaların yönsüz olarak dalgalanmasına neden oldu. Bu hafta yukarıda belirttiğim konular ile ilgili gelişmeler, ABD’de Pazartesi açıklanacak Ocak ayı mevcut ev satışları ve Cuma günü deklare edilecek kişisel harcamalar ve GSMH verilerinin piyasaları etkilemesi olası gözüküyor.
ABD borsası Dow Jones’ta aşağı yönlü hareketlerde önemli bir destek olarak görülen 8,000’in hafta içinde kırılması ve daha sonra tekrar üstüne atması geçtiğimiz haftanın hacimli fakat belirsiz bir seyir izlemesinde önemli rol oynadı. Şu anda piyasada önemli miktarda bilgi kirliliği var. Bütün piyasa oyuncuları ortaya atılan dedikodular ve bilgilerden hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğunu anlamakta güçlük çekiyor. Kısa vadeli alım satım yapan oyuncuların bu haberlerin doğruluğunu araştırma imkânı bulunmadığı için şu günlerde piyasalarda teknik analiz ön plana çıkıyor. Yani oyuncular grafiklere bakıp bir anlam çıkartmaya çalışıyor. Uzun vadeli pozisyon alan oyuncu sayısı oldukça az.
Bu saptama ile birlikte piyasaları daha iyi anlamak için geçen hafta açıklanan verilere de değinmek isterim. Haftanın sonlarına doğru açıklanan haftanın en önemli verileri yeni ev satışları ve haftalık işsizlik verilerinin beklenenden bir hayli düşük gelmesi piyasaları tedirgin etti. Kısaca ABD’de işsizlik oranlarına da değinmekte yarar var. ABD’de geçen sene yüzde 5 seviyelerinde bulunan işsizlik oranları bu sene başında yüzde 7 civarına kadar yükseldi. Anketler bu oranın yüzde 10 seviyelerine kadar ulaşmasını olası görüyor. Haftanın deklare edilen önemli bilânçolarına baktığımızda ise Apple ve IBM’in karlılık oranlarının beklenen seviyelerin üzerinde gelmesi teknoloji hisselerini kısa vadede bir miktar rahatlattı. Bu hafta Obama’nın açıklayacağı yeni ekonomik paket hakkında detaylar piyasayı bir miktar rahatlatabilir. Bunun dışında FED’in Salı günü yapılacak olan faiz toplantısında likiditeyi arttırma amaçlı yeni ürünlerin tanıtımı yapılabilir. Böyle bir gelişme olması piyasaları olumlu etkileyecektir. Bunun dışında yazımı tamamladığım şu sıralarda bir Avrupa Merkez Bankası (ECB) yetkilisi enflasyonun yılın ikinci bölümünde artabileceğini belirtiyor. Bu gelişme Euro/Dolar paritesinin 1.30’un üzerine çıkmasına sebep olabilir. ECB’nin uzun zamandan sonra ilk defa enflasyondan korktuğunu belirtmesi faiz indirimlerine ara verilebileceği ve ekonominin hızlı bir toparlanma sürecine girebileceğinin işareti olarak yorumlanabilir. Bu gelişmeyle yurt dışı piyasa haftaya olumlu başalayabilir. Ancak şirket bilançoları ve yukarıda belirttiğim verileri dikkatle takip etmeli, belirsizliğin ortadan kalkması durumunda piyasanın kuvvetli bir hareketine çabuk tepki vermeliyiz.
Geçtiğimiz haftanın sonlarında Türkiye’nin IMF ile anlaştığı dedikoduları yurt içinde olumlu bir hava oluşturdu. Pazartesi günü yurt dışı piyasalarda hava olumsuz olmaz ise IMF ile yapılacak anlaşma beklentisi piyasaların yükselmesine sebep olabilir. Ancak piyasalarda böylesine önemli bir beklentinin anlaşma olmadan satın alınması ve yurt dışının olumsuz olması durumunda borsalarda AKP kapatma davasının ardından yaşananların tekrarlanması muhtemel. Konuyu biraz daha açmak gerekirse Temmuz ayı sonlarında AKP kapatma davası sonucu öncesi borsalara önemli bir alış dalgası gelmişti. Ancak dava sonucunun açıklanmasından sonra piyasalar beklentileri satın aldığı ve yurt dışı piyasalar bozduğu için yurt dışı yatırımcılar hisselerini satarak borsadan çıkmışlardı. Aynı satış dalgası IMF anlaşması sonrasında da yaşanabilir. Bütün bu gelişmeler dışında kısaca faiz indirimlerinde gelinen noktaya değinmek isterim. Ekonomistler yavaşlayan ekonomi ile birlikte düşen enflasyon sonrasında Türkiye’de faiz indirimlerinin yüzde 12 seviyesine kadar düşebileceğini tahmin ediyor. Ancak bu beklenti borsalarda yeni bir dip arayışı olması durumunda kurların yeni bir rekor seviyeye çıkması olasılığını da arttırıyor.
Bu noktada hala yeni bir dip arayışı konusunda fikir beyan ettiğimi ve bu konuyu neden hala yazdığımı açıklamakta yarar görüyorum. Krizin patlak verdiği 2007 yılından bu yana bir buçuk sene geçti. İşsizlik oranı global anlamda giderek artıyor ve çok değerli ekonomistlerin bazıları içinde bulunduğumuz krizi yüzyılın krizi olarak nitelendiriyor. Eğer yaşadığımız kriz gerçekten bu boyutlarda ise şu an borsaların çıkış yakalayacağı dip noktasını bulmuş olmamız bir hayli zor gözüküyor. Ancak hükümetlerin geç de olsa bu krizi fark edip bütün imkânlarını kullanarak krizi sonlandırmaya çalışmaları en azından şimdilik yatırımcıları rahatlatıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep olan ve yüzyılın krizi olarak nitelendirilen “Büyük Buhran” incelendiğinde hükümetin bazı önlemleri geç aldığını gözlemleyebiliriz. İşte bütün bu gelişmeler Obama’nın yeni paketi ve FED’in almayı düşündüğü yeni önlemleri dikkatle takip etmemiz gerektiğinin de bir kanıtı. Hükümetler bu kadar borç altına girerek ve topladıkları vergileri finansal kurumları ve reel ekonomiyi kurtarmak için kullanıyor. Bu girişimler de yakın zamanda sonuç vermek zorunda çünkü artık piyasanın sabrı kalmadı. O yüzden eğer dip noktalarını görmüşsek açıklanacak yeni kurtarma paketi ve ülkemizin IMF ile anlaşması IMKB’nin yukarı yönlü sert bir hareket yapmasına sebep olabilir. İyi haftalar.