Cannes’dan evvelce Altın Palmiye ile ayrılan Quentin Tarantino, Ken Loach, Jane Campion, Lars Von Trier gibi ustalar bu yıl da ödül için yarışacaklar. Festival, görkemli yarışma filmleri ve yan etkinlikleriyle, Cannes’ı bir sinema şölenine dönüştürmeye çalışacak. İçlerinde Nuri Bilge Ceylan’ın da bulunduğu jüri karar vermede oldukça zorlanacak. Festival tarihinde ilk kez bir animasyon filmi Açılış Galası’nda gösterilecek
62. Uluslararası Cannes Film Festivali bu akşam, üç boyutlu bir Pixar animasyonu olan “UP” filmiyle start alacak.
“Şalom”un kurucusu rahmetli Avram Leyon’un imzaladığı bir akreditasyon talebi ile, 1966 yılından itibaren izleme olanağı bulduğum Cannes Film Festivalleri bana tadına doyulmaz sinema şölenleri yaşattı.
62. Festivali izlemek için geldiğim Cannes’a vardığımda şu duyguları yaşadım. Hani insanın, uzun zaman gözden kaybettiği bir gençlik aşkıyla tekrar karşılaştığında hangi duyguları yaşıyorsa, ben de aynı şeyleri hissettim.
62. yaşını kutlamaya hazırlanan Cannes’da fırtınadan önceki sesizliğin hakim olduğuna tanık oldum. Cannes, film endüstrisinin, 7. sanatın önüne geçtiği muazzam bir sinema fuarı. Yarışmaya katılmak için dünyanın dört bir yanından gelen iki bine yakın film başvurusu arasından seçilen 21 film, ödül listesine girebilmek için kıyasıya bir mücadeleye girecek.
Isabelle Huppert’in başkanlık edeceği, içlerinde Nuri Bilge Ceylan’ın da dahil olduğu 8 kişilik jüri karar vermede oldukça zorlanacak.
AÇILIŞ GALASI
62. Festival açılışı bir animasyon filmi yaparak Cannes tarihinde bir ilke imza atacak. Daha önceleri Cannes’da içlerinde (yılın sinema olaylarına damgasını vuran) “Beşir’le Vals” gibi, “Kung-Fu-Panda”, “Shrek 1 ve 2”, “Les Bicyclettes de Belville” gibi prestijli animasyon filmleri gösterilmişti.
Pixar animasyonu “UP” seçici kurulun kriterlerine uygun görülüp, Açılış Galası filmi olarak seçildi. Son yıllarda “Wall-E” ve “Ratatouille” gibi yapımlarla zirveye çıkan Pixar, “Cars”, “Toy Story 1 ve 2”, “The İncredibles” gibi ödüllü filmlerle prestij kazandı.
“Monsters”in yaratıcısı olarak tanıdığımız, “Toy Story”nin fikir babası Pete Docter, üç boyutlu animasyon “UP”ın yönetmeni.
“UP” filminin kahramanı Carl, 78 yaşında tonton bir ihtiyar. Hayatının rüyasını gerçekleştirmek amacıyla evinin üstüne bağladığı binlerce balon ile havalanıp Güney Amerika’ya doğru yola çıkar. Buranın vahşi doğasını keşfetme yolculuğu rüyası, evin kapısının arkasına saklanan 9 yaşındaki yumurcağın ortaya çıkmasıyla kabusa dönüşür.
62. Festivalin 21 filmlik prestijli yarışma programında Cannes’dan evvelce Altın Palmiye ödülüyle ayrılmış 4 yönetmen var. 1992’de unutulmaz “Piyano Dersi” ile Altın Palmiye kazanan Yeni Zelanda’lı Jane Campion, Cannes tarihinde bu ödüllü alan tek kadın yönetmen alma ayrıcalığını koruyor.
Lars Von Trier 2000 yılında “Karanlıkta Dans” ile, İngiliz usta Ken Loach (festivalin 60. yıldönümünde) Altın Palmiye ödülünü kazanmışlardı. Quentin Tarantino 15 yıl önce kariyerinin başyapıtı, yenilikçi “Ucuz Roman” filmiyle bu ödüle ulaşmış, ilk şöhretini Cannes’da yarışan “Reservoir Dogs” (1992) ile yapmış, 2004’te jüri başkanlığı görevini üstlenmiş bir yönetmen.
10 yıl önce senaryosunu üzerinde çalışmaya başladığı “İsimsiz Kahramanlar / İnglourious Basterds” bu yılın yarışmasının flaş filmlerinden.
