Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nde Neve Şalom Kültür Merkezi’nde “1933 Türk Üniversiteleri Reformuna Alman Bilim Adamlarının Katkıları” hakkında konferans verecek olan Mesut Ilgım ile konuyla ilgili sohbet ettik...
Ilgım altı yıldır amatörce, 1933 yılında Hitler’in bir gecede işlerine son verdiği 4 bin kadar Alman Yahudi bilim adamlarının önemli bir kısmının Atatürk’ün talebiyle Türkiye’ye getirilerek hayatlarının kurtarılmasını ve verdikleri hizmeti araştırıyor. Çalışmalarına Almanya’nın emekli İstanbul Başkonsolosu Daniel Möckelmann’ın da desteği sürüyor. Ilgım’a göre bu ve benzeri konuların su yüzüne çıkmasındaki en büyük etken, toplum olarak tarihe gereken önemin verilmemesi ve bunun sonucunda kimi akademisyenlerin olayları yeniden gündeme taşımalarıdır.
Mesut Ilgım’ı Schneidertempel’de düzenlenen YKAG basın toplantısında tanıma şansına eriştim… Basın mensuplarına konferansıyla ilgili aydınlatıcı bilgiler veriyordu. Kendine has üslubu ile Ilgım günün en ilgi çekecek konuşmacılarından biri olmaya aday…
1933 Üniversite Reformu ve Hitler’den kaçan Yahudi Bilim adamlarını araştırma fikri nasıl doğdu?
“1933 üniversite reformuyla ülkemize gelen Alman Yahudi bilim adamları” ile ilgilenmem tesadüfi oldu. İstanbul’un Alman Başkonsolosu, Daniel Möckelmann tamamen kendi inisiyatifi ile bir çalışma imkanı yarattı. Üzerinden 75 sene geçmiş olsa da bir konsensüs sağlamak lazım. Olay nasıl cereyan etmişten ziyade bu insanların henüz savaştan çıkalı on sene geçmiş genç bir cumhuriyet olan Türkiye’ye nasıl geldikleri, Türkiye’nin bunları nasıl karşıladığı ve karşılıklı neler alınıp verildiğini incelemek gerekir.
Daniel Möckelmann, ‘böyle bir çalışmaya girer misin’ dedi. O günden başlayarak bu güne zamanımın büyük bir kısmını alan bir araştırmaya başladım. Bu uğraşının taçlandırılması bence 2006 eylül ayında Başbakanlık Arşivi’nde bulduğum asrımızın tartışmasız en büyük dehası Albert Einstein’ın dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı bir mektup.
Konuya ilgi duymamın farklı nedenleri var… Babam Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fizik profesörüydü 52–53 yıl hocalık yaptı. Çocukluğumdan hatırlıyorum bu kişiler arasında kendisine hocalık yapmış göçmen kişiler, sonra da dolaylı yoldan tanıştıkları vardı. Hatta Dr. Curt Kosswig’in asistanı Saadet Ergene Bayramoğlu doktorasını yaparken her gece bize gelirdi. 40’lı senelerde yazı makinesi olan ender ailelerdendik. Bayramoğlu “Türkiye Kuşları” kitabını hocası Kosswig’e ithaf etmişti. Dr. Kosswig Manyas Kuş Cenneti’ni oluşturan kişidir. Atatürk’le olan fiziksel benzerliğiyle de köylüler tarafından ilgiyle karşılanmıştı. İlgim biraz babamdan dolayı kaynaklanıyor…
Liseden sonra iki sömestr Alman Filolojisi’nde okudum. Orada tanıdığım bazı kişiler, Almanya’dan gelen bilim adamlarının öğrencileri olmuşlardı. 7-8 sene evvel felsefeci dostumuz Nermin Uygur’un cenazesinde Alman Edebiyatı hocam Serhat Sayın emekli olduğumu öğrenince: “Göçmen profesörlerle ilgili bazı amatör çalışmalar sürdürülüyor, ciddi olarak uğraşan kimse yok” dedi. Oysa ki tıp adamlarının çoğunlukta olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Tıp Tarihi Enstitüsü var. Senelerce bu konuyla uğraştılar. Başkonsolos Möckelmann’la birlikte yediğimiz yemekte bu proje oluştu. Proje kapsamında üç panel yapıldı. Hukukçular, iktisatçılar ve tıp adamları. Gelenlerin içinde en büyük grubu oluşturanlar tıp adamları. Erich Frank’ın asistanlığını yapan Ferhan Berker anılarını aktardı. 2006’da Einstein’ın mektubu elime geçti. Murat Bardakçı’ya verdim Hürriyet’te yayınladı. ABD’li araştırmacı Arnold Reisman, İnönü’nün Einstein’a gönderdiği yanıtı bana iletti.
Üniversite reformlarından bahseder misiniz?
Üniversite reformu Atatürk’ün yaptığı inkılâplar, yenilikler düzenlemelerin hemen hemen en sonuncusunu teşkil eder. 1923’ten itibaren yaptığı bu yenilikler 1933’te üniversite reformu ile sonlandı Niçin bu kadar uzun sürdüğünü Atatürk’ün notlarında görebilmek mümkün. Osmanlının bir askeri olan Atatürk, İstanbul’da pek istenmiyor. Dolayısıyla Osmanlının çeşitli cephelerine gönderiliyor ama oralarda da boş durmuyor. 1923 ile Atatürk’ün vefat ettiği 1938 senesine kadar, yani 15 sene içinde 17 milli eğitim bakanı değişmiş. Osmanlıdan alınan üniversite sisteminden memnun değillerdi. Araştırmalara İsviçre’den başlanıldı. O tarihte Almanya’da Hitler iktidara geliyor ve bir gecede sayıları yaklaşık 4000 civarı olduğu tahmin edilen Musevi kökenli değerli bilim adamlarının işlerine son veriliyor. Bunların arasında Einstein da var. Türkiye 40 kadar öğretim görevlisi talep etti. Sonradan bunlara 60 kişilik bir kadro daha ilave edildi.
