“Niye kuzu gibi ölümlerine gittiler? Niye direnmediler?” Şoa hakkında bilgi edinen, okuyan, dinleyen herkesin bir dönem düşündüğü bir sorudur bu. Neden sustular? Neden kuzu kuzu onlara söylenenleri yaptılar? Gerçekten öyle mi? Hiç direnmediler mi?
Martin Gilbert’in, “Holokost: Yahudi Trajedisi” adlı kitabında yazdığı gibi: “Her gettoda, her yük treninde, çalışma veya ölüm olsun her kampta, direniş için istek vardı ve kendini çeşitli şekillerde gösteriyordu. Bulunan, çalınan veya üretilen ilkel silahlarla saldırılar, bireysel protesto veya meydan okumalar, ölüm tehdidi altında gıda, silah, sahte belgeler temini, katlandıkları inanılmaz eziyetler ve umutsuzluğa rağmen yaşamaya devam etmek, küçük düşürme ve kışkırtmalara rağmen tepki vermemek direnişti. Gururunu ayaklar altına almadan ölmek direnişti. Yahudilerin tümüyle yokedilmesi hedefine rağmen yaşama asılmak bir direnişti...”
1939-45 arasındaki karanlık yıllarda meydana gelen dolaylı veya dolaysız birçok Yahudi direniş olayını birkaç bölümde inceleyebiliriz.
1. GETTOLARDA DİRENİŞ
A. Manevi direnişler
Getto yaşamında mahrumiyetler ve Nazi terörü korkusu, her çeşit direnişi zorlaştırmasına rağmen her fırsat değerlendirildi. Bunların önemli kısmı da silahsız başkaldırılardı: Gettolardan kaçışlar, başta silah ve gıda olmak üzere dış dünyadan her türlü kaçakçılık, Nazilerin emirlerine uymama ve manevi direniş.
Manevi direniş, Nazilerin tüm küçük düşürme, insanlıktan çıkartma teşebbüslerine rağmen, kişilerin insanlıklarını, gururlarını, uygarlık seviyelerini koruma amacıyla gösterdikleri pasif tepkilerdi. Ortama ve yasaklara rağmen maneviyatlarını yüksek tutmak, moralleri bir nebze yüksek tutabilmek, cesaretlerini kaybetmemek için kültür ve eğitim faaliyetleri yapmak, yaşamlarını, zorlukları, sefaleti belgelemek, tüm yasaklamalara rağmen dini gelenek ve uygulamalarını kısmen bile olsa sürdürmek bu sürecin bir parçasıydı.
Eğitime devam
1940 yılında Naziler Yahudilere klasik okulları daha sonra da her türlü eğitimi yasaklamışlardı. Ancak işgal altındaki Polonya’da tüm gettolarda yüzlerce kaçak eğitim noktaları kurulmuştu. Eğitim için kitap ve diğer gereçler, gizlice gettolara sokuluyor ve gizleniyordu. Birçok yerde gizli kütüphaneler bile kurulmuştu. Bunlar arasında en ünlüleri, her gün ortalama 1,000 kişinin faydalandığı Czestochawa Getto Kütüphanesi ve yaklaşık 60.000 kitabın toplandığı Theresienstadt Yeraltı Kütüphanesi’ydi.
Eğitim yanında kültürel faaliyetler de düzenleniyordu. Eğitimin kesinlikle yasak olmasına karşın bu tür faaliyetler her zaman engellenmiyordu. Bu kapsamda birçok gettoda konserler, konferanslar, tiyatro geceleri, kabareler ve hatta sanatsal yarışmalar düzenleniyordu.
Toplum yaşamının belgelenmesi
Birçok gettoda kişiler gizli arşivler oluşturmuş ve bu arşivlerde sistematik bir şekilde günlükler tutmuşlar, belgeler toplamış ve hatta fotoğraflar bile elde etmişlerdi. Bu çalışmanın amacı Nazi zulmünü belgelemek, yokolma tehlikesi altında toplumlarının ve tarihlerinin mirasını gelecek nesillere aktarabilmekti.
