Ayn Rand, pek çok otorite tarafından yirminci yüzyılın en önemli düşünürleri arasında sayılmakta. Özellikle objektivizm felsefesiyle tanınan yazar, “Bencilliğin Erdemi” adlı yapıtında, bencillik kavramını ele almakta. Rand’a göre, “kendi çıkarını düşünmek” ahlaki bir varoluşun özü
David Ojalvo
- İnsanın değerlere ihtiyacı var mıdır, şayet varsa insanoğlu onlarsız neden yaşayamaz?
- Etik sübjektif bir lüks müdür, yoksa objektif bir gerçeklik midir?
- Kişi aşağıdaki durumlarda olan bir adama yardım etmek için kendi hayatını tehlikeye atmalı mıdır?
a) boğulan
b) ateş ortasında mahsur kalan
c) hızla giden bir kamyonun önünde kalan
d) bir uçurumda asılı duran
- İki kişinin aynı işe başvurduğunu varsayın. Bunlardan biri sadece işe alınacaktır. Bu çıkar çatışmasına bir örnek midir ve bir kişinin çıkarı diğerinin çıkarının feda edilmesi pahasına başarılmakta değil midir?
- “Herkes gerçekten yapmak istediğini yapmaktadır, öyle olmasaydı yapmazdı” veya “Hiç kimse gerçekten kendini feda etmemektedir. Her amaçlı hareket, yapanın istediği bir değer veya amaç ile motive edildiğinden, kişi ister farkında olsun ister olmasın, daima bencilce davranır.” Bu iki cümleden hareketle soru şu: herkes bencil değil midir?
Bu beş soru ve daha fazlasının yanıtlarını Ayn Rand, “Bencilliğin Erdemi (The Virtue of Selfishness)” adlı kitabında tartışmakta.
Ayn Rand kimdir?
Ayn Rand (1905-1982), Rus-Amerikan bir yazar, filozof ve oyun yazarıdır. Rand, “Objektivizm” denilen felsefi sistem kurucusu olarak tanınır.
Rand, St. Petersburg Rusya’da doğdu. Yahudi bir ailenin üç kızının en büyüğüydü. Ailesi agnostik ve dine karşı ilgisizdi. Babası bir kimyager ve başarılı bir eczacı olduğundan ötürü, Yahudi Yerleşim Bölgesi’nin dışında yaşayabilmeye hak kazandı. 1917 Rus İhtilali’nde Bolşevikler Parti’nin yükselmesiyle, aile hayatı parçalandı. Leningrad Üniversitesi’nde sosyal pedagoji bölümünde tarih, felsefe, filoloji ve hukuk okudu. Edmond Rostand, Friedrich Schiller ve Fyodor Dostoyevski başlıca okuduğu yazarlardı ve özellikle Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı yapıtından etkilendi. Aristoteles’i gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak kabul etti. 1924’te mezun olduktan sonra Sinema Sanatları Enstitüsü’nde oyun yazarlığı eğitimi aldı.
1925’in sonlarında Amerika’daki akrabalarını ziyaret edebilmek için vize aldı. New York’ geldiğinde 21 yaşındaydı ve bu şehir 1951’den itibaren onun evi oldu. Chicago’da kısa bir zaman kaldıktan sonra, Sovyetler Birliği’ne dönmeme kararı alarak, senarist olabilmek amacıyla Hollywood’a gitti. Hollywood’da küçük işler aldı ve ancak temel giderlerini karşılayabildi. Yönetmen Cecil B. DeMille’in “The King of Kings” adlı filminde çalışma şansını yakaladı ve orada elli yıl evli kalacağı Frank O’Connor ile tanıştı. Rand, 1931’de Amerikan vatandaşı oldu.
1932’de “Red Pawn” adlı senaryosu ile başarıyı yakaladı. 1936’de yarı otobiyografik bir eser olan “We the Living (Biz Yaşayanlar)”i, 1938’de “Anthem (Ben)”i yayımladı. Rand’a esas başarı ve ünü getiren çalışması ise 1943’de yayımlanan “The Fountainhead (Hayatın Kaynağı)” adlı romanı idi. En büyük eseri ise 1957’de çıkan “Atlas Shrugged (Atlas Vazgeçti)” oldu. Kitap, objektif felsefeyi en iyi ve bütün şekliyle anlattığı romanıdır.
Nathaniel Branden, Alan Greenspan, Leonard Peikoff ile birlikte 1950’lilerden itibaren objektivist hareketi başlattı.
Objektivizm ve
“Bencilliğin Erdemi”
Ayn Rand’ın politik görüşleri, hem teorik çalışmalarına hem de romanlarına yansıdı. Bireyselliği, laissez-faire kapitalizmini, anayasal güvencede olan yaşam hakkını, özgürlüğü ve mülkiyet anlayışını ön plana çıkarttı. Faşizm, komünizm, kolektivizm ve statizme katı bir biçimde karşı çıktı. Düşünceleri ve felsefe çalışmaları çelişkili olsa da çalışılmış, felsefesi filozof akademisyenlerce büyük ölçüde kabul görmemiştir.
Plato Yayınları’ndan Nejdet Kandemir’ce dilimize kazandırılan “Bencilliğin Erdemi” adlı kitapta Ayn Rand’ın 1962-1964 yıllarında Objektivist Newsletter’de yayımlanmış denemeleri biraraya getirildi. Kitapta yer alan metinlerin 14’ü Ayn Rand’a, beşi ise psikoterapist Nathaniel Branden’e ait.
