“La Rentree”

Kendi iç hesaplaşmamızı yaptığımız ve ardından yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde, Sibel Cuniman Pinto’nun Fransa’da Eylül ayında yaşananları anlattığı yazısına göz atalım

Sibel Cuniman PİNTO Yaşam
15 Ekim 2008 Çarşamba

Sibel CUNİMAN PİNTO / Paris

Eylül ayında Paris'te yaşıyor, okuyor, hatta şöyle yolunuz düşmüş geçiyorsanız bile mutlaka öğrenmeniz gereken sihirli bir sözcük var: La Rentrée. Kelime anlamı dönüş, tekrar giriş, yeniden başlama. Pratikte ise uzun yaz tatili ertesinde eylül ayında Fransızların günlük hayata geri dönüşünü simgeliyor. İşlerimin hafiflemesi hatta durması nedeni ile evimi düzenlemekle, birikmiş işlerimi yapmakla, toplanmış kağıtlarımı ayıklamakla geçirdim 2008 Paris Ağustos ayını (ki sürekli yağmurlu, maksimum 20 derecelerde geçen soğuk yaza Türkiye'deki sıcaklarla karşılaştırınca yaz demek komik olur!!) İç karartıcı hava sıcaklığını bir yana bırakırsak sürekli kâğıt parçalarına, mektup zarflarına, not defterlerine bir şeyler karalama huyundan hiç vazgeçmeyen ben, kâğıda çiziktirdiğim duygu ve düşüncelerime yıllar sonra geri dönmenin zevkini yaşadım. İşte karşıma çıkan, beni yakın tarihte bir yolculuğa götüren "rentrée" ile ilgili notlarım: 27 Ağustos 2003 tarihinde, Fransa'ya yerleşmemin ilk yıldönümünde izlenimlerim şöyleymiş:   « Artık izinler bitti / bitmek üzere, misafir ağırlayanlar misafirlerini uğurladı/uğurluyor, anavatandan dönüş hızlandı, öldürücü sıcaklar (o yıl 15,000 kişinin öldüğü meşhur "canicule" (yaz sıcağı) yılı idi) yerini serin ama güneşli güzel bir bahar havasına bıraktı ve ben artık dört gözle Eylül ayını bekler buldum kendimi... Fransızların sonbaharda yepyeni bir başlangıç fikrine hayranım. Doğrusu daha önceleri sonbahar bana daha çok "bir bitiş"i simgelerdi: Tatil sona erdi, gelecek yaza kadar deniz ve güneşten mahrumuz, tiril tiril giysiler artık dolaptaki yerlerine kaldırıldı, uzun günler kısalmaya başladı, bahçede/balkonda/pencere kenarında yetiştirdiğimiz bitkiler yavaş yavaş güz havasına girmeye başladı. Ama Paris'de bu yıl ilk kez yaşadığım rentrée (Stephen Clarke’ın "A Year In The Merde"

 

kitabında ti’ye aldığı gibi Fransa’da yeni yıl ocak ayında değil eylül ayının ilk pazartesisi başlar!) sonbahar mevsimine benim gözümde yepyeni bir perspektif kazandırdı. Burada “rentrée” tekrar başlama fırsatı veriyor. Pazar yerleri, alışveriş merkezleri, butikler, barlar, restoranlar ve hizmet sektörü tekrar açılıyor, yenileniyor; dinlenmiş-yenilenmiş işyeri sahipleri ve çalışanları tatilden dönen müşterilerini karşılıyor. Dün Paris-Versailles trenindeki bilet kontrolörleri, bronzlaşmış tenleri ile iş başı yapmışlardı bile !! Çocuklar için de yepyeni bir başlangıç: yeni kitaplar, defterler, kalemler, yeni çanta/ yeni giysiler, yeni bir akademik yıla başlamak, eski arkadaşlarla bir araya gelip tatil maceralarını paylaşmak, bazen yeni okullar, tabii ki yeni arkadaş edinme fırsatı ve yeni öğretmenler... Büyükler olarak bizler de yaz aylarında göremediğimiz dostlarımızla bir an önce bir araya gelmeye can atıyor, işbaşı yapıyor, okula/ kurslara başlıyor, yeni projeler “start” alıyor ve yaz ertesi optimizmiyle şehirdeki yaşamın ritmine geri dönüyoruz. "Rentrée du cinema" ile yeni film sezonu açılıyor, bilet fiyatlarında promosyonlar yapılıyor. "Rentrée littéraire" ile edebiyat sezonu başlıyor, en yeni eserler kitapçıların raflarını süslüyor, okuma ve imza günleri düzenleniyor. Hafif hafif esen rüzgârın Seine nehri kıyısındaki ağaçlarda oluşturduğu hışırtılar gibi rentrée'nin yeni ruhu da güzel bir hoşgeldini hak ediyor. İşte hayatlarımızda yepyeni bir sayfa, taptaze bir ilk, yeni olanaklar ve olasılıklar..... »

Bir yıl sonra 2 Eylül 2004 tarihinde ise şöyle yazmışım: “Geçen yıl Paris'e taşınmamın ardından her eylül yaşanan bu "yeniden başlangıç"ın motive edici hoş yönlerini gözlemlemiştim. Bugün sohbet ettiğim bir Fransız arkadaşım eylülün ilk günlerinin kendisi için ne kadar "angoisse"(endişe) dolu bir kabus olduğundan yakınıyordu: tatil dönüşü kirli çamaşırlarla dolu bavullar, küçük çocuğuna bakıcı ayarlama çabaları, büyük oğlunun okulun ilk gününde eline tutuşturulan "hemen alınması gereken" ihtiyaçlar listesi, şehrin dört bir yanına koşturmalar, uzun bir tatilden sonra ofise dönüş, okunacak yüzlerce e-mail, cevaplanacak onlarca telefon, adaptasyon süreci, yoğunlaşan trafik, gürültü derken anlattıklarından "rentrée"nin bu ikinci yüzünü de hissettim.”

Bugün 2 Eylül 2008: Aradan geçen yıllarla fikirler değişiyor, olgunlaşıyor, her şey ak veya kara değil, tamamen iyi ya da tümü kötü yaklaşımlar anlamsız, bardağın yarı dolu yarı boş olması gibi bir şey bu… ama tüm pozitif ve negatif yönlerine rağmen altı yıl sonra halen "coşkulu bir yeni başlangıç" fikrimden vazgeçmiyorum ve  Paris'te bir eylül sabahına uyanmayı çok ama çok seviyorum.