En çok bilinen arşiv “Oneg Shabbat (Şabat Sevinci)” kod adlı, Varşova Gettosu’nda Emanuel Ringelblaum tarafından oluşturulan arşivdir. Bu arşiv, savaş bitiminde Varşova’nın yıkıntıları arasında kutular içinde bulunmuş, bu sayede gettoda yaşanan tüm olaylar, toplumun yok olmasına rağmen, tarihe mal edilebilmiştir. Diğer bir getto arşivi de, Varşova arşivlerinden esinlenerek Bialystok Gettosu’nda Mordechai Tenenbaum tarafından oluşturulan arşivdir.
Dini faaliyetler
Naziler Yahudilere tüm dini uygulamaları ve törenleri kesinlikle yasaklamışlardı. Ancak Yahudi olan her yerde, gizli bölmelerde, mahzenlerde dini törenlere ve dini eğitime devam edildi. Varşova’da, 1940 yılında 600’e yakın dua grubu bulunduğu söylenmektedir. Silahlı direnişe karşı çıkan dini otoriteler duaları, dini törenleri direniş olarak görüyor ve bunları destekliyordu. Hatta bazı dini yorumlar ortama uygun olarak tekrar yorumlanmaktaydı.
B. Gettolarda silahlı direniş
1941-43 yıllarında, Naziler tarafından işgal edilmiş Doğu Avrupa ülkelerinde, özellikle Polonya, Litvanya ve Ukrayna’da yaklaşık 100 gettoda silahlı direniş örgütlenmişti. Ana amaçları, isyanlar çıkartmak, kaçışları sağlamak, gıda ve silah kaçakçılığı yapmak, partizan birliklere yardım sağlamak ve genel olarak Alman savaş mekanizmasına mümkün olduğu kadar çok zarar vermekti.
Direnİşçiler, isyanların Almanları durduramayacağını, verilecek zararların önemsiz seviyede kalacağını biliyorlardı. Yine de direnişler yaşandı, gettolara silahlar sokuldu, yerel atelyelerde ilkel ve basit silahlar üretildi. Vilna, Mir, Lochwa, Kraments, Czestochowa, Nesvizh, Sasnowice, Tarnow’da, getto halkı sürülmeye, trenlerle taşınmaya başlayınca silahlı direnişler görüldü. Bialystok Gettosu’nun 1943 yılında imha kararının uygulanması esnasında silahlı isyan başladı. Ancak, bu gettolarda direnİşçilerin tamamı öldürüldü.
1943 baharındaki Varşova Gettosu isyanı en büyük direniş örneğidir. Varşova Gettosu’nun tasfiye kararı alınması ve uygulamanın başlaması üzerine tüm Yahudilere Umschlagplatz’da toplanma emri verildi. Sonun geldiğini gören Mordechai Anilewicz liderliğindeki direnİşçiler Alman ordusuna karşı sokak savaşı başlatmış, sokak sokak, ev ev devam eden çatışmalar sonucunda imha kararı güç dengelerine göre uzun bir süre geciktirilmiş ve Alman ordusuna büyük kayıplar verilmiştir. Ancak bu direniş 8 Mayıs 1943’e kadar devam etmiş, direnİşçilerin neredeyse tamamı öldürülmüş, sağ kalanlar ise toplu olarak gaz odalarına gönderilmiş ve getto tamamıyla yakılmıştır.
2. KAMPLARDA DİRENİŞ
A. Silahsız direniş
Gettolarda görülen genelde silahsız direnişlerin aynıları, daha ufak ölçekte olmak üzere kamplarda da yapıldı. Gizlice yapılan eğitim, dini törenler, günlükler tutma bu faaliyetlerin bir parçasıydı. Belli bir dönemden sonra kamplarda oluşan direniş faaliyetlerinin ana hedefi kamplardaki sistematik katliamları dış dünyaya duyurmak haline dönüştü.
Bunların arasında iki tanesi çok ses getirdi. 7 Nisan 1944’de Alfred Wetzler ve Rudolph Vrba Birkenau Kampı’ndan kaçtı. Uzun ve zorlu bir kaçıştan sonra Slovakya’ya vardılar. Buradaki Yahudi liderlere Auschwitz ‘deki katliamı, gaz odalarını tüm detaylarıyla anlattılar.
