Ayala yeşil renkli çekik gözleriyle ve gamzeleriyle dünya tatlısı bir bebektir. Tıpkı bir ceylan gibi bakışlara sahiptir. Ürkek, masum ve temiz. Annesi ve babası o doğduktan hemen sonra ayrılırlar. İkisinin de hayatlarında başka kişiler vardır. Minik Ayala’yı dedesi ve babaannesi büyütür. Ayala anne yerine babaannesini, baba yerine dedesini bilir. Ayala çok akıllı bir kızdır. Etrafını gözlemleyerek hergün yeni şeyler öğrenir. Dedesi ve babaannesi onunla gurur duyarlar. Sessiz ama çabuk öğrenen bir kızdır. Gamzeleriyle devamlı etrafına gülücükler saçar. Annesi ve babası ona pek ilgi göstermezler. Onu genç yaşlarındaki yaptıkları bir gençlik hatası olarak görürler. Birkaç sene sonra dedesi hayata gözlerini yumunca Ayala babaannesi ile yalnız kalır. Depresyona giren babaannesi artık ona değil kendine bile bakamamaktadır. Ayala babaannesine yardım etmeye çalışır. Annesi ve babası ayrı şehirlerde yaşadıklarından Ayala ikisini de pek fazla göremez. Annesi ve babasının hayatlarındaki kişilerden habersiz yaşamaktadır. Ayala babaannesinin sevgisiyle büyür. Annesi Tamara bir şirkette sekreterken, babası Avital bir şirkette memur olarak çalışmaktadır. Ayala biraz büyüyünce babasına gitmek ister. Babası bu isteğini kırmaz ama hiç de mutlu olmaz. Evde arkadaşı Hadas ile yaşayan Avital’ın korktuğu başına gelir. Ayala evdeki tüm düzeni değiştirdiği gibi, babaannesini de getirmiş, ek gelir olsun diye evlerini kiraya vermiştir. Artık babasıyla yaşayacağını söyleyen Ayala çok mutludur. Bir müddet sonra Avital eski karısı Tamara’yı arayarak kızlarını alması için ikna etmek ister. Tamara’nın hayatında Eliezer vardır. Ayala’ya yer yoktur. Böylelikle Ayala babasıyla yaşamaya başlar. Babaanne ve torunu eve gelince Hadas istediği gibi davranamaz, istediği gibi de giyinemez. En sonunda Avital’ı terketmeye karar verir. Ayala çok mutludur. Önündeki engellerin birinden kurtulmuştur. “Artık babam bana kaldı” diye sevinir. Daha 16 yaşında olmasına rağmen evdeki idareyi ele geçiren Ayala, yaklaşan Roş Aşana Bayramı için planlar yapar. Okula gidiyor, evdeki işeri yapıyor ayrıca part time çalışıyordur. Bayram için ne yapmalıdır?
Günlerden bir gün annesine telefon açarak onunla konuşmak ister. Annesi toplantıda olduğunu söyleyerek, onunla konuşmak istemez. Fakat Ayala azimlidir. Sonunda annesine ulaşır. Onu çok sevdiğini, sadece kısa bir ziyaret yapmak istediğini söyler. Annesi istemeye istemeye razı olur. Hayfa’da oturan annesini ziyarete giden Ayala’nın başka planları vardır.
Eliezer ve Tamara çok tedirgin olurlar. Ayala annesiyle uyumak ister. Eliezer, Tamara’ya bir çare bulmasını söyler. Ayala evdeki herşeye karışmaya başlar. Annesine babasının ona çok kötü davrandığını, hatta vurduğu yalanını anlatır. Annesi bu işe çok kızar. Avital bir iş gezisine gittiğinden Tamara ona ulaşamaz. Üstelik babaannesini de beraber getiren Ayala, iyice eve yerleşir. Tamara artık bir seçim yapmak durumundadır. Tamara daha seçim yapmadan, Ayala Eliezer’e annesinin babasını hala çok sevdiğini ve daha birçok hayali düşüncesini anlatır. Eliezer de evi terk eder. Ayala gene çok mutludur. “Annem de bana kaldı” diye sevinir. Çok çalışkan bir kız olan Ayala, bir gün annesinin çalıştığı işyerinde annesinin patronu ile tanışır. Ona annesinin kendileriyle birlikte Herzeliya’da yaşamayı çok istediğini ama bunu ona bir türlü anlatamadığını söyler. Patron ise bu tatlı dilli kıza yakınlık gösterir. Madem annesi hala babasına aşıktır, madem babası ve yuvası için gereklidir, o zaman patron da Herzeliya’daki şubelerinden birine Tamara’yı yollar. Tamara ise bunu bilmediğinden kıyametler kopar. Olan olmuştur. Patron uzun bir tatile çıkmış, görev verilmiştir. Tamara eşyalarını alarak Avital’ın evine gelir. Ayala babaannesi, babası ve annesini aynı ortamda nasıl mutlu hissettirmesi gerektiğini biliyordur.
