Araştırmacı yazar Rıfat N. Bali, Toplumsal Tarih Dergisi’ndeki makalesinde gayrimüslimlerin Türklüğü konusunu, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü’nün Yeşua Bensusen ile yaptığı ikinci evliliğinden yola çıkarak anlatıyor
Atatürk'ün manevi kızı Ülkü'nün ikinci evliliği ve yarattığı tepkiler...
“Türk” kavramı, “Türk etnisitesi ve İslam dininin bileşimi” olarak kabul edilmesi nedeniyle gayrimüslim yurttaşları kapsamamış, “gayrimüslim” kavramı da “yabancı” kavramı ile özdeşleştirilmiştir. “Azınlıklar-toplum-devlet ilişkileri” üçgeninde azınlıkların en çok dile getirdikleri şikâyet, “Türk” olarak görülmemektir. Bu tasvir edilen durumun trajikomik bir örneği, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Çukurluoğlu’nun 23 Ağustos 1962 günü yapacağı ikinci evliliği olacaktır. Bunun nedeni de Ülkü Hanım’ın ikinci eşinin Musevi olmasıydı.” sözleriyle başladığı makalesinde Rıfat Bali, Fethi Doğançay ile evli olan iki çocuk annesi Ülkü Çukuroğlu, 1962 yılının Şubat ayında son derece yakışıklı bir genç olan Yeşua Bensusen ile tanıştığını ve cazibesine kapılarak onunla evlenmeye karar vermesini anlatıyor. Olayın duyulmasıyla haberi sansasyonel ve olumsuz bir şekilde aktaran Yeni Sabah, Hürriyet ve Gece Postası Gazeteleri, toplumu da etkileyerek başta Milli Türk Talebe Birliği ve Mustafa Kemal Derneği üyeleri olmak üzere halkın büyük kısmının bu evliliği protesto etmesine yol açtılar. Bali şöyle devam ediyor: “Taşradan İstanbul’daki gazetelere gönderilen mektuplarda, “Atatürk’ün kızı ve Yahudi kocası memleketten kovulmalı, vatandaşlıktan çıkarılmalıdırlar,” diye yazmaktaydı. Yeni Sabah gazetesinin haberinin tepki yaratması üzerine Yeşua Bensusen gazeteye “kendisinin de Türk vatandaşı olduğunu, vatanî görevini şerefli Türk ordusunda yaptığını,memleketi için gerekirse kanını akıtabileceğini,her Türk genci gibi kendisinin de Atatürk’e son derece bağlı olduğunu ve içindeki Atatürk sevgisinin sonsuz olduğunu, Ülkü’yü sonsuz bir aşkla sevdiğini, Atatürk’ün hatırasını yaşatabilmek, Ülkü’yü mutlu kılabilmek amacıyla elinden gelen bütün gayreti sarf edeceğini,” söyleyecekti. Tepkiler üzerine Ülkü Hanım basına verdiği demeçte, “Ben bu evlenmeyi normal görüyorum. Atatürk de sağ olsaydı eminim normal karşılayacaktı.Zira hatırlıyorum, çocukluğumdan “O hep ‘bu kızı artist olarak görüyorsanız, şunu derim: Atatürk bu memlekette azınlıkları korumuştur. Bu bakımdan O’na bağlılığım sonsuzdur. Şayet bir fark olarak görüyorsanız o zaman da Atatürk olmasaydı bu vatan kurtulamazdı. Bu sebeple ona bağlıyım.” demişti
Dönemin önemli gazetelerinden Dünya, Cumhuriyet, Akşam, Milliyet, Tercüman, Son Havadis ve Hergün gazeteleri bu evliliği hiç haber yapmayıp ciddi ve sorumlu bir gazetecilik anlayışı sergilemişlerdi. Ülkü Hanım’ın ikinci evliliğinin yarattığı tepkiler cumhuriyetin ilanından 39 yıl sonra gayrimüslimlerin popüler kültürde ve toplum nezdinde halen “Türk” olarak kabul edilmediklerini göstermiştir.”
Makalenin tamamını bu ayki Toplumsal Tarih Dergisi’nde okuyabilirsiniz.