Söz konusu bilim adamlarının bir çoğu Türkiye’de öldü. Aşiyan Mezarlığı’nda Curt Kosswig ile Prof. Dr. Erich Frank’ın mezarları yan yana. Mimar Bruno Taut Edirnekapı Şehitliği’nde, Arkeolog Clemens Bosch Feriköy Mezarlığı’nda yatıyor.
1933’te 40 kişi ile başlayan grubun, daha sonraki senelerde 1200’lere çıktığını biliyoruz. Almanya’dan ayrılamayan dört bin kişilik grubun maalesef üç bin kadarının da akıbeti belli.
O zamanki Darülfünun’da çalışanların tepkileri ne oldu?
Birincisi bir reform sonucu bir gecede işlerinden oldular. Aralarında sonradan göreve dönenler vardı. İkincisi, kendilerinden daha fazla maaş veriliyordu. Üç katı para alıyorlardı. Bu tepkiler ilk senelerde bazılarının ürküp ülkeyi terk etmesine neden olduysa da kimileri yerlerini muhafaza edip kalmayı başardılar.
Bu dönemle ilgili bilgi, belgeler çeşitli kurum ve arşivlerde var. Emekli Başkonsolos Möckelmann şimdi Berlin’de yaşıyor. Alman Dışişleri Bakanı’yla yakın temasta, oradan da destek sağlayabilecek durumda. Gönlünde yatan İstanbul’da bir araştırma merkezi oluşturmak.
Neden 75 yıl sonra bu olay yeniden önem kazandı?
Tarih kolay unutuluyor. Tarihi ile çok barışık bir millet değiliz. Son senelerde Prof. İlber Ortaylı gibi isimler tarihi tekrar popüler hale getirdiler. Neslim, çocuklarım, hatta torunlarım dahi tarihi bilinçli okumuyor. Tarih zaman zaman politikaların da kurbanı oldu. Babamın öğrencilerinden biri olan Jak Kamhi kurmuş olduğu 500. Yıl Vakfı ile Türkiye’nin vizyonu için büyük önem taşıyan bir olayı tüm dünyaya duyulmasına önayak oldu.
Gelen bilim adamlarının farklı mezarlıklarda olduğunu söylediniz. Niye bu kişiler Yahudi mezarlığında değil de başka yerlere gömüldüler?
Almanya’dan gelip Türkiye’de yaşayan bilim adamlarını burada çalıştıkları sürece, Alman Gestapo’su bir şekilde takip etmiş. Kimlik saklanmış… Bildiğimiz bir örnekte bir öğretim üyesi annesi-babası Yahudi olmasına rağmen üniversiteye verdiği beyanda din hanesine Katolik demiş. Diğer bir olay da: Türkiye 2. Dünya Savaşı’nın son günlerinde savaşa girmeye karar verdi. Savaşa girdiği andan itibaren, ülkesiyle savaşla girmiş bir toplumun toprağında Alman pasaportu ile dolaşmanın bazı mahsurlar doğuracağını düşünerek pasaportlarına damga basılarak başka illere gönderildiler. Bir süre önce yayınlanan bir raporda açıkça Hitler’in, adamlarını görevlendirerek bu hocaları takip ettirdiği yer aldı. Baskıdan intihar edenler oldu...
Bu insanların katkıda bulunmadıkları hiçbir üniversite, kurum ve kuruluş kalmadı… Bu olaya önderlik eden, parçası olan kişilere başta ulu önder Atatürk olmak üzere hepsine rahmet diliyorum.
Mesut Ilgım, Yahudi Kültürü Avrupa Günü kapsamında saat 14.00-15.00’te Neve Şalom Kültür Merkezi’nde konuya ilgi duyanlarla birlikte olacak.
Mesut Ilgım kimdir?
Mesut Ilgım, 1942 İstanbul doğumlu. George Avusturya Lisesi’nden sonra İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 33 yıl Koç Grubu’nda olmak üzere özel sektörün çeşitli kuruluşlarında üst düzey yönetici olarak görev aldı. 2001 yılında emekli oldu. 50’li yılların sonlarından beri yoğun bir şekilde fotoğrafla uğraştı, bir çok kişisel sergi açtı ve karma sergiye katıldı. Ilgım’ın fotoğrafları yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda ödüle layık görüldü.
Ilgım halen Geyre Vakfı(Afrodisias Kazıları) ve Koç Yönder’in Yönetim Kurulu üyesi, Başkan Yardımcısı, Yıldız Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyeti ve Türkiye Olimpiyat Komitesi Kültür ve Sanat Komisyonu üyeliğini sürdürüyor. Altı yıldan beri de 1933 Atatürk Üniversite reformu ve Hitlerden Kaçan Yahudi Alman bilim adamlarını ile ilgili araştırma yapıyor. Ilgım, evli, iki çocuk ve üç torun sahibi...