Raoul Wallenberg Vakfı ile İsrail’deki Türkiyeliler Birliği işbirliğinde başlatılan bir girişimle, Nazi soykırımında Yahudileri kurtaran Türk diplomatların çabalarını ve kahramanlıklarını ortaya çıkarmak amacıyla araştırmalar yapılıyor. Kendisi ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide Türkiyeliler Birliği Başkanı Momo Uzsinay, konuya açıklık kazandırırken, bizleri birliğin çalışmaları hakkında bilgilendiriyor
İsrail’deki Türkiyeliler Birliği olarak Raoul Wallenberg Vakfı ile işbirliğiniz ne zaman ve nasıl başladı?
“18 Haziran’da vakfın yöneticisi Danny Rainer'in bana müracaatı ile başladı. Kendisi vakıf olarak, Türk Diplomatlarının yapmış oldukları insani hareketleri bütün dünya insanlarına ve de özellikle yeni nesillere ders olarak okutmayı hedeflediklerini belirtti.
Bu hususta İsrail’de yaşayan Türkiyelilerle beraber bir işbirliğinin gayet tabii olacağını düşündüler.”
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilerin yaşamını kurtaran kişilerin kimliğini ortaya çıkarmayı hedefleyen Wallenberg Vakfı’nın son zamanlarda çalışmalarını Türk diplomatlarına yoğunlaştırmasının sebebi nedir?
“Aynen yukarıda belirttiğim gibi bu hareketin iki ana sebebi var: Birincisi, bu olağanüstü insanlara layık oldukları onuru vermek… Gerekli şahitler bulunursa Yad Vaşem Soykırım Müzesi aracılığı ile bu müstesna insanlara “Uluslararası Dürüst İnsan” (Hassid Umot Haolam) "Righteous Among the Nations" onur payesinin verilmesini istiyoruz.
İkincisi de bu diplomatların yapmış oldukları kahramanlıkların ve kurtarmış oldukları insanların yaşam öykülerinin bütün dünyadaki okullarda ders olarak okutulmasını sağlayacak bir program oluşturmasını istiyoruz. Umarım yaşam ve kurtarılma öykülerini birinci ağızlardan bulabiliriz.”
Sağlığında Yad Vaşem tarafından onurlandırılan Başkonsolos Selahattin Ülkümen dışında, başka Türk diplomatlarının da hayatlarını tehlikeye atarak Yahudileri kurtardıkları biliniyor. Sizce bu konu şimdiye kadar niçin araştırılmadı?
“İnsanoğlu her nedense hep yapılmayanı sorgular. Yapılanlar pek de dikkatleri çekmez. Bakın şimdi burada çok doğru bir faaliyetin içindeyiz. Ama siz basın olarak, neden yapılmamış olanı soruyorsunuz doğal olarak.
Size kısa bir cevap vereyim. Bu faaliyeti yapmak bizim dönemimize nasip oldu, bunun için memnunuz. Umarım evvelce yapılmamış olanı yapabilmenin gururunu taşıyabilecek veriler temin edebiliriz.”
Necdet Kent, Behiç Erkin, Namık Kemal Yolga gibi Türk diplomatlarının, Yad Vaşem tarafından Uluslararası Dürüst olarak kabul edilmeleri ve onurlandırılmaları için ne gibi kanıtlar bulunması gerekiyor?
“Yad Vaşem Müzesi’nin en önemli kriteri 3 canlı şahit olmasıdır. Kurtaran tarafından doğrudan kurtarılmış ve bunu yaparken yaşamını tehlikeye atmış olmalıdır.”
Kanıtların toplanması, yeni tanık ve bulgulara ulaşılması konusunda bir ilerleme kaydedildi mi?
“Çok iyi gelişmeler var. Umarım yakında bu gelişmeleri yayınlayabilecek duruma geliriz. Ama henüz elimizde kesin kanıtlar yok.”
Bu çabaları sürdürürken, Yad Vaşem, İsrail’deki Türkiye Büyükelçiliği ve Türk Yahudi Cemaati’nden destek görüyor musunuz?
“Yad Vaşem Müzesi bize yardımcı olmak istiyor. Ne de olsa dünyadaki “Uluslararası Dürüst İnsan”ların bulunup onurlandırılması müzenin amaçları içerisindedir. Fakat onların da uymaları gereken bir yönetmelikleri var ve bunun dışına çıkamıyorlar. Kriterlerine yanıt verebildiğimiz takdirde isteklerimizin kabul edilmemesi için hiç bir neden yok.
Tel-Aviv Büyükelçiliğine gelince, her konuda olduğu gibi bunda da tam destek alıyoruz. Türkiye’deki Musevi Cemaati de bize yardımcı olmak istiyor, fakat araştırmalara temel olacak kaynakları bulmakta zorlukları var.”
Raoul Wallenberg Vakfı ile Türkiyeliler Birliği’nin yürüttüğü proje çerçevesinde, o dönemde Türk diplomatların yardımlarıyla kurtulmuş kişiler veya aileleri, varsa bunlarla ilgili bilgileri olanlara çağrı yapılıyor mu?
