Birkaç yıl öncesine kadar Hahambaşı Rav İzak Haleva’nın yaptığı konuşmalarda sık sık dile getirdiği “Or-Ahayim Hastanesi’nde bebek sesleri duymak istiyorum” temennisi gerçeğe dönüştü
Or-Ahayim’de öyküler bitmiyor. İnsan’a dair öyküler bu 111 yıllık kurumda acısıyla, tatlısıyla ardı ardına devam ediyor. Bu hafta sıra bir başlangıcın, başlangıçların en güzeli olan bir yaşamın başlangıcının hikâyesinde. Karla Behar’ın doğumunun öyküsünde.
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde henüz bir günlük olan Karla bebeğin kaderi yıllar öncesinden çizildi. Anneannesi Rozi Hason (kendisini tanıyanlar bu yeni ünvana alışmakta Rozi’nin kendisi kadar zorlanacaklar) ve dedesi Yaşar Hason (Yaşar’ı tanıyanlar daha da çok zorlanacaklar) yıllarını Or-Ahayim’e vermiş iki gönüllü.
Rozi yıllarca Pembe Melek olarak çalıştı. Yaşlı hastaların hijyeni ile bizzat ilgilendi, yemeklerini yedirdi, onlarla sıcak sohbetler etti. Bu yeterli değilmiş gibi, Pembe Melekliği sürdürürken yönetim kuruluna girdi. Cumartesi günlerini de hastanede geçirdi. Bayram çalışmalarında, 2005’te hizmete giren Alegra Torel Geriatri Binası’nın açılış töreninin düzenlenmesinde, yurtiçi-yurtdışı bağışçıların ağırlanmasında hep en zorlu görevleri üstlendi.
Yaşar da, sanki aileden bir kişinin bu kadar fedakârlık yapması yetmezmiş gibi, eşinden birkaç yıl sonra yönetim kurulunda çalışmaya başladı. Hastanenin güvenliğini sağlama görevini üstlendi. Enerjisi, neşesi ve motosiklet merakıyla yönetim kurulunun en sevilen, en popüler üyelerinden biri oldu.
Kızları, yeni anne Cesi böyle bir ortamda büyüdü. Küçükken, annesine ve babasına, kendisinden çaldıkları zaman için kızdığı zamanlar mutlaka olmuştu. Fakat yıllar geçip büyüdüğünde onların ne kadar kutsal bir görev yaptıklarını anladı. Yaşı biraz daha ilerlediğinde o da sorumluluk aldı, görev üstlendi. Bir genç kız olarak akşam veya hafta sonu demeden bayram hediyelerini evleri tek tek dolaşarak dağıttı. Yaşlı, kimsesiz ve yoksul hastalara yardım etme duygusunun ona da sirayet etmesi, yani Or-Ahayim virüsünün ona da bulaşması kaçınılmazdı. Ama iş bu kadarla kalmadı. Aradan yıllar geçti ve Cesi mutlu bir evlilik yaptı. Yönetim kurulundaki arkadaşları anne ve babası ile “vaaay kayınvalide, ooo kayınpeder” diye dalga geçmeğe doyamadan, Cesi’den mutlu bir haber daha geldi. Yakında anne olacaktı. Doğumun nerede olacağına karar vermek tabi ki, anne ve baba adayına düşen zor bir işti. Bundan sonrasını çiçeği burnunda anne Cesi Behar’dan dinleyelim.
Şu anda neler hissediyorsunuz?
Yaşamımda bugüne kadar pek çok özel an yaşadım. Bat-Mitzvam, mezuniyetim, doğum günlerim, nişanım, düğünüm... Hepsi de çok mutlu olaylardı. Fakat hiç biri anne olmaya benzemiyor. Ya da, anne olmak hiç birine benzemiyor. Anne olmak bir hisler yumağı: mutluluk, heyecan, şaşkınlık, sevgi, sorumluluk, hatta biraz korku. Ve hepsi de aynı anda, bir arada. Tabi ki, en baskın olanı mutluluk. Kendimi şu anda çok mutlu hissediyorum.
Doğumu Or-Ahayim’de yapmaya nasıl karar verdiniz?
Karar vermek kolay olmadı. İstanbul’da çocuğumuzu doğurabileceğimiz birçok iyi hastane vardı. Yeni olanlar, moda olanlar, evimize yakın olanlar... Çok şükür, canımızın çektiği her hastaneyi seçme imkânımız vardı. Annem ve babam çok uzun yıllar Or-Ahayim’de çalışmışlardı. Onlar sayesinde buradaki gelişmeleri yakından izleyebiliyordum. Özellikle 2005’te yeni binanın yapımından itibaren hastanede büyük yenilikler olduğunu biliyordum. Yeni ameliyathanelerin açıldığından, modern cihazların alındığından, ana binadaki odaların baştan aşağı yenilendiğinden haberim vardı. Bütün bunlar olurken anne ve babamın yüzündeki aydınlığı, gözlerindeki ışıltıyı hep gördüm. Onlar buna Or-Ahayim virüsü derlerdi. Nihayetinde doğum bölümü de açıldı. Kısa sürede 750 doğum sayısına ulaşıldığını öğrendik. Her bebek birkaç gün içinde sağlıklı bir şekilde anne ve babasıyla birlikte evinin yolunu tutmuştu. Eşimle bütün bunları konuştuk, doğum bölümünü gezdik, doktoruyla görüştük ve evimiz sayılan bu hastanede doğumu yapmaya karar verdik. Büyüklerimiz de bizi bu kararımızda çok destekledi.
Kararınızdan memnun kaldınız mı?
Çok memnun kaldık. Hastaneye geldiğimiz andan itibaren büyük yakınlık ve ilgi gördük. Doktorlar, hemşireler, bütün personel hep güler yüzlü davranıyorlar. Odam da rahat ve çok temiz. Her şey düzen içinde işliyor. Doğumdan sonra başhekimin odamıza gönderdiği iki şişe lohusa şerbeti hem lezzet olarak, hem düşünce olarak muhteşem. Bizi burada resmen şımartıyorlar, evimizde hissettiriyorlar. Hepsine çok teşekkür ediyoruz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var m?
Anne ve babamın anlattığına göre Hahambaşı Rav İsak Haleva Or-Ahayim’de bir doğum bölümünün açılmasını çok istemiş. Benim gördüğüm kararıyla bu bölüme, eli değilse de, duasının değdiği kesin.
Hahambaşı Rav Haleva’nın Karla bebeğin doğumundan haberi oldu mu bilinmez, ama bilinen bir şey var ki, o her zaman ayırım gözetmeksizin bütün insanlar için dua eder. Karla bebek de bu dualardan payına düşeni alacak; annesi, babası ve bütün geniş ailesiyle birlikte sağlıklı, bereketli ve mutlu uzun bir yaşam sürecek.