Mayıs 1944’te yine Auschwitz’den kaçan Ernest Rosen ve Czelow Mordowicz aynı bilgileri doğruladılar.
Bu bilgiler aynı yıl başta ABD olmak üzere tüm müttefik kuvvetlerine iletildi. Ancak bilindiği üzere tüm gerçeklere rağmen hiçbir askeri eylem yapılmadı.
B. Kamplarda isyan
Treblinka: kampa getirilen son Varşova treninden getto isyanını ve sonucunu öğrenen kamptaki direnİşçiler, depolardaki silahlara el koyma, Alman ve Ukraynalı nöbetçileri öldürme, kampı ateşe verme, gaz odalarını imha etme ve azami miktarda esiri kaçırma amacıyla 2 Ağustos 1943 günü isyan başlattılar. Bazı hedeflere ulaşıldı. Sonuçta 200 kadar esir kaçabildi, geri kalanlar çatışmalarda veya isyan sonrası öldürüldüler. Kaçanlardan 20 kadarı savaşı sağ olarak bitirebildi. Bu olaydan birkaç ay sonra Alman’lar 750.000 Yahudinin öldürüldüğü bu kampı yıktılar ve üstüne çam ağaçları diktiler.
Sobibor:Leon Feldhendler ve eski Rus subayı Alexandr Sasha Aronovich liderliğinde oluşturulan kamp direnişi 14 Ekim 1943’te harekete geçti. Bu isyan esnasında, kamp komutanı dâhil 11 Nazi subayı ve 30 kadar Ukraynalı nöbetçi öldürüldü. 300 kadar esir kaçabildi, bunlardan 100’ü kısa sürede yakalandı ve öldürüldü. Geri kalan esirlerin tamamı çatışma esnasında veya sonrasında öldürüldü. 1943 yılı sonunda Naziler kampı hiç bir iz kalmayacak şekilde yok ettiler.
Auschwitz-Birkenau: Bu kampta bulunan bir grup uzun süreden beri bir isyan planlıyorlardı. Kampa trenler daha az gelmeye başlamıştı. Rus ordusu da Polonya içlerinde ilerliyordu. Esirlerin sonu da yakınlaşmaktaydı. Naziler isyandan şüphelenmeye başlayınca harekât durduruldu. Ancak kampın ölüm ve imha bölümündeki sonderkommandolar kendi sonlarının da yaklaştığını hissederek gizlice patlayıcı çalarak 7 Ekim 1944 günü 4 krematoryumu havaya uçurdular. Patlama sonrası 600’ e yakın esir kaçmaya çalıştı ancak hepsi öldürüldü.
3. DİĞER DİRENİŞLER
Almanya: Werkleute, Hashomer Hatzair, Habonim ve Baum gruplarına bağlı Yahudi direnİşçiler 1937-42 yılları arasında anti-Nazi broşürler dağıtımı, yerel gösteriler gibi faaliyetlerde bulundular. En önemli hareketleri Goebbels tarafından organize edilen anti-Sovyet sergisinin ve Nuremberg Nazi Parti binasının bombalanmasıdır. Ancak bu eylemler sonrası yapılan misillemenin büyüklüğü nedeniyle bu tip hareketler durduruldu.
Belçika: Belçika’da Yahudi direnişi 1941 yılında örgütlendi. “Partisans Armés” ve “Front de l’Interieur” grupları olarak birçok suikast ve sabotaj eylemine karıştılar. En önemli eylemleri Brüksel Judenraat binasının bombalanması, kamplara gönderilecek Yahudilerin listelerini hazırlayan Holtzinger’in öldürülmesi ve Yahudileri Mechelen’den Auschwitz’e taşıyan trenin bombalanmasıdır. 1942 yazında “Comité de Defense des Juifs” kuruldu. Bu grubun ana amacı Yahudileri saklamak veya Belçika dışına çıkartmaktı.
Hollanda: Hollanda’daki Yahudiler ve Yahudi sempatizanları “Nederlandse Volkmilitie (Hollanda Halk Ordusu)” olarak örgütlendiler. Genel grevler, sabotajlar, sahte kimlik üretme, Yahudileri saklama gibi eylemlere imza attılar.
