Vladi Benbanaste toplumsal hiciv yazılarına devam ediyor...
Çitiri
“Moiz” serisinin yeni bir oyununu görmek üzere, geçenlerde okulumuzdaydım. Evimiz okula yakın, arabayla gitsek park yeri yok. Taksi ile gitsek, mesafe çok yakın adamı duraktan çıkartmaya değmiyor. Yürüyecek halimiz de yok. Eşim “taksiyi aradın mı?” diye sorduğunda, kararımı vermiş oldum. Bindik taksiye, geldik okulun civarına. Bir trafik, akademi ödülleri filan dağıtılıyor zannedersin. Kırmızı ışık yandığında, 100 m. geride indik. O zaman anladım, yok yere oluşan trafiğin sebebini. Bilenler bilir zaten çok az yanar oranın yeşil ışığı, sağ olsunlar herkes kapının “tam” önünde inmeye kalkınca, bir keşmekeş, bir karışıklık yeşiller tekrar kırmızı oluveriyor. Arabadan iner inmez “tesadüfen” filanca da orada değil mi, hay Allah görüyor musun tesadüfü, bir merhabalaşmayalım mı? Bir öpüşmeyelim mi sokağın orta yerinde?
Güvenlikten, güvenli bir şekilde geçerek okula girdik. Asansörün önünde bir kalabalık, asansörün kapısına “13 kişiliktir” yazıyor Kleret zayıf, Pepo sıska, aprovaremos ;15 kişi olur mu? Ben girdim, hanım dışarı da mı kalacak? Henüz merdivenden inecek donanıma sahip olduğumuzdan, asansörü bırakıp içeri aşağı indik. Karşılandık, biletimizi verdik. Fuayede sevgili Rubi Asa’nın “Kentler ve İnsanlar” fotoğraf sergisi var. O ortamda hak ettiği ilgiyi gördü mü, bilmem ama gerçekten çok güzel fotoğraflar. Bir fırsatını bulun mutlaka görün, ya orada ya da internette.
Salonun kapısına vardığımızda saat 21:00 gibiydi, yani resmi başlama saatinden 30 dakika önce. Eh artık iyi bir yerde oturabiliriz, bu defa erken gelebildik. İçeriye girip yerlerden, yer beğeneceğim aklımca. Doğruya doğru, içeride oturan kişi sayısından fazla kazak ve palto, bu akşamki tiyatroyu seyretmeye gelmiş, en güzel açıdan seyretmek için yerlerini almışlar bile. Tiyatro sever kazaklar, sanatsever paltolar. Bir- iki kişi oturmuş, yanlarında 5-6 adet koltukta tekstil ürünü sergisi. Sormadım, ‘burası boş mu?’ gibilerden. Aslında cevapları duymak adına sormak gerekirdi. “ Tuvalete gittiler”, (yahu tuvaletin toplam kapasitesi, bu kadar adamı almaz ) “kapıdan yürüme zorluğu çeken gramamayı getiriyorlar” veya “na! Şimdi buradaydılar, (arka sıralarda boş gözlerle birilerini arayarak) Şimdi gelirler…” Neyse biran önce yukarı gidelim, kazaklar yer kapmadan. Yukarıda en ön ve orta sıralarda kazaklar çoktan yerini almış. Anlamadım insanlar yer tutmak için üst üste kaç kazak giyebildiler alla sen? Ya bu gösteri yazın olsaydı, nasıl bir çözüm bulacaktı acaba kreatif toplumumuz. Sonuçta henüz işgal edilmemiş birkaç boş yere derhal oturduk. Önümüzdeki sıradaki bayan seyircilerden biri çantasından bir güzel tostlar çıkarttı, yanında birer şişeziko su, öyle keyifle yediler ki, canım çekti. Salonun geneline baktığımızda herkes son derece bakımlı ve şıktı. Saçlar, arka sıradakinin seyir alanına yükselecek kadar “kuaförlü”, erkekler bakımlı, bayanlar şık.
“Oyunumuzun başlamasına beş dakika vardır” anonsu ile kazakların yerini seyirciler almaya başladı. Her ne kadar cep telefonum bugüne kadar salonun hiçbir yerinden çekmese de “cep telefonlarınızı sessize alın” anonsu ile birlikte ışıklar söndü ve başkan geleneksel konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktı, son derece kuvvetli bir hitabet, düzgün bir diksiyon ile kendini dinletecek bir konuşma yaptı ve “perde”…
Keyifle koltuğuma yerleştim ve düşük seviyedeki İspanyolcam ile oyunu keyifle seyre daldım. Bence bu ekip artık amatör filan değil, sahnede gözüken, sahne arkasında olan, ekip kendini aşmış. Zaten öyle derin bir Ladino bilgisine de ihtiyaç yok, kendileri sanki “oyun gereği” bir sonraki cümlede Türkçesini söylüyorlar, uzun lafın kısası, ben Ladino bilmem, anlamam sebebi ile gitmeyenler kaçırdı.
Oyun tam manası ile “bizleri” anlatıyor, herkesin evinde olası fotoğraflar sahnelenmiş gibi. Komedi zor zanaattır, cıvıklık veya saçmalık ile arasında ufak bir çizgi vardır. Bu oyunda kalitesiz espri yok. Hepsi yerine “cuk” oturmuş. Konular çok güncel ve bizlerden maalesef çevremizde de gözükmeye başlayan “bugün evlen, yarın boşan modası” bir şekilde senaryoya eklenmiş ve sudan sebepler ile araları bozulan genç çiftlere öğüt niteliğinde: “Evlilik sevgi ister, evlilik saygı ister, her şeyden önemlisi mangal gibi yürek ister” şeklinde sunulmuş.
Çitiri ne mi? Oyundaki Moldovalı yardımcı…