NAZİLERE KARŞI İNTİKAM TİMİ
Sinema tarihinde, vizyona girmeden önce üstünde en çok konuşulan, filmler arasında gösterilen “İsimsiz Kahramanlar”, Tarantino’nun kafasında 10 yıl önce, 2. Dünya Savaşı’yla ilgili bir film yapma arzusuyla başladı. Zaman içinde filmin konusuyla ilgili birçok değişiklik yapan Tarantino, müthiş bir ketumiyete bürünerek, film hakkında ser verdi, sır vermedi.
Bilinenler, filmografisindeki ilk savaş dönemi filmi olması, Brad Pitt ile ilk kez işbirliği yapacağı ve filmin Almanya’da çekildiğiydi. 5 bölümlük filmin ilk bölümü “Bir Zamanlar Nazi İşgalindeki Fransa’da”, ikincisi “Gizli Namussuzlar”, üçüncüsü (siyah-beyaz çekilmiş) “Paris’te Alman Gecesi”, dördüncü “Kino Operasyonu”, son bölüm ise “Dev Suratın İntikamı” başlığını taşıyor.
Filmin Nazi işgali altındaki Fransa’da geçen konusuyla birbirine paralel öyküler anlatılıyor. Ailesi Naziler tarafından öldürülen Shosanna Dreyfus (Melanie Laurent) katilin Nazi albayı Hans Landa (Christoph Waltz) olduğuna tanık olur. Katliamdan kıl payı kurtulan genç kadın Paris’e giderek yeni bir kimlik edinir ve sinema salonu işletmecisi olarak yeni bir hayata başlar.
Amerikalı 8 Yahudi askerden oluşan, tegmen Aldo (Brad Pitt) önderliğindeki intikam grubunun yolu Shosanna ile keşisir. Avrupa’nın çeşitli noktalarında önceden belirlenmiş hedeflere yönelik operasyonlar düzenleyen Yahudi askerlere, düşmanları tarafından “The Basterds” adı verilmiştir. Alman kadın oyuncu ve gizli ajan Bridget (Diane Kruger) gruba katılmasından sonra, Shosanna’nın sinema salonundaki intikam planı herkesin kaderini aynı noktada kesiştirecektir. Tarantino “Bastards” kelimesinin Alman tarafından “Basterds” olarak telefuz edilmesinden yola çıkarak, filminin adındaki yanlışı bilerek yapmış. “Ucuz Roman”daki kült oyuncusu Samuel L. Jackson’ın anlatıcı olarak sesini duyacağımız bu 3 saate yakın süreli film, Cannes’da merakla bekleniyor.
FUTBOLCU CANTONA VE ADAŞI
2006’da, festivalin 60. yaş kutlamasından Altın Palmiye ile ayrılmasına rağmen, İngliz yönetmen Ken Loach Cannes’da çok haksızlığa uğramış bir sinema adamı. “Yağan Taşlar”, “Kayıp Ajanda”, “Benim Adım Joe”, “Carla’nın Şarkısı” gibi başyapıtlar katıldıkları Cannes festivallerinde Altın Palmiye ile taçlandırılmamıştı.
Ünlü bir insan hakları savunucusu avukatı olan Paul Laverty, senaryo yazarı olarak Ken Loach ile yaptığı işbirliğinin ilk meyvesini, Cannes’da 2002’de “Sweet Sixteen” filmiyle En İyi Senaryo Ödülü’yle aldı. “Carla’nın Şarkısı”nda Ken Loach ile çalışan Paul Laverty, “Özgürlük Rüzgarı / The Wind that Shakes the Barley” ile yönetmene özlediği Altın Palmiye Ödülü’nü kazandırdı.
İngliz ikilinin bu yılki “Eric’i Arayış / Looking For Eric”teki işbirliği bakalım ödüle dönüşecek mi? 73 yaşında üretkenliğini sürdüren ve kariyerinde hiç kötü bir film yapmayan Ken Loach bakalım bu yıl bizleri nasıl şaşırtacak.
Filme adı verilen futbolcu eskisi Eric Cantona’yı kendini oynamaya ikna ettiğine göre, sürprizlere hazır olmalıyız. “Eric’i Arayış”, Manchester United’in, hırçınlığıyla ünlü efsanevi futbolcu Eric Cantona’yı, kendi halinde mütevazi bir adaşı ile biraraya getiriyor. Bunalım geçiren Eric adlı bir postacı, adaşı, ünlü futbolcu Eric Cantona’dan yardım almasını anlatan film 62. Festivalin hoş sürprizlerinden biri olmaya aday.