Müzik yaptığı heryerde kendini evinde hissedecek kadar sanatına tutkuyla bağlı bir müzisyen Natalie Clein… İstanbul’da da Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile 18 ve 19 Şubat günlerinde verdiği konserlerle yine “evindeydi” Clein
Rina ALTARAS
Bütçeyi denk hale getirmek üzere sayılarla boğuşarak geçen üç büçük saatin ardından saat 20:30 sularında Tünel’deki Richmond Oteli’ne doğru yol alıyorum, ilk defa Taksim-Şişhane metro hattını kullanarak (kesinlikle tavsiye edilir!)...Bu haftaki söyleşi konuğum zamanının harika çocuğu, genç yaşında dünya çapında bir çellist: Natalie Clein.
1977 İngiltere doğumlu Clein, Hollandalı profesyonel kemancı anneyle, İngiliz babanın tek kızı. Evinden hiç müzik eksilmeyen Natalie, müziğe 4 yaşında annesinin önderliğinde kemanla başladı. Ancak bu aletle yıldızı hiç barışmadı. Natalie çok açık olarak söylemese de bunun arkasında yatan asıl sebep annesinin hocası olması...Duruma uyanan baba Clein, Natalie 6-7 yaşlarındayken eve küçük bir çelloyla geldi ve o gün Natalie’nin hayatı değişti. Büyük bir tutkuyla bağlandığı bu aletle çok önemli başarılara imza attı.
İstisnai müzikalitesi Natalie Clein’a aralarında 2005 yılının Genç Britanyalı İcracısı olarak “Classical Brit” Ödülü ve 2003 Kronberg Academie’de Ingrid zu Solms Kultur Preis’ın da bulunduğu çok sayıda saygın ödül kazandırdı. Ayrıca 1994’te (16 yaşındayken) BBC tarafından Yılın Genç Müzisyeni seçildi; aynı yıl Varşova’da düzenlenen Eurovision Genç Müzisyenler Yarışması’nı kazanan ilk Britanyalı oldu. Daha Viyana’da Heinrich Schiff ile çalışmalarını tamamlamadan Kraliyet Müzik Koleji tarafından kendisine Kraliçe Elizabeth Ana Kraliçe Bursu verildi.
İlk konçerto performansını Ağustos 1997’de BBC Proms’da sergileyen Clein, Londra Filarmoni, Kraliyet Filarmoni, Birmingham Şehir Senfoni Orkestrası, Bournemouth Senfoni, Philharmonia, Kraliyet İskoç Ulusal Orkestrası, Halle ve BBC orkestraları gibi ülkenin önde gelen pek çok orkestrasının eşliğinde solist olarak sahneye çıktı.
Clein, EMI Classics’in sözleşmeli sanatçısı. İlk albümü Brahms’ın viyolonsel sonatlarını ve Charles Owen’la birlikte çaldığı Schubert’in Arpeggione sonatını içeriyordu ve Ekim 2004’te piyasaya çıktı. Sonrasında yine Charles Owen’la birlikte “The Romantic Cello” albümünü yayınladı; bu çalışmada Rahmaninov’un sonatlarını ve Chopin’in sonat ile polonaise’ini yorumladı. Kraliyet Liverpool Filarmoni Orkestrası ve Vernon Handley ile Elgar’ın viyolonsel konçertosunu icra ettiği son albümü ise Eylül 2007’de çıktı.
Bugünlerde müzikal yaklaşımınızda nelerden etkileniyorsunuz?
Edebiyatı çok seviyorum ve çok okuyorum. Dünyaya birşeyler katmaya çalışan pozitif enerjili insanlar benim için çok önemli. İnsanlar arasındaki etkileşim, hele müzik yaparken, sonucu doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biri.
Aklınızda eğitmenlik var mı?
Evet. Hâlihazırda Royal College of Music’te ustalık sınıfları veriyorum. Önümüzdeki sonbaharda da 18-20 yaş arası birkaç öğrenciyle çalışmaya başlayacağım. Bunun dışında küçüklerin müzik eğitimini çok önemsiyorum. Buraya gelmeden dört gün önce 20 küçük çellistle birlikte kamptaydım. Onlarla çello tekniği üzerine konuştuk, beraber doğaçlama yaptık. Bunlar benim için çok önemli, çünkü küçük çocuklar için yeterince müzik yok. Ayrıca genç insanların enerjisi beni çok mutlu ediyor.
İstanbul’u çok sevdiğinizi söylediniz, neden?
İstanbul benim favori şehirlerimden. Avrupa ve Asya’nın, doğu ve batının harika bir karışımı, her iki dünyadan da çok yoğun etkiler var. Burası bana çok açık, liberal bir yer gibi geliyor. En azından benim duygum bu yönde ve umarım bu böyle kalır.
Kendinizi nerede evde hissediyorsunuz?
Müzisyenlerle iyi müzik yaparken kendimi evde hissediyorum. Sıcakkanlı, açık, sevecen insanlarla kendimi evde hissediyorum. Benim için ev kesinlikle mekanla değil insanlarla tanımlanan bir olgu.