Kitabın sunuşunda, popüler kullanımıyla “bencillik” kelimesinin, kötülükle eş anlamlı tutulduğunu dile getiren Rand, okura objektivist felsefesinin penceresinden farklı bir bakış açısı kazandırmakta. Zira “bencillik” kelimesinin tam anlamı ve sözcük tanımı “kişinin kendi çıkarıyla ilgilenmesi”dir. Objektivist etik bu kavramı en doğrudan ve saf anlamında kullanmaktadır. “Bencilliğe saldırı, insanın kendisine olan saygısına yapılan bir saldırı demektir ve birini teslim etmek, diğerini de teslim etmektir” der Ayn Rand.
Kitapta “Objektivist Etik”in ne olduğu ilk bölümde aktarılıyor. Ardından “Herkes Bencil Değil midir?”, “İnsan Hakları”, “Zevk Almanın Psikolojisi”, “Irkçılık” gibi konular ele alınıyor.
“Ayn Rand’ı Hatırlamak” başlıklı makalesinde, “Farklı görülebilen birey, Rand’a göre yaratıcı birey’dir ve başlangıcından günümüze dünyada insanlık açısından kayda değer ne varsa, hepsi yaratıcı bireyin eseridir. Ama bu yaratıcı birey, insanlığın tarihi boyunca kitle psikolojisinden kaynaklanma sıradanlığı hep bir hasım olarak karşısında bulmuş ve kendini yerleşik kılmak isteyen hiçbir toplumsal düzen ya da sistem, hayatı hep farklı görmekten yana olan, eleştirel düşünce sahibi yaratıcı ile barışık olmamıştır” cümleleriyle Ayn Rand’ın felsefesini ele alıyor Ahmet Cemal (Cumhuriyet, 1 Ocak 2009) ve Rand’ın “Atlas Vazgeçti” ile, “20. ywüzyılın ortalarında 21. yüzyılın romanını yazdığını” dile getiriyor. “Bencilliği Erdemi” adlı eserde sıkça “Atlas Vazgeçti”ye atıfta bulunuluyor ve Rand’ın düşünceleri kısa denemeler halinde okurla buluşuyor.
Kitaptan alıntılar
Ayn Rand’ın felsefini tanımak için, yazarın romanlarını okumak iyi bir başlangıç olabilir. On dokuz farklı denemeden oluşan “Bencilliğin Erdemi” de, akıcı bir dilde çevrilmiş, çeşitli örneklerle, rahatlıkla okunulabilecek nitelikte.
Ayn Rand (AR) ve Nathaniel Branden’den (NB) bazı alıntılar:
“Sevmek değer vermektir. Sadece akılcı ve bencil, kendine saygısı olan bir kişi sevebilir – çünkü o sağlam, tutarlı, tavizsiz, ihanet edilmemiş değerlere sahip olan tek kişidir. Kendisine değer vermeyen bir kişi hiçbir şeye veya hiçbir kimseye değer veremez. (AR)”
“Sevgi ve arkadaşlık tamamen kişisel, bencil değerlerdir. (...) Kişi, sevdiği kişinin sırf mevcudiyetinden dolayı kişisel, bencil bir zevk duyar. Kişinin sevgide aradığı, ondan çıkardığı ve kazandığı şey kendi kişisel, bencil mutluluğudur. (AR)”
“Geniş anlamda insanın yaşamdan zevk almasını sağlayan beş (birbiriyle bağlantılı) alan vardır: üretken iş, insani ilişkiler, eğlence, sanat, seks. (NB)”
“İnsanın kendisine sunabileceği çeşitli zevkler arasında en muhteşem olanı gururdur – kendi başarılarından ve kendi karakterinin yarattıklarından aldığı hazdır. Kişinin bir başka insanın karakteri ve başarılarından aldığı zevk hayranlıktır. Bu iki kavramın (gurur ve hayranlık) birleşmesinin en yüksek ifadesi romantik aşktır. Onun kutlaması ise, sekstir. (NB)”
“Herhangi bir şey ‘gri’ olarak tanımlanmadan önce siyah ve beyazın ne olduğu bilinmelidir. Ahlâk alanında bu, kişinin ilk olarak neyin iyi, neyin kötü olduğunu anlaması anlamına gelmektedir. Ve bir insan, bir alternatifin iyi, diğerinin kötü olduğunu bilirse, bir karışımı tercih etmesinin gereği kalmaz. Kişinin kötü olarak bildiği bir şeyin herhangi bir miktarını tercih etmesinin hiçbir gerekçesi olamaz.” (AR)”
“Bilim, sadece, insan hayatını ilerlettiği, zenginleştirdiği ve koruduğu için bir değerdir. Bu anlam dışında bir değere sahip değildir. Bu anlam dışında hiçbir şey bir değere sahip değildir. Ve ‘insan hayatı’ münferit insanların tek, spesifik, alternatifi olmayan hayatları anlamına gelir. (AR)”
“Hükümet, insanları suçlulardan korumak için kurulmuştur ve anayasa, insanı hükümetten korumak için yazılmıştır. (AR)”
“Yeryüzündeki en küçük azınlık bireydir. (AR)”
“Irkçılık kolektifçiliğin en aşağı, en ilkel şeklidir. (...) Kişinin erdemlerini onun ırk orijinine atfetmek, kişinin, erdemlerin nasıl kazanıldığına dair hiçbir bilgiye sahip olmadığını ve çoğu kez de, bu erdemleri kazanamadığını itiraf etmesidir. (AR)”
Ayn Rand, çalışmalarında bireyselliği, ‘laissez-faire’ kapitalizmini, anayasal
güvencede olan yaşam hakkını, özgürlüğü ve mülkiyet anlayışını ön plana çıkardı.
Faşizm, komünizm, kolektivizm ve statizme katı bir biçimde karşı çıktı