Florya’da bir yıldız

Galatasaray için bir sürü antrenörün ismi geldi geçti. Her gazete kafasına göre hocaları yazarken, Galatasaray Kulübü bu söylentilere son noktayı, yaşayan efsane Frank Rijkaard’ı getirerek koydu. Dünya medyası da bu flaş haberi herkese duyurdu

Spor
24 Haziran 2009 Çarşamba

Selim ÇİPRUT


Rijkaard, bugün dünyanın en ünlü teknik direktörlerinden biri… Ancak bizim jenerasyonumuz daha çok onun oyunculuğuna hayrandı. Bugün sizlerle bu efsane ismin hikâyesini paylaşacağız.

Rijkaard, 30 Eylül 1962’de Amsterdam da dünyaya geldi. Annesi Hollandalı, babası ise Surinamlı’ydı. Baba mesleği olan futbolculuğu yapmak en büyük hayallerinden biriydi. Ailesi de onu her şekilde destekliyordu. Ve gözünü çoğu Hollandalı yıldızın olduğu gibi, Ajax takımında açtı. Fiziği ve tekniği ile kısa zamanda çok iyi yerlere gelmeye başladı. Ajax altyapısından A takımına çıktığında tarih 23 Ağustos 1980’i gösteriyordu. Efsanevi Hoca Leo Beenhaker ona forma verdi ve Rijkaard daha ilk maçında golle tanıştı. Sadece 17 yaşındaydı. Ve sekiz sene kırmızı-beyaz forma altında başarıdan başarıya koştu.

Son senesinde Cruyff ile tartışmasından sonra Ajax defterini kapama kararı aldı. Önce Sporting Lizbon, ardından Real Zaragoza ile görüştü. Ama İtalya’dan onu arayan iki vatandaşı onun aklını Milan’a doğru çoktan çelmişlerdi. Gullit ve Van Basten’in forma giydiği Milan’ın Hocası Sacchi de bu transfere okey verince, Frank Milan’ın üçüncü “lalesi” oldu. Ve belki de hayatının en doğru ve önemli kararını vermiş oldu. Takıma gelir gelmez ısınmıştı. Beş sezon başarıdan başarıya koştu. Bu süre zarfında iki Serie A şampiyonluğunun yanında iki kere de o zaman ismi Şampiyon Kulüpler Kupası olan kupayı kucakladı.

1990 Finali’nde oynadıkları ve 1-0 kazandıkları maçın tek golünü atan kişi de Frank Rijkaard idi. 93 yılında gözünü açtığı kulübe tekrar döndü. Louis Van Gaal yönetiminde ismini tekrardan duyurmaya başlayan Ajax’ta iki sezon oynadı. İki sene arka arkaya şampiyon takımdaydı. Kaderin bir oyunu olsa gerek 1995 Şampiyonlar Ligi Finaline çıkan Ajax, karşısına Rijkaard’ın eski göz ağrısı Milan’ı buldu.

Viyana’da oynanan bu maçı Rijkaard’ın Ajax’ı üstün bir oyundan sonra kazanıyor ve takım arkadaşları O’na en değerli güle güle ödülünü veriyorlardı. Böylelikle Rijkaard, Hollanda futbolunun da unutulmazları arasına giriyordu.

1998 yılında ilk kez teknik adamlıkla Hollanda Milli Takımı’nda tanıştı. O sene turnuvanın en formda takımı olan Hollanda, hâlâ hafızamdan atamadığım maçta İtalya’ya penaltılar sonucu eleniyor ve kupaya veda ediyordu. 120 dakika tek kale oynayan ve futbolun her türlü güzelliğini sergileyen Portakallar, maç içinde kazandıkları iki penaltıyı gole çevirememenin cezasını elenerek ödediğinde, Rijkaard’ın elinde istifa mektubu çoktan yazılmıştı.

Bir senelik bir Sparta Rotterdam macerasının ardından bu sefer oturduğu koltuk Barcelona idi. Ve onun orada olmasında büyük rol oynayan Johan Cruyff’a da teşekkürleri sunuyordu. İlk sezonu tam bir faciaydı. Ama Laporta yönetimi ona devam şansı vermişti. 2003-2004 sezonunda lig şampiyonluğuyla tanışmıştı. 2004-2005 ve 2005-2006 sezonunu da şampiyonlukla noktalıyordu. Aynı sezonda bu sefer Şampiyonlar Ligi finalinde Arsenal’i 2-1 yenip mutlu sona ulaşıyordu. O sene yılın teknik direktörü seçildi.

Tüm bu başarıların yanı sıra hem oyuncu hem teknik direktör olarak Avrupa Kupası kazanan beşinci oyuncu oldu ve altın listeye geçti.

2007-2008 sezonunda Real Madrid karşısında aldıkları 4-1’lik mağlubiyet ardından, Laporta sezon sonunda yola onunla devam etmeyeceklerini açıkladı. Ve yerine Guardiola getirildi.

Futbol kariyeri kadar, teknik direktörlük kariyeri de başarılı olan Rijkaard, bakalım Florya’ya nasıl bir hava getirecek. Kara bulutlar dağılacak mı? Ama şunu da göz ardı etmeyelim, efsane hocanın yardımcısı da ayrı bir efsane: Neeskens.

Umarız kazanan Galatasaray ve Türk futbolu olur. Tekrar hoş geldin Rijkaard.