“Basın yolu ile yaptığımız çağrılar var. Birliğimizin yayın organı “Bülten” ve Internet sitesi aracılığı ile de yayınlar yapıp daha çok sayıda kitlelere ulaşmaya gayret göstereceğiz. Şu ana kadar bir kaç aile müracaat etti, dolaylı olarak da bazı şahısların yazılı şahitlikleri var. Her biri ile görüşmeler yapılacak, tutanakları Raoul Wallenberg Vakfı’nca değerlendirilecek ve sonuçlar Yad Vaşem'e iletilecektir.”
Türkiyeliler Birliği’nin, Raoul Wallenberg Vakfı ile işbirliği içinde Türk diplomatlarının hayat kurtardıklarını kanıtlamak yönünde çaba harcadığı haberine Türk basınında geniş yer verildi. Türkiyeliler Birliği’ne daha evvelce Dışişleri Bakanlığı’nın Üstün Hizmet Ödülü verilmişti. İsrail’de yaşayan Türkler olarak Türkiye’ye verdiğiniz hizmetler sizce basında yeterince yer buluyor mu?
“Sanırım biliyorsunuz, İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’nin Basın Sözcüsü Rafael Sadi’dir. Bu ve benzeri faaliyetlerimizin basında yer almasını kendisine borçluyuz.
Raul Wallenberg Vakfı ile ortak çalışmamız ilk kez Türk basınında bu kadar yankı yaptı. Bundan önceki faaliyetlerimiz maalesef Türk basınının dikkatini çekmedi. Hatırlattığınız gibi, bir kaç yıl önce, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan "Üstün Hizmet Madalyası" almıştık. Bu olay sizin gazeteniz dışında hiç bir Türk gazetesinde yer almadı.
O madalyayı almadan önce, Marmara depremi sırasında birliğimiz, İsrail’den büyük miktarda yardımların gitmesine önayak olmuştu. Aynı zamanda, buradaki bazı dost dernekler ve Amerikan Joint örgütünün katılımları ile biri İzmit’te, diğeri Adapazarı’nda olmak üzere, iki ilköğretim okulu inşa ettirdik. Bunların hiç biri Türk basınında yer bulmadı.”
Türkiyeliler Birliği, İsrail-Türkiye ilişkileri açısından başkaca ne gibi faaliyetlerde bulunuyor?
“Wallenberg Vakfı ile ortak çalışmamız "İsrail’deki Türkiyeliler Birliği"nin çalışmalarının sadece bir tanesidir. Genel hatlarla anlatmak gerekirse, bizim amacımız Türkiye’nin imajını İsrail'de, İsrail'in imajını da Türkiye’de en yüksek düzeyde göstermektir.
Bu çerçeve içinde değişik etkinlikler yaparız. Örneğin, derneğimizde İsraillilere Türkçe dersler düzenlenmektedir. Üniversitede okuyan başarılı fakat dar gelirli Türk kökenli öğrencilere burslar vermekteyiz. Bu ülkede yaşayan Türk kökenlilerin Türkçe lisanıyla ve Türk kültürü ile bağlarının kopmaması için 3 ayda bir Türkçe bir dergi çıkarırız.
Türkiye’den bu ülkeyi gezmeğe gelen milletvekili, gazeteci veya değişik dallardaki heyetleri derneğimizde ağırlar, sorularını yanıtlar ve sıkı dostluk bağları kurarız.
Bu noktada, gazetecilerle olan temaslarımızın faydasına işaret etmek istiyorum. Burayı gezen pek çok gazeteci, bizlerle konuştuktan sonra, bazı önyargılarının silindiğini itiraf etmişler ve yazılarını değişik bir bakış açısıyla yazmışlardır.
Bu ülkeye staj için gelen doktor veya başka meslek sahiplerine yardımcı olur, zorluklarını halletmeğe çalışırız.
Çok yakında, Cumhuriyetin 85. yılı nedeniyle, bazı büyük etkinlikler yer alacaktır. Bu bağlamda da Büyükelçilikle sıkı bir işbirliği içerisinde çalışmaktayız. Gerek Büyükelçimiz Namık Tan ile gerekse diğer Elçilik mensupları ile son derece uyumlu ve etkili ilişkilerimiz vardır.
Derneğimiz zaman zaman, Türkiye ile çalışan İsrailli işadamlarını da bir araya getirip onları Türkiye’nin ticaret ataşesiyle buluşturarak ortak sorunların çözülmesine veya bilinmeyen noktaların açıklanmasına neden olmaktadır.
Doğal olarak bütün çalışma ve etkinliklerimizin bu sütunlarda sıralanmasına olanak yok. Bunların birçoğunun Türk basınında yer almamış olması elbette üzücüdür. Fakat bizler reklam için değil, kalben bağlı olduğumuz Türkiye ile ilişkilerin daima en üst düzeyde olmasını, dostluk bağlarının devam etmesini istediğimiz için yapıyoruz ve yapmağa devam edeceğiz.”