Yıldırımspor Kulübü 2008-2009 sezonunu farklı bir tiyatro oyunu ile açıyor. Yaşanılan, hayal edilen, mutluluk getiren veya tam aksine hayal kırıklığı ile sonlanan aşk temasının işlendiği “Karmakarışık” adlı oyun 25 Ekim’de seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor
Yazarlar Rozi Almaleh ve Eti Zavaro aynı zamanda oyunun yönetmenliğini ve dramaturjisini de üstlenerek kendi deyimleriyle tatlı ve farklı bir yapıta daha imza atmışlar.
Bu oyunda bizi neler bekliyor?
Rozi Almaleh: Bu sene çizgimizi biraz değiştirerek farklı bir oyun yaratmaya çalıştık. Aynı ekibe yeni arkadaşlar ve özellikle gençler ekledik. Çok keyifli, neşeli ve sürükleyici bir oyun yarattık. Aşktan esinlenerek yazdık. Kendimize en baştan bir hedef koyduk. Bunu da eğlenmek ve keyif almak olarak belirledik. Provalar esnasında o kadar eğlendik ki, eminiz bu duyguları seyircimize de aksettireceğiz. İnsanlar güzel duygular ve tebessümle oyunumuzu izleyecekler. Bir buçuk saat süresince eğlenecekler, gülümseyecekler ve kendilerini iyi hissedecekler. Profesyonelce düşünülmüş, yazısı, dramaturjisi, rejisi sağlam bir oyun.
Kulis arkası hep merak ettiğim bir konudur. Kim bilir neler yaşanıyordur….
R.A: Haziran ayından beri çalışıyoruz ve aşağı yukarı 40 prova yaptık. Neler mi yaşıyoruz? Ekibimizin en büyük kavgası klima ile ilgilidir. Kimisi üşürken kimisi çok ısınır. Klima bir açılır, bir kapatılır. Biri giyinir, diğeri soyunur. Bunun yanı sıra bir prova esnasında bir arkadaşa dirsek geldi ve geceyi hastanede bitirmek zorunda kaldık.
Çoğumuz çalışıyoruz. Ekonomik durum ortada. Yine sıkıntılı bir günün ardından derneğe geldik. Eti, yüzlerimizden durumu hemen anladı ve güzel bir müzik açtı. O anda herkes içinden nasıl geliyorsa, deşarj olma adına dans etmeye başladı. İşte o anda dış dünya ile tüm bağlantımız kesiliyor ve sıkıntılarımızı unutuyoruz.
Çela Krespi: Derneğimizde bize yemek pişiren bir Aliye Hanımımız var. Çoğumuz iş çıkışı geldiği için prova öncesi yemek yiyoruz. Bir gece Rebi’nin doğum günü nedeniyle şaraplı bir yemek yedik. Ancak o kadar güldük, eğlendik ve içtik ki, sonunda prova yapamadan evlerimize döndük.
Rebi Levi: Oyunumuzun ismi gibi kulis hatıralarımız da karmakarışık. Örneğin gayet ciddi bir diyalogun içinde bir diğerinin farklı bir cümle kurmasıyla attığımız kahkahalar unutulmaz keyifli anlar yaşamamızı sağlıyor.
Beti Sarda: Örneğin kostümlü bir prova sırasında iyi bağlanmamış bir fiyonk başımı oldukça belaya sokmuştu. Etek olduğu gibi aşağıya düşmüştü. Allah’tan içimizde muhakkak bir tayt oluyor. O beni kurtarmıştı.
Dernek tiyatrosu ile profesyonel tiyatro oyunlarını karşılaştırırsak neler gözümüze çarpar?
R.L: Bu ekip ile çalışmaya başladığımdan beri gerçekten profesyonel bir işin içindeymişim gibi hissediyorum. İyi ve doğru eğitim almış yönetmenlerimizin önderliğinde çok disiplinli çalışıyoruz. Bu nedenle hiçbir fark göremiyorum. Profesyonel tiyatrolarda ekip ile kaynaşmak için bir alışma süresi gerekirken burada hepimizin arkadaş olması ayrı bir avantaj oluyor.
