Şavuot çocukluğumun en güzel bayramı idi. Pesah’ta dışardan bir şey yiyemezdik. Kipur’da oruç tutardık. Sukot’ta sukaya gitmemiz lazımdı, büyüklerin arasında ezilirdik. Ama Şavuot öyle mi? Bir kere Şavuot’un gelmesi demek; okulların kapanması, yazın gelmesi, havaların ısınması, denize gireceğiz demekti. Ama en güzeli ben ve benim gibi Talmud Tora’ya giden kız arkadaşlarım için, güllerle süslenmiş bir sinagogda gelinlik giyip Teva’da şarkılar söylemek, şiirler okumaktı. Ne güzeldi bir örnek saten beyaz gelinliklerimiz ve duvaklarımız. Yeni ayakkabılarımız bile olurdu. Çoğunlukla rugan beyaz pabuçlar. Günlerce yatağın yanında tutulan, üstü minicik fiyonklu ayakkabılar.
Yıllar geçtikçe, bunları çocuklarımın da yaşamasını istedim. Küçük mutluluklardan, kendilerine pay çıkartmalarını öğretmeye çalıştım. Ama onlar artık büyüdü. Onları ellerinden tutup bir yerlere koşturacağım yaşları geride bıraktılar ve herkes gibi kendi seçimlerinin peşi sıra yol alıyorlar. Ben de kendi seçimlerimin. Cuma sabahı Şavuot’un ilk günü oğlumu da ikna ederek Şişli Sinagogu’na gidebildim. Çiçekler var mıydı? Dikkatimi çekmedi. Sinagog sakin, kalabalıksız, genellikle yaşlı sayılabilecek bir yaş ortalaması ile Şavuot’u karşılıyordu. Teva’da hahamlarımız beyaz temiz giysileri ile pırıl pırıldı. Ama coşku eksikti. Bunun en büyük nedeni de bence gençlerin eksikliği idi tabii ki. Yine de Hazan Araşi David Sevi muhteşemdi. Sinagog çıkışında da sütlaçlarımız unutulmamıştı.
İkinci gün hem Şabat Hem Şavuot’tu. Sirkeci Sinagogu’na gittim. Orda da çiçekler eksikti. Ancak küçük Sinagogu dolduran yahidleri her zamanki gibi neşeli, samimi, coşkulu; Hazan Vili Güzelbahar eşliğinde bayramı kutladılar. Vefakâr gabayları Reyna kardeşler, güleryüzleri ile herkesi memnun etmeye, hoş tutmaya çalışıyordu. Şabat ve Şavuot olması gerektiği gibi kutlanmış herkes selamlaşarak oradan ayrılmıştı.
Şavuot; simgesi sadece çiçekler ve yenilen sütlü tatlılar olan bu bayram, aslında çok önemli ve çok kutsal. İçeriğinde bir çok ögeyi barındırıyor. Doğanın uyanışını, bereketi, Rut’un aşkını, saygısını... Ancak kimse gereken önemi vermiyor. Farkına varmıyor. Ne yazık. Hayat küçük aralıklardaki nefes alışlarda, gizli aslında. Birbirinin aynı olan günleri, biraz aralamak, durmak, kendimizi farklı duygularla beslemekle yaşam yolunu çiçeklerle donatabiliriz. Yoksa yollar hep birbirinin aynı, yeknesak, taşlı veya dümdüzdür.
İyi bayramlar. Her bir bayramın bir öncekinden daha güzel geçmesi dileği ile.