Bugün Maradona’nın veliahtı olarak yeşil sahalarda fırtınalar estiren Barcelona’nın yıldızı Lionel Messi, zorlu ve sıkıntılı bir çocukluğun ardından başarıyı göğüsledi
Selim ÇİPRUT
Geçen sene tatil için Barcelona’ya gitmiştim. Bizim Akdeniz kentlerine benzeyen bir kentte, beni içine çeken başka bir şeyler vardı. Çocukluğumdan beri hayranlığını duyduğum bir takımın şehriydi burası. Yolda yürürken bir BARÇA STORE gördüm. Eşimi geride bırakarak oraya koştum. Barcelona formalarına hayranlıkla baktım. Zaten yola çıkmadan evvel hangi formayı alacağıma karar vermiştim. Hemen o formayı elime aldım. Dikkatimi çeken aldığım formada ismi yazılan futbolcu ile diğer formalarda isimleri yazılı futbolcular arasında 5 Euro’luk bir fark olmasıydı. Kasaya gittim ve üşenmeden sordum, “Bu neden 5 Euro pahalı?” Kasiyer bozuk bir İngilizceyle ama samimi bir şekilde, “Bu Messi’nin forması da ondan.” Konu Messi ise 5 Euro’nun bahsi mi olurdu.
Maradona’dan sonra veliaht olarak bir sürü isim yazılıp çizilmişti, Ariel Ortega, Marcello Gallardo, Javier Saviola… Ama gelin görün ki, bu isimleri ortaya atanların tamamı yanıldılar. Maradona’nın müzeden alınan 10 numaralı formasını ilk giyen kişi Ariel Ortega oldu. Ülkemizde de forma giyen bu futbolcunun başına gelenleri bilmeyen yoktur sanırım. Gallardo kayboldu, Saviola ise kendisine güvenenleri hayal kırıklığına uğrattı. Fakat yeni Maradona ne zaman çıkacak, ne zaman kendini gösterecek derlerken, ortaya ufak tefek, çelimsiz bir çocuk çıktı. Sokakta yürüdüğünde, “Bu çocuk Maradona’nın veliahtı” deseler, dakikalarca gülüp krize girme riski bile taşıyabilirdiniz. Bu çelimsiz ufaklığın adı Lionel Messi idi. Ve bu yeteneği basın değil, bu sefer yaşayan efsane Maradona kendi veliahdı ilan etmişti. Şimdi onu sahalarda rüzgâr estirirken izlemek gayet zevkli ve büyüleyici.
Onun hakkında bilmediğimiz bir sürü şey var. Bu günlere gelene kadar yaşadığı dertler… Hani derler ya her fırtınadan sonra mutlaka güneş açar, Messi kasırgalar yaşadı…
Eğer onu Barcelona’nın Arjantin’den bulup, İspanya’ya getirdiğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Lionel Messi, 24 Haziran 1987’de Rosario’da dünyaya geldi. Ailesi son derece fakirdi. Fakirlikten öte, ailesinin en büyük sıkıntısı oğulları Lionel’in hasta olmasıydı. Tedavisi ve bakımı için uzman doktorlar gerekiyordu. Ailesinin bunu karşılamaya gücü yoktu. Bu masraf neredeyse ayda 1500 dolar civarıydı. Baba Messi’nin bu parayı Arjantin’de kazanması imkânsızdı, bunun sebeple tek çıkar yolları İspanya’ya gitmekti.
Messi’nin hormonsal bozuklukları vardı. Akranlarının aksine gelişemiyordu, büyüyemiyordu. Ama bu hastalığın onun futbol oynamasına engeli yoktu.
Grandoli’de futbola başladı. Beş yaşında olmasına rağmen, kulaktan kulağa onun yetenekleri bütün Arjantin’de yayılmıştı bile. Newell’s Old Boy onu kadrosuna dâhil etmekte gecikmedi. Her Arjantinli efsanenin olduğu gibi onun da yolunun mutlaka River Plate ya da Boca Juniors’tan geçmesi gerekiyordu. River, onu denemelere çıkarttı. Artık vakit gelmişti, bir an evvel İspanya’ya gidip tedavi olmalıydı. Böyle bir zamanda futbola sırtını dönmek zorundaydı ve o da öyle yaptı.
İspanya’ya ayak bastığında henüz 13 yaşındaydı. Tedavi olurken, futbolu bir kenara bırakmadı. Çeşitli altyapılarda şansını denedi. Barcelona’nın yetenek avcılarının onu keşfetmeleri bu vesile ile zor olmadı. Ve Messi Barça’nın yolunu tuttu.
Rezerv ligde boy gösterdi.16 yaşındayken Rijkaard’dan onu A takıma alması rica edilmişti. Hollandalı teknik adam neyin ne zaman olacağını iyi bilenlerdendi. Porto ile Nou Camp’ta yapılan hazırlık maçında forma giydi. İzleyiciler dâhil olmak üzere kimse onu tanımıyordu. Oyuna sonradan girdi ve girdikten kısa bir süre sonrada golünü attı. Barça tarihine gol atan en genç futbolcu olarak geçti: 17 yaşındaydı. Nou Camp’ta o gün Messi kasırgası başlamıştı. U-20 de Arjantin dünya şampiyonu olduğunda, turnuvanın en değerli futbolcusu olması dışında aynı zamanda gol kralı da oluyordu.
Barcelona’ya gitmişken bu adam izlenmez miydi? Karaborsa da olsa biletimi aldım. Şansıma Barcelona-Atletico Madrid maçıydı. Maç düdüğüyle beraber rüya da başlamıştı. Messi “Hoş geldin Selim” dercesine golle selamlamıştı beni. Maç mı? Barça 6-1 aldı. Ve ben “Keşke bu rüyadan uyanmasam” dedim…
Her güzel rüya çabuk biter, Messi’yi izlemek bir ömre değer.