Fransa: 1942 Ocak ayında Toulouse’da “Armée Juive (Yahudi ordusu)” adlı bir örgüt kuruldu. Toulouse, Nice, Lyon ve Paris kentlerinde eylemler yaptılar. Ana amaçları Yahudileri saklamak veya İspanya’ya kaçırmak, sahte kimlikler üretmek ve yerel direnİşçilere yardım etmek idi.
Yahudi Partizanlar: Yahudi partizanlar, Nazi ve yandaşlarına karşı silahlı direniş yapan yeraltı örgütleriydi. Nazi işgali altındaki tüm Avrupa’da faaliyet gösteriyorlardı. Doğu Avrupa’da kendi başlarına, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde ise yerel direniş örgütleri ile birlikte çalışıyorlardı. Toplam olarak 20,000-30,000 kişi oldukları bilinmekteydi. Genelde gerilla taktikleri uygulayarak sabotaj ve suikast eylemleri gerçekleştirdiler. Yalnız Ukrayna’da 3,000’e yakın Alman askeri öldürdükleri belgelenmiştir. Bazen kamplarla, gettolarla, Judenraat’larla ve diğer yerel direniş örgütleri ile işbirliği yaparak stratejik bilgi paylaşımı yapmışlardır. Yaptıkları eylemlerden yerel halk cezalandırıldığından her zaman destek bulmakta zorluk çekmişlerdir. Partizan grupları arasında en ünlüleri Belorussia’da faaliyet gösteren yaklaşık 1,200 kişiden oluşan Bielski Partizanları’dır. Bu grup Litvanya’da Vilnius Gettosu isyanını organize etmiş birçok sabotaj ve gerilla eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Partizanlar haricinde yine bu tür eylemlere katkıda bulunan Filistin’den gelip Alman hatlarının arkasına indirilen 32 kişilik bir grup daha vardır. Bunlar arasında en ünlüsü Hannah Shenesh’dir. Birkaç eylem gerçekleştirdikten sonra hepsi yakalanmış ve öldürülmüştür.
Gettolarda ve kamplarda gerçekleştirilen birçok direniş eyleminden örnekler verdikten sonra bunların yeterli olmadığını düşünecek olanlara birkaç hatırlatma daha yapabiliriz.
-Yerlerinden göçe zorlanan Yahudilere hep “Çalışma kamplarına” veya yeni bir yerleşim bölgesine gittikleri söylendi. Bu söylemi desteklemek için de kişilere yanlarında bir miktar özel eşya götürme izni verildi. Birçok Yahudi lider, mutlak bir ölümü atlatmak veya ertelemek için söz konusu “Yeni Hayat” için gönüllüler bile toplamıştı.
-Nazi savaş ve imha makinesi çok güçlüydü. Almanlar tarafından saldırıya uğrayan ülkeler bile birkaç haftada teslim olmuşlardı. Güçlü ülke orduları bile bu kadar kısa sürede pes ederken silahsız sivillerin direnişinin başarısız olacağı aşikârdı. Böyle bir yönteme başvurmak bir çeşit intihar anlamına gelecekti.
-Nazilerin başarıyla uyguladıkları taktik “toplu sorumluluk” kavramıydı. Kişisel isyanların, direnişlerin, eylemlerin sorumluluğu ailelere, topluma yükleniyordu ve toplu cezalar uygulanıyordu. Bu yöntemin en başarılı olduğu örnek, Çekoslovakya’da 1942 yılında Nazi ülke sorumlusu Reinhard Heydrich’in öldürülmesi sonrasında yaşandı. Naziler misilleme olarak ufak bir köy olan Lidice’de ilk etapta 700 erkeği öldürdü, kadın ve çocukları kamplara gönderdi. Bununla yetinmeyip köyü haritadan sildiler. Bu olaydan sonra Çekoslovakya’da büyük çaplı bir direniş olmadı.