“Yazar, yönetmen, dramaturg” olmak için ne gibi eğitimler aldınız?
Eti Zavaro: Dört sene önce bir hırs ile bu işin eğitimini almaya başladık. Tekrar tiyatroya dönmek istediğimiz noktada aldığımız bazı duyumlar karşısında profesyonelleşmemiz gerektiğini düşünerek Rozi ile alt yapımızı güçlendirmeye karar verdik. “Her Şeye Rağmen” adlı oyunumuz ile derneğe geldik ve ilk adımımızı atmış olduk. O gün bugündür eğitime hiç aksatmadan devam ediyoruz. Yazım tekniği, dramaturji, reji, yönetmenlik, psikoloji dersleri alıyoruz. Her oyun bizi farklı şekilde yönlendiriyor.
R.A: Bu oyuncu kadrosuna sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Bunu her zaman ve her yerde tekrarlıyoruz. Ekip, bir oyunun başarıya ulaşması için en önemli unsurların başında geliyor.
Ç.K: Karşılıklı olarak çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Şahsen profesyonel yönetmenle de çalıştım. Rozi ve Eti çok farklılar. Bizleri pozitif yönde motive etmekte ustalar.
B.S: Aynı zamanda almakta oldukları eğitimi bizlerle de paylaşıyorlar. Birbirimizden pozitif olarak etkileniyoruz. Tüm eğlencenin ve keyfin yanı sıra çok ciddi bir sorumluluk, bir aidiyet ve disiplin var. Tabii ki hakkettiğimiz zamanlarda azar da işitiyoruz. Ancak hep daha iyi olma adına olumlu azarlar.
R.L: Oyuncu olarak bir rolü üzerine giymek için çok çalışırsın, çaba sarf edersin. Yönetmenin küçücük bir müdahalesi o rolü anında özümsemenizi sağlar. Bu konuda da çok yetenekliler.
Hangi kriterlere göre oyuncu seçimi yapıyorsunuz?
R.A: Ana kadromuz her zaman aynı. Onların yanına her sene yeni arkadaşlar eklemek için bir seçme günü düzenliyoruz. İnanın toplumumuzda sahneye ilgi çok büyük. Elbette herkese bu imkanı sağlayamıyoruz. Eksik olan oyuncuları tamamlamak için ekibe uyum sağlayabilecek doğru insanı seçmeye özen gösteriyoruz. Oyunculuğu eksik olsa bile bu ruhu taşıyan kimseyi geri çevirmiyoruz. Gerekirse yeni bir rol bile ekleyebiliyoruz.
Tekst yani oyunun konusu nasıl ortaya çıkıyor?
R.A: Bir dönem, yani fikir aşamasında sürekli beyin jimnastiği yapıyoruz, tartışıyoruz. O dönem korkunç bir fırtına, karmaşa, telefon trafiği yaşanıyor. Herkesin fikirleri, sözleri, cümleleri birikiyor ve bardak dolduğu zaman işimizi yarılamış oluyoruz. Sonrasında iki hafta gibi çok kısa bir sürede yazıya dökerek oyunun tekstini tamamlıyoruz.
E.Z: Şunu da belirtmemiz gerekir ki; hayatın getirdiği tüm sıkıntılara rağmen derneğimizde çok mutluyuz. Başkanlarımızın desteğine, sağladıkları imkanlara, bize duydukları güvene, inançlarına çok teşekkür ederiz. Kulis görevlileri ve sahne amirleri en büyük destekçilerimiz. Üzerimizden büyük bir yük alıyorlar. Onlar, gerçekten görünmez kahramanlar.
Son sözü Hanımlar Kolu Başkanı Viket Bahar’dan alalım:
Birbirlerine çok bağlı harika bir ekibe sahibiz. İşlerinden, okullarından, derslerinden fedakarlık yaparak hiçbir provayı aksatmıyorlar. Onlara elimizden geldiğince huzurlu bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Hepsine teker teker teşekkür ediyorum.