Hayalini kurduğu projelerin gerçekleşmesini bekleyenler, hiç toprağa gerçek bir tohum ektiniz mi? Deneyin, hayallerinizi gerçekleştirmek konusunda birçok ipucu bulacaksınız…
Bugün altı minik saksıya menekşeden lavantaya kadar çeşit çeşit çiçeğin tohumunu ektim… Tohum ekmenin ne kadar ince bir iş olduğunu tekrar anladım. Önce toprağın hazır olduğundan emin olmak, sonra da tohumları özenle toprağın altına yerleştirmek gerekiyor…
Önce o ufacık tohumlara içlerinde ne büyük potansiyeller taşıdıklarını bilerek şöyle bir baktım ve oluşacak çiçekleri gözümde canlandırdım. Sonra tohumları toprağına altına ekerken, elime yapışıp heba olmadıklarından emin olmaya çalıştım. Kaybolan bir tohum belki de çiçekler arasında en güzeli olacaktı ve ben bunu hiç bilemeyecektim. Ama ne olursa olsun, birkaç tohum elimi yıkarken musluğun deliğinden akıp gidiverdi. Ne kadar uğraştıysam da fire vermeden edemedim… Şimdi toprağın arasından parlayan bazı tohumlara bakıyorum da, ne kadar hassaslar. Bir rüzgâr çıksa hemen uçuverirler. Ya da saksı yanlışlıkla yere düşse hepsi bir tarafa dağılır. Çünkü henüz kökleri yok, sağlam değiller… Sağlamlaşana kadar da fazlasıyla ilgi ve özene ihtiyaçları var.
Herşey bittikten sonra altı saksımı yan yana penceremin önüne dizdim. Bir haftaya kadar filizlenir diyorlar ama bana bu süre bile uzun geliyor. Hemen çiçekleri görmek için sabırsızlanıyorum…
Tüm bunları yaparken hayatta ektiğimiz tohumları düşündüm. Hayal ettiğimiz bir projenin çiçek açmasını beklerken, heyecanımıza ne kadar hâkim olabiliyoruz? Toprağın ekime hazır olması için yeterince bekliyor muyuz acaba? Peki, tohumu ekerken, aslında o anın çiçeğin yaşamındaki en kritik anlardan biri olduğunun farkında mıyız? O hassas tohumlarla ilgilenirken gerekli özeni, dikkati ve inceliği gösteriyor muyuz acaba? Kaybedilen bir tohumun arkasından üzüntüyle bakarken, toprağa hali hazırda ekmiş olduğumuz onlarca tohumu unutuyor muyuz yoksa bazen?
Olası rüzgârlara, kazalara karşı yeni ekilmiş tohumlarımızı nasıl koruyoruz? Kaç tohumumuz beklenmedik olaylar nedeniyle çiçek olamadan yitip gitti? Alınabilecek önlemleri artık biliyor muyuz? Peki, tohumların filizlenip çiçeğe dönüşmesini beklerken ne kadar sabır gösteriyoruz? Her çiçeğin kendi zamanında açacağını hatırlamaya devam ediyor muyuz acaba? Ona büyümesi için gereken şefkati ve zamanı veriyor muyuz? Yoksa yolun ortasında “büyümüyor” diye vazgeçip aslında toprağın altında görünmeyen filizleri çöpe mi atıyoruz?
Çiçekleri görmenin sabırsızlığıyla hızlıca sonuç almaya çalışırken, toprağı fazla suya boğup çürütüyor muyuz hiç? Tohumların büyümesi için gerekenleri bir bir yapacağımıza, çiçeklerle ilgili planlara odaklanıp, toprağı sulamayı unutuyor muyuz yoksa arada bir? Yani yolculuk yerine hedefe mi kilitleniyoruz bazen?
Peki ya, herşeye başlamadan önce kendi payımıza düşen tüm çalışmaları ve hazırlıkları yapıyor muyuz? Her tohumun ne kadar suya, ne kadar ışığa ihtiyacı olduğunu ve hangi ısının onun için ideal olduğunu daha ekime başlamadan önce araştırıyor muyuz? Yoksa çiçeklerin renklerini düşünüp hayal dünyasına dalmış, bahçemizin tasarımını yaparken bu ince detayları unutuyor muyuz? Sonra da sonuçlar istediğimiz gibi olmayınca “artık hiç tohum ekmeyeceğim” mi diyoruz?
Bu minik altı saksıyı ekmek belki de hayalleri gerçekleştirme konusunda birkaç kitap okumamdan çok daha hızlı ve öğretici oldu benim için… Şu anda tohumlarını ekmekte olduğum projelerime gösterdiğim ilgi, özen ve sabrı tekrar değerlendirmemi sağladı. Saksılarıma baktıkça projelerim için yapmam gerekenleri hatırlıyorum…
Dünyada tohum ve topraktan bol bir şey yok. Gerekli olan, doğru şartlarda, doğru tohumu, doğru toprağa ekmek ve başarana kadar da vazgeçmemek! Hepinize, çiçeklerini seyretmek kadar tohumlarını da ekmekten hoşlandığınız projeler ve yolculuklar diliyorum. Rengârenk bahçelerde buluşmak üzere!