dış basından > Tümüyle cazibe ve mutluluk

Dünya
11 Mart 2009 Çarşamba

Görünürde hala “dinleme modunda” olan yeni bir başkanın temsilcisi sıfatıyla dışişleri bakanı olarak Ortadoğu’daki ilk salına salına yürüyüşünde Hillary Clinton, ete kemiğe bürünmüş politesse’di.  Bununla birlikte bölge insanları, Amerikan siyasetinin Barack Obama yönetiminde, yalnız İsrail ve Filistinlilere karşı değil, Suriye ve İran’a karşı da nasıl olacağının ipuçlarını bulmak ümidiyle ziyaretçilerini dikkatlice dinlediler. Sonuçta Hillary Clinton, değişik dinleyicilerinin bakış açılarına bağlı olarak güven verici, ümit kırıcı veya endişelendirici olurken hem değişimin, hem de sürekliliğin izlerini sergiledi.

İsrailliler ve Filistinliler için mesaj, değişimden ziyade süreklilikti. Hillary Clinton, İsrail ile Hamas arasındaki son savaşta aldığı darbeleri iyileştirebilmesi için Gazze’ye yardım etmek istiyor. Bu nedenle Mısır’ın tatil yöresi Şarm el-Şeyh’te, dört buçuk milyar dolar yardım vaadi elde edilen uluslararası bir toplantıya katıldı. Fakat şimdilik, İsrail’in son saldırısına rağmen Gazze’yi hala kontrolu altında bulunduran İslamcı Hamasla değil, sadece Mahmud Abbas ve Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi ile görüşmeye kararlıymış gibi gözüküyor. Amerika, eğer Hamas görüşmek istiyorsa sadece Amerika tarafından değil, BM tarafından da belirlenmiş İsrail’i tanıması, şiddeti reddetmesi FKÖ tarafından imzalanmış önceki anlaşmaları kabul etmesi gerektiğini söylemeye devam ediyor.

İsrail’in kulaklarına hoş müzik? Sadece belli bir noktaya kadar. Çünkü Mısırlılar, Abbas’in El Fetih hareketi ile Hamas’ı gelecek hafta içinde iktidarı paylaşma görüşmelerine ikna etmeye çalışıyor ve bu girişim başarılı olursa dünyanın geri kalanının ilişki kurabileceği bir Filistin hükümeti ortaya çıkarabilir. Gazze Savaşı’ndan beri başta Avrupa olmak üzere diplomatik çevrelerde, bütün gerekli şartları kabullenmese bile Hamasla uzlaşı çağrısı yapan sesler arttı. Ve Hillary Clinton ziyaretini, Netanyahu’nun Likud Partisi önderliğinde gelecek olan yeni hükümete açıkça, Hamas’tan uzak durmak istiyorsa İsrail’in Abbas ile daha sıkı bir işbirliğine girmesi gerektiğini anlatmak için kullandı. Clinton 4 Mart’ta Ramallah’ta Filistin başkanı ile yaptığı bir toplantıdan, Kudüs’te Filistinlilerin evlerini yıktığı için İsrail’e yönelik sert bir azarlama ile çıktı (fakat İsrail’in Batı Şeria’daki genel yerleşim politikasına karşı alenen değil).

Netanyahu’nun bakış açısından daha kötüsü, yeni Amerikan yönetiminin, George Bush tarafından “kötülük ekseni”nin iki ülkesi olarak görülen, fakat şimdi yumruklarını açmaları halinde diplomatik “ilişki” hedefi olan Suriye ve İran’a el uzatmadaki kesin kararlılığı olabilir. Bu gezi esnasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Clinton’un Suriye’ye en üst düzey Amerikan delegasyonu göndereceğini açıkladı.  Bu, Amerikan-İsrail ilişkilerinde sıkıntıya işaret eder. Savunma kurumları dâhil birçok İsrailli Suriye ile barış düşüncesini desteklese de, Netanyahu bunun için kaçınılmaz bedel olan 1967’de ele geçirilmiş Golan Tepeleri’nin iade edilmesine yüzünü çevirmiş bulunuyor.

Şimdiye kadar Amerika’nın İran’a yaklaşımı ihtiyatlıydı. Clinton, İran’ın Arap meselelerinden uzak durmasını isteyen bölge liderleri korosuna katıldı. Bu hafta sızan haberlere göre, Obama Rusya Başkanı Dimitri Medvedev’e bir mektup gönderek, İran kaynaklı nükleer bir tehditin azalması halinde, Amerika’nın da, Doğu Avrupa’ya füze sistemi kurma ihtiyacının azaltacağını yazdı. Bu, Rusya’yı İran’a daha sıkı ekonomik ambargolar uygulamaya ikna etmek için bir girişim gibi gözüküyor. Bu aynı zamanda, İranlıların Obama’nın gündeme getirdiği ‘görüşme’ meselesine sıcak bakmaması durumunda, Obama’nın sallamaya niyetli olduğu ‘sopa’. İsrail, İran’ın Amerika ile sadece nükleer silahlarını geliştirmek için zaman kazanmak amacıyla görüşeceğini iddia ediyor.

Hillary Clinton, İsrail’in iç siyasetinden uzak durmaya dikkat etti. Netanyahu’nun koalisyon kurma çalışmalarının sonunda ortaya çıkacak her hükümetle sıkı ilişkiler içinde çalışacağını taahhüt etti. Fakat Amerika’nın, iki devletli çözüme bağlılığını kuvvetli bir şekilde tekrarladı. Bu, inatçılığı geniş tabanlı bir hükümet kurmasına engel olabilecek olsa da, Netanyahu’nun vurdumduymazca desteklemeyi reddettiği bir fikir.

Merkez Kadima Partisi’ni de kapsayacak geniş tabanlı bir hükümet kurma teklifi Livni tarafından ikinci kere reddedilen Netanyahu, şimdi de savunma bakanlığında kalma azrusunu gizlemeyen İşçi Partisi lideri Ehud Barak’a kur yapıyor. Fakat Kadima ve İşçi Partileri’ndeki pek çok kişi, önerdiği sadece “ekonomik barış” yerine, bir Filistin Devleti’ne ihtiyaç olduğunu kabul etmedikçe, Netanyahu ile ilişkerinin olmasını istemiyor. Clinton gezisi sırasında İsrail’in özel bir dost olarak kalacağı fikrini zedeleyecek hiç bişey söylemedi. Fakat Amerika ile ilişkilerde Gazze, yerleşimler, Suriye ve İran’la münasebetler konularında artık ileride daha dikenli bir yol yatıyor olabilir. 

Economist, 5 Mart 2009