- Diğer benzer bir örnek de başka bir gettoda yaşandı. Yahudi bir genç, Abraham Melamed, bir Alman polisini öldürdü. Olayın hemen ardından karşılık olarak Naziler ilk adımda 120 Yahudi’yi astılar ve Melamed teslim olana kadar her gün 20 Yahudi’nin asılacağı duyurdular ve gencin teslim olduğu 3. güne kadar bu tehdit uygulandı.
- 1942-43 yılına kadar Yahudiler dâhil hiç kimse, kamplarda ne olup bittiğinin farkında değildi. Zaten “yeni yerleşim yerlerine” gidenlerden yeşillikler içinde bir kamp resmi ve arkasında “vardık çok iyiyiz” yazan kartlar geliyordu. Dolayısıyla endişelenecek bir durum yoktu.
Şoa birkaç haftada başlamadı; bir gün insanlar işlerine giderken, ertesi gün kovulup gettolara tıkılmadılar. Olağan yaşamlarına devam ederken birden gaz odalarına gönderilmediler. Şoa’nın hazırlığı 10 sene sürdü. Alman halkı bilinçli bir propaganda ile bu fikre alıştırıldı. Yahudilerin hakları yavaş yavaş ellerinden alındı; Papaz Martin Niemöller’in dediği gibi:
“Önce Yahudileri götürdüler, kimseden ses çıkmadı.
Sonra komünistleri götürdüler, yine kimseden ses çıkmadı.
Sonra sosyalistleri, sosyal demokratları götürdüler yine kimseden ses çıkmadı.
Sonra ilericileri demokratları, yani kim varsa hepsini götürdüler, yine kimseden ses seda çıkmamıştı.
Sıra bana geldiği zaman, sağa baktım kimse yok, sola baktım kimse yoktu…”
Devlet görevlerinden atılmaları, üniversitelerden çıkarılmaları, okullarının kapatılması, yakalarına sarı yıldız takmaları, hayatlarını kazanacak işlerinin birer birer kapanması – hepsi yavaş yavaş meydana geldi. Öyle ki, 1942’ye gelindiğinde artık yiyeceği ve alacak parası kalmamış, gıdasızlıktan fiziksel olarak zayıf düşmüş, hakları ellerinden uzun bir süreçte alındığı için itiraz edecek mercileri ve olanakları kalmamış, küçücük odalarda kalabalık gruplar halinde hayatta kalmaya çalışan, komşu ve arkadaş bildikleri Hıristiyan vatandaşları tarafından dışlanmış, gözden çıkartılmış, dünyanın hiçbir ülkesi tarafından istenmeyen, yardım edilmeyen, kimsenin değer vermediği, birbirlerinden başka hiçbir şeyleri kalmamış insanlardı. Ölüme giderken tek düşündükleri de muhtemelen işte bu tanıdıklarıyla beraber olmaktı. Aynı vagona binmek, aynı gaz odasına tıkılmak, aynı çukura düşmek... Bu ortam ve moral çöküntü içerisinde bu saydığımız direniş eylemlerini gerçekleştirmiş olmaları bile mucize.
Kuzu kuzu öldüler mi? Hayır!
Direndiler mi?
Evet, hem de nasıl!
Hayatta kalmayı başaranlar oldu. Anlattılar, duyurdular, unutulmadılar, yazdılar, unutturmadılar.
Aileler kurdular, çocuklar doğurdular, çocukları Nobel ödülleri kazandılar; piyanist, bilim adamı, mucitler oldular. Dünyaya güzellikler getirdiler. Kazandılar.
Kaynakça
Wikipedia http://en.wikipedia.org/wiki/Jewish_resistance_during_the_Holocaust
Virtual Jewish Library: Jewish Resistance to the Nazi Genocide
United States Holocaust Memorial Museum publications & articles
The Lack of Jewish Resistance during the Holocaust – Walter S. Zapotoczny
Yad Vashem Magazine issue no: 30, Spring 2003
Untold stories of Jewish Resistance during the Holocaust – Rachel Howard 09.04.2007
Encyclopedia Judaica Second Edition Volume 17
Holocaust – An End to Innocence – Jewish Resistance – Seymour Rossel
Armed Jewish Resistance – Holocaust Encyclopedia