“Vizyon oluşturma, kariyer hedefi, yetkinlikler, kendini tanıma, bir başarı hikâyesi oluşturma…” Adayların severek yapacakları bir işi bulmak için neler yapmaları gerektiğine dair tavsiyeler 3. Ulusal Kariyer Panayırı kapsamında profesyonellerin katılımlarıyla irdelendi
Bu ay sizlerle, Harbiye Askeri Müze’de PERYÖN tarafından düzenlenen 3. Ulusal Kariyer Panayırı’nda gerçekleşen oturumlarda aldığım notları paylaşmak istiyorum;
Turkcell’den Meltem Kalender, “Kişinin meslek seçmeden önce kendisini tanıması gerektiğini” vurguladı. İş aramada farkındalık, vizyon, şans ve başarının öneminden bahsetti. Şansı, doğru yerde doğru zamanda bulunmak olarak tanımladı. Vizyonu tanımlarken kendinden örnek vererek “Hayalim günün birinde alanında genç yönetici olmaktı. İş dergilerini alır, röportaj yapılan yöneticilerin fotoğraflarının yerinde kendi fotoğrafımın olduğunu hayal ederdim.” dedi ve adaylara “Vizyonunu kur, hayal et, çalış, hedefine ulaş” mesajı verdi.
Öğrendiğimiz, bize bir şeyler katan stajların değerli olduğunu, mesleğe hazırladığını belirten Kalender, network oluşturmanın ve geliştirmenin önemine de değindi.
İyi bir CV’nin kategorik, okunabilir netlikte, tarihsel bir akışa sahip olması, adayın spesifik özelliklerini ve farklılıkları vurgulaması, ancak bunu yaparken abartıya kaçmaması gerektiğini ifade etti.
“Örneğin takım çalışmasına uygun olduğunu söylemek değil, adayın bunu anlatan örnek vermesi gereklidir. Geçmiş deneyimden gelecek potansiyeli anlamaya çalışıyoruz. Fark yaratan yetenek/ yetkinlik bir örnek uygulamayla anlatılmalıdır.” diyerek adaylara mülakat konusunda önemli ipuçları vererek ekledi “Mülakata zamanında veya en az on dakika önce gidilmelidir. Özen gösterdiğiniz karşı tarafça anlaşılmalıdır. Adayın enerjisi, duruşu ve ses tonu mülakatın başarısını etkiler”.
Ön yazının, CV’de yazılanlar dışında vurgulayacak bir şeylerimiz olduğunda yazılması gerektiğini, yazmış olmak için yazılmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Türkiye pazarına yeni giriş yapan Monster’dan Seden Gürcü “İş aramanın kendini aramak” olduğunu belirti. Önemli bir üniversiteden mezun olmamanın eksi puan olmadığını ve ister yurtdışı ister yurtiçinde okusun, sadece üniversite diplomasına sahip adayların iş aramada başarısız olduğunu ekledi.
Adaylara “Siz bir CV’den fazlasınız” diyen Gürcü “Sadece diplomaya ve derslere odaklanmayın, stajlar ve üniversite içi organizasyonlarında yer alırsanız, iş hayatına girmeden zorluklarla tanışmak, bunlarla baş edebilmek, gerektiğinde bir yöneticiyle iletişim halindeyken durumu kıvırabilmek gibi deneyimleri kazanmak sizi iş hayatına hazırlar. Böylece kendiniz için anlatacak bir başarı hikâyeniz olur. Milyonların arasından sıyrılmanızı sağlayacak bir fark yaratırsınız” dedi.
“Manisa’da bir üniversitede okuyordum ve İstanbul’daki firmalar orada tanıtım yapmakla ilgilenmiyorlardı. Biz kendi imkânlarımızla tanıdık olmaksızın staj ve kalacak yerlerimizi ayarlardık. Bir süre sonra firmalar bize gelmeye başladılar. Ayrıca mezun olduktan sonra çalışıp para kazanarak İngiltere’de okudum. Ardından firmalar beni aramaya başladılar” diyerek kendi başarı hikâyesini anlattı. Bu tip girişimlerin adayların iş bulmalarında etkili olduğunu ifade etti. Adayların okudukları üniversite yüzünden kesin işe alınacaklarını düşünmelerinin yanlış olduğunu belirterek, zorluklarla mücadele etme becerisine sahip adayların diğerlerinin arasından sıyrılabildiklerini belirtti.
İngilizce bilgisinin ve diplomanın artık minimum şartlar olduğunu sözlerine ekleyen Gürcü “Bir hayalin, bir kariyer hedefin varsa, istiyorsan başarırsın. Bir kapıdan olmazsa diğerinden girersin. İş hayatında gereken budur” dedi.