Babası akşam işten dönünce Ayala ona sarılır. Avital ise çok şaşkındır. Bir müddet böyle yaşamak zorunda kalan Tamara ve Avital kızları Ayala’nın mutluluğuna şahit olurlar. Hem annesi, hem babası onları biraraya getirmeye çalışan bu tatlı dilli kız için mutlu olmaları gerektiğini yavaş yavaş anlarlar. Roş Aşana Bayramı gelmeden tüm tanıdıkları, arkadaşları ve akrabalarına bayram kartı yollayan Ayala, aynı iyi dileklerle dolu kartları anne ve babasına gösterir. “Şana Tova” yazılı bu kartlar rengarenk ve süslüdür. Herkes onlara iyi yıllar, mutlu yıllar dilemektedir. Roş aşana günü için Ayala kendisine bembeyaz bir elbise alır. Çünkü biliyordur ki beyaz saflığın ve dürüstlüğün simgesidir. Bu günlerde düşüncelerimiz ve ruhumuz lekesiz ve saf olmalıdır. Çünkü Roş Aşana günü Tanrı bizleri izler, denetler ve yaşam defterinde geçici olarak yargılarını kaydeder.
Ayala bayram için okulda öğrendiği bilgileri ebeveynlerine anlatmaktadır: “Baba sen beyaz giysilerini giy. Başına beyaz “kipa”nı tak. Pek böyle şeylere önem vermeyen babası artık kızından yeni şeyler öğrenmektedir. Annesi artık değil Hayfa’ya dönmek, evini bile değiştirmek istememektedir. “Anne sen bize elma reçeli yap”, “Babaanne masaya beyaz bir örtü koy. Şamdanları yak, şarap ve içecekleri masaya yerleştir”, “Baba bize bal al”. Tüm evdeki direktifleri artık Ayala veriyordu. Herkes şaşkın ama mutludur. Ayala belki de bu bayramda sinagoga gitmeye gerek duymayan ebeveynlerine ders vermektedir. Roş Aşana Tişri ayının 1. ve 2. gününde kutlanır. Roş Aşana Tanrı’nın huzuruna çıkma dönemidir. Dünya’yı yaratan, evrenin hakimi ve kralı yüce Tanrı’nın huzurunda bütün hatalarımızdan arınmak için çalışmalıyız. “Anne şamdanları yak. Baba elmayı bala batır. Masaya sakın tuz koymayın. Tüm senemiz tatlı geçsin. Babaanne yarın sinagoga gideceğiz. Herkes erken yatsın.”
Roş Aşana’nın ilk günü tüm aile Ayala sayesinde beyaz elbiselerini giyinip sinagoga giderler. Sinagogda Ehal Akodeş’in perdeleri de beyazdır ve bayram için Tevrat beyaz bir kılıf içine konmuştur. Eve geldiklerinde babası hayatında ilk kez Kiduş okumaktadır. Herkes elma parçalarını bala batırarak önlerindeki yılın da bu ballı elma gibi tatlı ve leziz geçmesi için Tanrı’ya dua etmeleri gerektiğini öğrenir. Fazla görüşmedikleri aile büyükleri teyzeler, dayılar, amcalar ve tüm sinagoga gelenler Ayala’nın isteğiyle bütünleşirler. İlk günün sabahı için Ayala anlatmaya başlar: “Sinagogda Şofar çalacak. Sadece sabahları şofar çalınıyor. Şofar koç boynuzundan yapılan bir borudur. Eskiden önemli olayları anlatmak için kullanılırmış. Aynı zamanda oğlu Yitshak’ı kurban etmek isteyen Avraam’ın öyküsünü hatırlatır. O gün yüce Tanrı Avraam’ın bu yüce bağlılığını görüp, evladının yerine kurban edilmek üzere ona bir koç gönderir.
Şofar Bet Amikdaş döneminde olduğu gibi yer yer kısa ve uzun notalardan oluşan nağmelerden oluşur. Bu nağmeler bizi ikaz eder, benliğimizi hatırlatır, bizi daha iyi olmaya yöneltir. Şofar’ın nağmeleri ciddi ve anlamlıdır. Bu nağmelerle geçmişe, halkımıza ve geleneklerimize bağlılığımızı bir kez daha hisseder ve mutlu oluruz”.
Avital, Tamar ve babaannesi gözyaşlarına hakim olamazlar. Yıllar önce “Hangimiz daha güçlü, kimin dediği olacak” gibi sudan sebeplerle ayrılan Avital ve Tamara artık “kimin güçlü” olduğunu anlamışlardır. “Ne sen, ne ben. Sadece kızımız güçlü. Bize yaptıklarına bak” der Avital. Karısının elini tutar. Bembeyaz giysileri içinde sinagoga giderler. Şofar’ın dokunaklı ve o muazzam sesini dinlerler. Artık bir daha ayrılmamak üzere kızlarının yolunda, kızları için başlangıçlar yapacaklardır. “Kızımıza hediye almayı unuttum” diyen Tamara’ya keskin bir cevap gelir. Ayala bağırarak yanlarına gelir. “Hediyemi isterim. Gelecek yıla kadar bir kardeş istiyorum.” Gerçekten de o yıl ona hediye almamalarına rağmen, gelecek yıl yeni doğan kızları İnbal tam da Roş Aşana ve Kipur Bayramları arasında doğar. Bu hediye Ayala için paha biçilemez bir hediyedir.
* Evlilikte eşler genelde “kim güçlü” diye güç savaşlarına girerler. Gerçekte güçlü olan çocuklardır.
* Ebeveynler yanlış yolda olsalar bile, çocukların onları değiştirme gücü vardır.
* Mutlu yıllar. Şana Tova. Yeni yıl, barış, sağlık, mutluluk, huzur, bereket getirsin. Beyaz elbiselerinizi giymeyi sakın unutmayın.