Ünlü isimler ŞALOM için yazıyor

Tecrübeli gazeteci Gila Benmayor, yolculuklarında yaşadığı mesleki deformasyonları ŞALOM okurları için kaleme aldı

Gila BENMAYOR Toplum
1 Temmuz 2009 Çarşamba

Gazetedeki yazılarımı okuyanlarla karşılaştığımda ilk sarf edecekleri cümleyi nicedir ezbere biliyorum.

“Ne kadar çok seyahat ediyorsunuz”.

Bir hafta içerisinde biri Kapadokya’ya, diğeri Karadeniz’e, üst üste gelen iki keyifli tren yolculuğu boyunca en sık duyduğum bu cümleyi kafamda evirip çevirdim.

Yolculuğun benim için tam olarak anlamı nedir?

Deneme ustası Fransız Montaigne, “Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiç bir rüzgârdan hayır gelmez” der.

Kesinlikle bana göre söylenmiş bir söz değil bu.

Daima hangi limana doğru gideceğimi bildim, hazırlıklarımı ona göre yaptım.

Sanırım bu durum bugün dünyanın dört bir yanına dağılarak seyahat etmekte olan milyonlarca insan için de fazlasıyla geçerli.

Aylar öncesinden gitmeye karar verdikleri şehirlerde hangi otellerde konaklayacaklarını, hangi lokantalarda karınlarını doyuracaklarını ve hatta hangi dükkânlardan en hesaplı şekilde alış veriş yapacaklarını kelimesi kelimesine dikte eden kitapları var.

‘Seyahat Rehberleri’ denen bu kitaplardan bazıları işi abartarak sizin için günlük paket programlar dahi düzenleyebiliyorlar.

Hafızamı şöyle bir yoklayıp bu kitaplardan şimdiye kadar hiç yararlanmamış olduğumu fark ettim.

LONELY PLANET’SİZ KÜTÜPHANE

Meksika, Küba ve birkaç kez Hindistan’ı gezmiş olan çok yakın arkadaşımdan bilirim.

Lonely Planet’ini haftalar öncesinden yuttuğu gibi çantasına önce onu yerleştirir.

Seyahat rehberleri onun için yolculukların en vazgeçilmez unsurudur.

Pasaport ve paradan hemen sonra gelir.

Acaba diyorum, kütüphanemde hiç bir Lonely Planet kitabının olmayışı yolculuklarımın kişisel zevkim için çıktığım yolculuklar değil de iş ya da görev gezileri olduklarının en belirgin kanıtı değil mi?

Bu tür gezilerde bırakın Lonely Planet’i incelemeyi, bulunduğunuz şehrin incecik haftalık “nerede, ne var” türünde eğlence rehberine bile şöyle bir göz atmak ne mümkün?

İstanbul’dan Kapadokya’ya trenle saatlerce bozkırlarda yol alırken, pencereden film şeridi gibi izlediğim görüntüler nedense bana yolculuklarımla ilgili başka bir şeyi aklıma getirdi.

Seyahatlerimde çektiğim yüzlerce, yüzlerce fotoğraf karesini.

Kimi kılı kırk yararak profesyonel kaygıyla çekilmiş, kimi alelacele ve telaşla sadece anı görüntülemek maksadıyla.

Çoğunlukla o fotoğraflarda ben olmam. 

Gerçekten kaçırılmayacak bir mekânda olduğuma inanmış isem fotoğraf makinemi karşımdakinin eline tutuşturmayı akıl ederim.

Artık bir yerlere sığmayan kutularda birikmiş fotoğraflar, ancak onlara bakınca akla gelen gezi anıları ve bilgisayarımda yığılmış yazılar, gazete kupürleri.

Kilometrelerce yolculuklardan geriye kalanlar.

BUKET UZUNER’İN SAPTAMASI

Yazar Buket Uzuner’in son kitabı “Yolda” da yer alan hikâyelerden biri “Müneccim Cemila ve Marakeş Treni” başlığını taşıyor.

Birlikte yaptığımız bir Fas yolculuğunun bir bölümünü, o pembe büyülü şehir Marakeş’ten Kazablanka’ya trenle dönüşümüzü anlatıyor.

Müneccim Cemila’yı vaktinde ben de bir yazı konusu yaptığımı hatırlatıyorum.

Buket Uzuner,  hikâyesinin bir yerinde şöyle diyor:

“İçimizden ilk toparlanan Gila oldu. Bir gazeteci içgüdüsüyle ilginç bir haber yakalamak üzere olduğunu hissetmiş Cemila’ya ‘Siz Marakeşli misiniz’ diye sormuştu.”

Hikâyesinin benle ilgili bölümünde, Müneccim Cemila ile gayri resmi röportajımı sürdürdüğümü anlatan Buket Uzuner yolculuklarımda adını koymaya zorlandığım saptayıvermiş.

Onun “gazetecilik içgüdüsü” dediği şey esasında mesleki deformasyon.

Seyahatlerimi başkalarının seyahatlerinden, yolcuklarından farklı kılan şey şu “mesleki deformasyon”.

Herkese ve her şeye “acaba bundan nasıl bir yazı çıkabilir” güdüsüyle bakmak,  bunu yaparken de “o anın keyfini çıkartmayı” becerememek.

Görev başındayken kim bilir kaç kere yabancı bir ülkede, yabancı bir şehirde sokaklarda öylesine amaçsız dolanan, müzelere girip çıkan turistleri kıskanmışımdır.

Bir de beni müthiş etkileyen, “Buraya mutlaka bir gün, tek başıma dönmeliyim” dediğim o kadar çok yer var ki…

Kendi kendime söz verdiğim gibi hiç birine henüz dönmüş değilim.

Belki bir gün.

Gila BENMAYOR kimdir?

1960 yılında İstanbul’da doğan Gila Benmayor, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı bitirdikten sonra gazetecilik eğitimi aldı. Uzun yıllar önce çalışmaya başladığı Hürriyet Gazetesi’nin her bölümünde görev alarak yetişen Benmayor, halen aynı gazetenin ekonomi bölümünde köşe yazarlığı yapmakta. Gila Benmayor, genelde diğer gazetecilerin yer vermediği konu ve etkinlikleri izlemek ve kaleme almakla ünlü.