Son haftalarda, medyada hemen her gün “Vicdan” filmiyle ilgili bir habere rastlıyoruz. “Filmekimi” telaşıyla bu filmin eleştirisini yapamadık. Bu yazımızda, sinema eleştirmenlerinin yarısının göklere çıkardığı, diğer yarısının yerin dibine batırdığı “Vicdan”ın bu yönüne değineceğiz.
Klasik bir “karı-koca-metres” üçgeni etrafında dönen konusuyla “Vicdan”, Georges-Henri Clouzot’nun başyapıtı “Les Diaboliques”i akla getiriyor. Aynı erkeğin koynuna giren iki kadın, saçsaça baş başa kavga etmek yerine, güçlerini birleştirip ihanete uğramanın intikamını almaya çalışırlar. Uçkuruna sahip olamayan erkek, eski sevgililerinden biri ile evlenip, diğerini metresi yapar. İhanete uğrayan iki kadın, güçlerini birleştirip “topunun köküne kibrit çakılası” erkek milletinden intikam alırlar.
Hastalıklı bir aşkın frenlenemez bir tutkunun bir insanın hayatını nasıl mahvettiğini, Zeki Demirkubuz “Kader”de görkemli bir şekilde gözlerimize sermişti. Yaşamın kıyısındaki insanların tüyler ürperten bir tutku ve saplantının öyküsü olan “Kader”, ne kadar gerçekçi ve inandırcı duruyorsa, benzer konulu “Vicdan” o derece gerçekçi olmaktan uzak.
Hergün halter çalışan, üçgen vücutlu, sırtında koca dövmeleri olan kaç tuğla-kiremit fabrikası işçisi var?
Bir düğünde, karşılıklı göbek atarken, dünyayı umursamayıp birbirlerine adeta ilanı aşk eden kaç lezbiyen fabrika işçisi var? Pavyonda tanıştığı, imam nikahıyla evlendiği karısını tesettüre sokup türban giydiren kaç erkek var? Metresiyle sevişirken karısı tarafından basılan kaç fabrika işçisi karısına “sen de gel” der?
30 yıllık sinema kariyerine, içlerinde “Bereketli Topraklar Üzerine” gibi bir başyapıtın da bulunduğu, 10 film sığdıran Erdem Kıral, “Vicdan”da 2 kadın ana karakterine ağırlık vermiş, erkeğin dünyasını eğilmeyi es geçmiş.
Diyaloglara çok az yer veren, az konuşan bir senaryoyu görüntülerle anlatmayı, oyuncularına doğaçlama şansı tanımayı tercih etmiş. Klasik bir aşk üçgeni içindeki alt sınıflara ait bir tutku öyküsünden gerçekçi bir melodram çıkardığını söyleyen eleştirmenler çıktı.
Bir diğeri, uzun planlardan oluşan, sakin, durağan anlatımını, Tarkovski’nin, Angelopoulos’a layık olduğunu, kendini yenilemeyi bilen Erden Kıral’ın şaşırtıcı bir ustalığı hatta virtüozluğa ulaştığını iddia etmiş.
Kalabalık sahneleri yönetmedeki becerisinin altını çizen bir eleştirmen, sevişme sahnelerinin sinemamızda az görülmüş zevkli bir erotizme ulaştığını söylemiş. Bir diğeri Demirkubuz’un “Kader” ve “Masumiyet”i varken, “Vicdan”a gerek varmıydı diye sormuş.
Eleştirmenlerin üzerinde birleştiği ender noktalar, Zülfü Livaneli’nin seviyeli müziği, görüntünün kalitesi ve Nurgül Yeşilçay, Tülin Özer ve Murat Han’dan oluşan oyuncu kadrosunun başarısı.