İyi bir ön yazının benzerlerin arasından sıyrılabilmenin bir aracı olabileceğini belirtti. Kısa ve net kariyer hedefinin belirtilmesinin faydasından bahsetti ve adayın şirketi neden işe alması gerektiğini izah edecek şekilde yazılmasının önemini vurguladı. Mülakat basamağına ulaşmayı başarmış ama firmayla ilgili hiç araştırma yapmamış, pozisyonun gerekliliklerini öğrenmemiş adayların mülakatta başarısız olduklarını ekledi.
“Adamın yoksa olmaz”, “Başaramam”, “Keşke X üniversitesinden mezun olsaydım” gibi kısıtlayıcı düşüncelerin davranışları etkilediğini belirten Merck Serono’dan Sevilay Pezek Yangın, fırsatları yakalamada olumlu düşüncenin önemine işaret etti.
“Başarı nedir?” sorusunun yanıtının göreceli olduğunu, kavramı tanımlayabilmek için kişinin bulunduğu ve varmak istediği noktaları iyi tanımlaması gerektiğini belirtti.
Yetkinliğin; bilgi, beceri ve deneyimlerin bir karışımı olduğunu, kişinin önce kendisini tanıması, yetkinliklerini tespit etmesi gerektiğini belirtti. Hedef belirlemeye zaman ayrılması gerektiğini ama hedefin iş bulmaktan fazlası olması gerektiğini vurguladı. Tutkudan bahsederken “Bir adayın yetkinliği var ama hevesi yok, diğerinin ise deneyimi yok ama hevesi çok. Hevesli adayın yıl içindeki performansının diğerinden daha iyi olduğunu görüyorsunuz” dedi.
Ezberci eğitim sonucu oluşan kısıtlayıcı düşüncelerimiz ve etrafımızdan gelen karşıt fikirler daha bir işe başlamadan “ama”ları getirdiğini bir işte başarıya ulaşmak için bunlardan sıyrılmamız gerektiğini belirtti. Mevlana’nın “Ne düşünüyorsan O’sun” sözleriyle yola çıkan Yangın ”Neye inanıyorsan davranışına o yansır, eğer bir iş konusunda bilinçaltında yarı gönüllüysen bu, mülakatta işi kaçırmana sebebiyet verebilir” diyor. Yaptırdığı bir uygulamayla, zihinsel canlandırmanın beyinde ve dolayısıyla vücutta yarattığı etkiye örnek verdi.
Kariyer.net’ten İlker Elibol konuşmasında mülakat öncesi ve esnası durumlarına mizahi yönden yaklaşan skeçlere yer verdi. Sabah yazarlarından Şeref Oğuz “Genetik olarak iki insanın benzerliği % 99. Demek ki, beni diğerlerinden farklı kılan bir % 1’im var. Öyleyse beni diğerlerinden farklı yapanın ne olduğunu bulmalıyım.” dedi.
Yaratıcı Oyunlar oturumunda Melih Arat “Zor olan ezber bozmaktır” diyerek başarıya giden yolun bundan geçtiğini ifade etti. Genellikle bir şeyleri düşünemediğimiz ya da yapamadığımızda mevcut koşullarımızın yetersizliğini bahane eder kendimizi savunuruz. Sahneye davet ettiği izleyicilere yaptırdığı uygulamalar ile Arat bu düşüncelerden sıyrılıp olasılıkları görebilmek için pozitif düşünceye yer verilmesi gerektiğini vurguladı.
Yazımı, panayırdan aldığım Sabah’ın İşte Genç ekinden beni etkileyen bir “Kabuğundan çık”ma öyküsü ile bitirmek istiyorum. Kendisi de Trabzon gibi küçük bir yerden okumaya gelmiş üniversite 3. sınıf öğrencisi bir genç kız. Bolu’da yeşilliğin içinde son derece düzenli bir kampüs. Tek sosyal hayat ise minibüsle belirli saatlerde kampüsten şehir merkezine inerek İstiklal Caddesi benzeri bir yerde gezinmek, yemek ve içmek. “Bir şeyler yapmam lazım” diyor. Önce körler için kitap okuyup CD doldurmaya başlıyor. Ardından ilkokul öğrencilerine özel İngilizce dersleri veriyor. Sonunda bir ilkokulun müdürünü ikna ediyor ve haftanın bir günü gönüllü olarak İngilizce öğretmenliği yapmaya başlıyor. Başta minik yaramazlara sözünü geçiremeyen genç kız, yavaş yavaş hayalindeki öğretmeni yakaladığını söylüyor. Böylece hem istediği alanda eğitim alıyor, hem yaşantısına bir renk katılıyor, hem de mesleğine giden yolda, şimdiden deneyim kazanıyor. Bu fırsatı kendi yaratıyor. İşte bu, bir farklılaşma, bir başarı öyküsü.