“Yaratıcı Ortamda Üretken Bireyler” felsefesiyle öğrencilerini yetiştiren UÖM İlköğretim Okulu 2009-2010 eğitim yılı için çalışmalarını sürdürüyor. Müdür Emine Kandemir ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide öğrenci, öğretmen, idareci ve çalışanlarıyla bir bütün olan kurumun her geçen gün daha sağlam adımlarla ilerlediğine tanık oluyoruz.
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği’nden mezun olduktan sonra İstanbul’da pek çok özel kurumda öğretmenlik ve müdür yardımcılığı yapan Emine Kandemir 2002 senesinde UÖMO’da ilköğretimden sorumlu müdür yardımcısı olarak göreve başladı. 2007 yılından itibaren de müdür olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Eğitim sisteminin işleyişi hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Kurumsallaşmış bir yapısının oluşu okulumuzun en büyük özelliklerinden biri. Planlama çalışmaları titizlikle yürütülerek uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar, öngörülü olarak planlanıyor. Bu nedenle kurumumuzun işleyişinde kendine has bir dinginlik söz konusu. Bu durum da elbette ki, akademik kadroya çok olumlu yansıyor.
Her geçen gün artan öğrenci sayısıyla da UÖMO değişen eğitim sistemlerine kolaylıkla uyum sağlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yaptığı düzenlemeler aslında beklentilerimize uygundu. Ancak Türkiye gibi büyük bir coğrafyada hazırlanan programın, İstanbul gibi bir metropolde yaşayan öğrenciler için birebir örtüşen ve yeterli bir program olması imkansız. Bu nedenle çalışmalarımızı müfredata paralel olarak sürdürüyoruz. İlk üç sınıfta öğrencilerin öğrenme ve kendilerini tanıma becerilerini geliştirmeye yönelik eğitim veriyoruz. Sınıflarımızı oluştururken öğrencilerimizi yaş grubu ve kişilik özelliklerine göre gruplandırıyoruz.
4. sınıflarda ise sınıf öğretmenliği sistemi farklı bir yapıya bürünüyor. Sınıf öğretmeninin yanı sıra bazı derslere branş öğretmenleri giriyor. Öğrencinin akademik bilgi düzeyini arttırıcı çalışmalar yapılıyor. 6. sınıftan itibaren ise öğrencilerin, MEB tarafından uygulanan sınav sistemlerine de hazırlandığı akademik çalışma dönemine giriliyor.
UÖMO butik bir okul. Özellikle öğrencilere bunun olumlu yansımaları nelerdir?
Butik bir okul olmanın en büyük avantajı öğrencilerimizin birebir ilgi görmesi, tanınması ve kalabalık içerisinde kaybolmamasıdır. İdareci ve öğretmen arkadaşlarımız sene başlarında tüm öğrencilerimizle ilgili her türlü bilgiyi gözden geçirirler. Böylece, hazırlıklı, bilgili ve donanımlı bir şekilde eğitim yılına başlarız.
Özellikle 6. sınıfa yoğun bir nakil akımı yaşanıyor. Belirli bir kritere göre mi öğrencileri kabul ediyorsunuz?
Belirli bir kriterimiz yok. Nakil gelen çocuklarımıza bir yönlendirme, değerlendirme çalışması yapıyoruz. Amacımız öğrencinin bilgi düzeyini görmek, öğrenme becerilerini gözlemlemek. Sonucunda da veli ve öğrenciyi bilgilendirerek doğru yönlendirmeleri yapmaya gayret ediyoruz. Yaz tatili döneminde kendi öğrencilerimiz gibi aramıza yeni katılanlara da bilgilerini hatırlatıcı, eğlenceli ama öğretici çalışmalar veriyoruz. Böylece bir sonraki öğretim yılına daha iyi hazırlanmış oluyorlar.
Her çocuk akademik yönden başarılı olamaz. Öğrencilerinizin farklılıklarını ve becerilerini keşfetmelerini sağlamak amacıyla yürüttüğünüz çalışmalara değinir misiniz?
Bireyin kendi becerilerinin farkında olması için değişik deneyimler yaşaması gerekiyor. Gün sonu yapılan çalışmalar bu konuda imdadımıza yetişiyor. Bu etkinlikler; ders ortamı dışında öğrencinin sporun pek çok farklı dalıyla buluştuğu, müzikte çok farklı enstrümanları tanıdığı ve el becerilerinin farkına vardığı bir süreç.
Bu çalışmalar sayesinde farklı zorluklar yaşayan çocuklarımız deşarj olacakları ve ömür boyu hobi veya meslek olarak yapabilecekleri çok güzel uğraşlar buluyorlar.
Farklı birçok projeye imza atıyorsunuz. Biraz da onlardan bahsedelim…
İlk olarak “Sevgiyle Elele” çalışmamızdan bahsedelim. İstanbul’daki sevgi mozaiğini en güzel ifade eden etkinliklerden biri. TED İstanbul Koleji’nin önderliğinde dokuz yıl önce başlayan bu sanat festivaline okulumuzun yanı sıra Dadyan Ermeni İlkokulu ve Fener Rum Lisesi katılmakta.
Her yıl belirlediğimiz bir konu çerçevesinde geziler yapıyoruz. Ardından, konu ile ilintili olarak edebiyat, resim ve müzik çalışmaları yaparak yılsonunda sergiliyoruz.
2010 yılında bu festivalin ev sahipliğini okulumuz yapacak. “2010 İstanbul Kültür Başkenti” projesi kapsamında bu sorumluluğu almak bizim için ayrı bir heyecan.
Bu yıl iki uluslar arası projeyi yürüttük. 8. Sınıflarımız Almanya’dan gelen bir grup öğrenci ile birlikte çalışmalar yaptılar, gezilere katıldılar ve farklı paylaşımlarda bulundular. COMENİUS projesi kapsamında öğrencilerimiz bu ay İspanya’ya gidecekler, hiç tanımadıkları kültürlerin farkına varma şansını elde edecekler.
JMUN uygulamasına da değinelim. Öğrencilerim HEV Okulları’ndaki seminerlere katılarak adını bile duymadıkları ülkeleri tanıyor, sorunları hakkında bilgi sahibi oluyor ve o ülkelerin problemlerini bir Birleşmiş Milletler platformunda dile getiriyorlar.
Sizce UÖMO’yu benzer eğitim kurumlarından farklı kılan en belirgin özellikleri nelerdir?
Toplum hizmeti çalışmaları, “Kariyere İlk Adım” etkinlikleri, özel SBS çalışmaları, değerler eğitimi, kimlik bilincini geliştirici faaliyetler, bayram kutlamaları ve Pazartesi sabahı gerçekleştirdiğimiz törende öğrencilerimizin hazırladıkları sunumlar UÖMO’nun farklı yapısının ve ileriye yönelik vizyonunun birer göstergesi olduğu kanaatindeyim. Okulumuz yabancı dili amaç değil araç olarak kullanmayı öğreten bir kurum. Gerek yabancı dilde, gerekse bilişim teknolojileri alanında günü takip edebilmek ise en büyük amacımız.