Hafta başında, ülkemizde 1.80’in üzerine yükselen Dolar/TL paritesinin satış baskısı ile birlikte 1.6850’ye kadar gevşemesi, yurt dışında ise Bank of America ve Citibank Genel Müdürleri’nin 2009 yılına kârlı başladıklarını açıklamaları piyasaların toparlanmasında önemli rol oynadı. Yine de pozitif hava yerini belirsizliğe bırakabilir
Geçtiğimiz hafta yurt dışında beklediğim olumlu tepkinin gerçekleştiğini söyleyebilirim. Buna rağmen düşüşe fazla tepki göstermeyen IMKB’nin yükselişe de beklendiği kadar tepki göstermediğini belirtmekte yarar görüyorum. Ancak hafta başında 1.80’in üzerine çıkan Dolar/TL’nin yükselen satış baskısı ile birlikte Cuma günü 1.6850’ye kadar gevşemesi de haftanın önemli gelişmelerinden biri olarak göze çarptı. Yurt dışında ise Bank of America ve Citibank Genel Müdürleri’nin 2009 yılına kârlı başladıklarını açıklamaları piyasaların toparlanmasında önemli rol oynadı.
İki hafta önce piyasaların olumsuz gelişmelere fazla tapki göstermediğini belirtmiştik. Bu gelişmeler sonrasında piyaslarda yukarı yönlü bir hareket olma ihtimalinin arttığını da yazımda dile getirmiştim. Bu beklenti Pazartesi günü Citibank Genel Müdürü Vikram Pandit’in çalışanlarına yazdığı bir yazı ile birlikte tetiklendi. Pandit, yazısında Citibank’ın 2009 yılına oldukça iyi başladığını ve ilk iki ayda kâr ettiklerini belirtti. Salı günü Bank of America Genel Müdürü Ken Lewis’in durumlarının iyi olduğunu ve kriz derinleşmeden alınan Merrill Lynch ve mortgage şirketi Countrywide’ın 2009 yılının yıldızları olacağını söylemesi finansal hisseleri oldukça olumlu etkiledi. Hafta sonu yapılan G-20 toplantısında şu anda önemli gündem maddesinin ekonominin düzelmesi olduğunun belirtilmesi ve ardından şirket bilançolarında bulunan kötü varlıkların bir an evvel elden çıkarılması gerektiğinin hep bir ağızdan dile getirilmesi piyasalara güven verdi. General Motors’un bu ay içinde nakit istemeyeceğinin belirtilmesi de yatırımcıları bu şirketler açısından güven tazeleyen bir başka gelişme oldu. Buna rağmen yurt dışı piyasaların dip yaptığı en düşük seviyesinden yaklaşık yüzde on beş yükseldiğini belirtmekte yarar görüyorum. “Ayı rallisi” diye nitelendirilen bu yükseliş düşüş trendinde bulunan grafiklerde geçici bir yükseliş dönemi olarak yorumlanır. Bu yükselişlerin miktarları bazen yüzde 40-50 düzeylerine kadar çıksa da genelde yüzde 20-25 civarlarında bu rallilerin son bulduğunu gözlemleyebiliriz. Dolayısıyla şu anda yaşadığımız yükselişin gerçek sebeplere dayanmadığını ve ancak dünya ekonomilerini rahatlatacak gelişmeler ile birlikte dibi bulduğumuzu söyleyebiliriz.
Yurt içi piyasada ise garip bir durum söz konusu. Geçen hafta piyasaların yükselişine sebep olacak yabancı alımlarından yoksun bir hafta olarak göze battı. Yatırımcıların alış tarafına geçtiği zamanlarda yurt içi spekülatörlerden yoğun satış baskısı yediklerini gözlemledik. Bu da yurt içi piyasaya olan güvenin azalmasına sebep oldu ve uzun vadeli yatırımcıların bile piyasaya girmeye tereddüt ettiği bir duruma dönüştü. Dolar/TL kuruna baktığımızda ise yabancıların yoğun alış baskısı ile kurların 1.8000’in üzerine çıktığını gözlemledik. Ancak piyasanın olumluya dönmesi ve alınan dolarların yurt içi oyuncuların talep görmemesi sonucu satış baskısının da alış baskısı gibi artarak devam etmesine yol açtı. Bu hareketle birlikte TCMB’nin döviz satış ihalesine başlaması ve sözlü olarak kurun yukarı çıkması durumunda dövize müdahele edebileceğini açıklaması yukarı yönlü hareketleri kısıtlaya bir gelişme oldu. Perşembe günü ise IMF anlaşması hakkında gelişmeler piyasaya damgasını vurdu. IMF yetkilileri Türkiye’nin istediği şartlara uygun bir anlaşma yapabilme ihtimallerinin olduğunu ve Türkiye’yi anlaşma yapmak için davet etmelerini beklediklerini dile getirdi. Bu gelişme yurt içi yatırımcıları kısa vadede rahatlatsa da anlaşmanın seçim sonrasında yapılmasını bekliyorum.
Sonuç olarak, olumlu bir haftanın ardından piyasalarda daha dikkatli olmamız gerekiyor. Bana göre pozitif hava yakın gelecekte yerini belirsizliğe bırakabilir. Ancak pozitif havanın devam etmesi durumunda kurların oldukça gevşemesini, borsadaki tutukluğun azalması durumunda ise IMKB-100 endeksinin 24,000’in üzerine atması muhtemel gözüküyor.
Ayrıca Türkiye’de Pazartesi açıklanan işsizlik rakamlarına dikkat çekmek istiyorum. Kasım, Aralık ve Ocak aylarını kapsayan üç aylık dönemin işsizlik ortalaması yüzde 13.6 olarak gerçekleşti. Bu yüzde şu ana kadar açıklanan kayıtlı en yüksek işsizlik oranı oldu. Ekonomistler resesyonun devam etmesi durumunda bu oranın yüzde 15-17 arasına yükselebileceğini belirtiyor. Sonuç olarak işsizlik verilerinin kötüleştiği gözlemlendiğinde Türkiye’deki ekonomik koşulların giderek bozulduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.